Daire:1
Tarih:2013
Esas No:2012/17140
Karar No:2013/8250
Kaynak:
İlgili Maddeler:
İlgili Kavramlar:Muris Muvazası
Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi Şükran Dağlı İlgün'ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillere göre, miras bırakan 1938 doğumlu Mustafa Yiğit'in 2.10.2010 tarihinde öldüğü, geriye mirasçıları olarak, davacı kızı Nurzel, dava dışı oğlu Nadi ile kendisinden evvel 11.5.2007 tarihinde ölen oğlu Nevzat'tan olma torunlar olan davalılar 1999 D.lu Akın ve 2004 D.lu İrem'in kaldığı; miras bırakanın, kabul kapsamına alınan çekişme konusu 4050 parsel sayılı taşınmazdaki 1/6 payını 1/6'şar pay oranında davalılar Akın ve İrem'e 19.4.2010 tarihinde; 3192, 3194, 3195 parsel sayılı taşınmazlarını ise 14.9.2010' tarihinde davalı Akın'a satış yoluyla temlik ettiği, anılan taşınmazların, daha sonra Akın ve İrem'e velayeten anneleri Birsen tarafından 13.10. 2010 tarihinde diğer davalı Ayşe'ye satış yoluyla temlik edildiği, Ayşe'nin irem ve Akın'ın anneannesi olduğu, davada, küçük davalılar İrem ve Akın'ı velayeten anneleri Birsen'in temsil ettiği anlaşılmaktadır.
Davacı, miras bırakan tarafından davalı torunlarına yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, diğer davalı Ayşe'nin de iyiniyetli olmadığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.


./..


ESAS NO : 2012/17140
KARAR NO : 2013/8250

-2-

Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; murisin, uzun süre hasta olduğu, bakımının sürekli davalı torunları Akın ve İrem'in annesi olan gelini Birsen tarafından sağlandığı, tüm dosya kapsamı, tanık anlatımları, murisin geride kalan mal varlığı çocukları ile aralarında bir husumet bulunmadığı hususları değerlendirildiğinde, murisin, sürekli kendisinin bakım ve gözetimi ile davalı gelininin ilgilendiğini gözeterek temlikte bulunduğu kabul edilmelidir.
Hemen belirtilmelidir ki; satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği kabul edilmelidir. (HGK.'nun 29.4.2009 gün 2009/1-130 S.K.) Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 1.4.1974 gün 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır.
Yukarıda değinilen somut olgular, açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde miras bırakanın gerçek irade ve amacının diğer mirasçılardan mal kaçırma olmadığı sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, kabul kapsamına alınan çekişmeli taşınmazlar yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.