MİT elemanlarının, PKK’nın faaliyetlerini önleme amacı dışına çıkarak bu örgütün şehir yapılanması KCK ile kurdukları savlanan bağlantıyla ilgili kuvvetli dellilerin savcılar üzerinden Adalet Bakanlığı tarafından, birkaç hafta önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a sunulduğu belirtiliyor. Ancak, Erdoğan’ın, bizzat MİT Müsteşarlığı’na atadığı Hakan Fidan’ı koruma refleksiyle kendisine gelen söz konusu bilgilerin üzerine gitmediği savlanıyor. Ankara’daki yetkin kişiler, Taraf ’a yaptıkları değerledirmede, MİT içinde var olduğunu savladıkları illegal oluşuma KCK soruşturması ile neşter vurulması fırsatının doğduğuna işaret ediyorlar. Aynı kişiler, gerek Fidan gerekse bir önceki Müsteşar Emer Taner’in, MİT içindeki bu oluşumun içinde yer almadıklarını ancak kurumu koruma refleksiyle hareket ettiklerini belirtiyorlar.

Fidan’ın, KCK soruşturması çerçevesinde ifade vermek üzere çağrıldığı İstanbul savcılığına, MİT’in ilgili kanununu gerekçe göstererek gitmemiş olmasıyla gelişen olaylar vesilesiyle, MİT ve Emniyet arasındaki istihbarat savaşının da gün yüzüne çıktığına işaret ediliyor.

Ankara’da konuyu yakından izleyen kaynaklar, savcılık üzerinden Adalet Bakanlığı’nın, Başbakan Erdoğan’a, “MİT içinde KCK ile bağlantılı bir yapı tesbit edildi. MİT içinde illegal oluşumlarla ilintili olabilecek yapılanma var. MİT’in, KCK’ya sızan ajanları aracılığıyla bilgi elde ettiği ancak eylemleri önleyemediği,,” şeklinde delillendirilmiş detaylı bir rapor sunulduğunu belirtiyorlar. Aynı kaynaklara göre, “Belliki kurumsal refleks savunmaya geçmiş. Erdoğan üzerinden savcılık dellileri konusunda bilgilendirilmiş olan Fidan, savunmaya geçip teşkilata sahip çıkma güdüsüyle hareket etmiş olabilir. Ya da kuruma hakim olamadığı için kurum içinde aşağıda oturmuş yapının boyutlarından tam olarak haberdar değil.”

MİT’e neşter vurma fırsatı

Ankara’daki yetkin kaynaklar, MİT’in, yarı resmi bir kurum hüviyetini koruduğuna dikkat çekerlerken, bu kurumun TSK’ya benzer şekilde kurgulanıp kurulmuş olduğunu hatırlatarak, şu analizi yapıyorlar; “1996 Susurluk kazası sonrası Emniyet içindeki derin yapılanma önemli ölçüde ortadan kaldırıldı. Keza Ergenekon ve Balyoz soruşturmaları ve davalarıyla birlikte, TSK içindeki derin yapının üzerine gidildi. Bugüne kadar üzerine gidilmeyen MİT olmuştur. MİT’in ahbap, çavuş ilişkisine dayanan insan kaynakları hiç sorgulanmadı. 80’lerdeki MİT savaşlarını hatırlayın. KCK operasyonları ile toplanan deliller, MİT’in KCK oluşumunda rol oynarken PKK’nın eylemlerinin engellenmesi olan amacı yerine getirmediği anlaşılıyor. MİT’e yönelik KCK kapsamında ortaya çıkan somut suç delilleri üzerinden bu kuruma neşter vurulması fırsatı doğdu. Zida MİT’te alttaki yapı sorgulanamıyor. Fidan, bu oluşumlarda yer almıyor ama kurum adına hesap vermesi lazım.” Aynı kaynaklar, Kürt sorununun silah dışı yöntemlerle çözülmesi sürecini başlatan ve hakkında yakalam kararı çıkartılan MİT eski Müsteşarı Emre Taner döneminde de MİT içindeki yapının bulunduğunu belirterek, “Savcılar, siyasi irade kararıyla gerek Taner gerekse Güneş ve Fidan’ın PKK ile yaptığı müzakereler üzerinden sorgulama yapmazlar. Bu süreç siyasidir. Ancak Taner, döneminde var olan yapıyla ilgili sorgulanacaktır,” dediler.

MİT-Emniyet savaşı

MİT ve emniyet arasında uzunca bir süredir bir iktidar mücadelesi olduğu belirtiliyor. Fidan, doktora tezinde, dış istihbarattan MİT’in sorumlu olmasını öngörürken iç istihbarat için ayrı bir kurumun gerekliliğine vurgu yapıyordu. Ancak Ankara’daki yetkin kaynaklar, Fidan’ın bu tezinin uygulama alanı bulmadığını ve tersine, emniyet istihbaratının MİT’e bağlanması yolunda bu istihbarat servisinde bir çalışma yapılmış olduğuna işaret ediyorlar.

Ancak, emniyet teşkilatının tüm 81 ile yayılmış yaklaşık 200 bin kişilik gücüyle istihbarat toplamadaki etkinliği buna karşılık MİT’in, yaklaşık 7 bin kişilik kadrosuyla polis istihbaratını kuruma dahil etmesinin mümkün olmadığının görüldüğüne işaret ediliyor. Kaynaklar, dolayısıyla, böylesine geniş bir istihbarat ağı olan emniyetin, MİT’in altına monte edilmesinin mümkün olmadığının görüldüğüne işaret ederlerken MİT ve emniyet arasında kıyasıya bir rekabet olduğuna dikkat çekiyorlar.