“ByLock kullanmak, hatta hatta FETÖ ile irtibatlı/iltisaklı olmak tek başına veya birlikte örgüt mensubu sayılmaya ve hakkında suç duyurusunda bulunmaya yeterli değil”miş!..

“FETÖ'cülük ve darbeciliğin” en önemli delili, “örgütün gizli haberleşme yöntemi” denilen ByLock. Telefonda ByLock çıkması gözaltı ve tutuklama için yeterli sayılıyor. Çünkü en sağlam suç unsuru kabul ediliyor. 

Oysa “güncellenen”; “Var” denilmişken, “yok” veya “yok” denilmişken “var” olduğuna karar verilen bir “delil” ile karşı karşıyayız.  

Daha önce Kırşehir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bir soruşturmadaki ByLock “güncellemesini” yazdık. ByLock kullanıcısı olduğu tespit edilip, gözaltına alınan bir şüpheli hakkında Emniyet Müdürlüğü KOM Şubesi sonradan, “Son güncellemelerden sonra ByLock programında kaydının bulunmadığı tespit edilmiştir” şeklinde tutanak göndermişti.

Yeni örneklerle devam edelim:

Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 15 Temmuz'da Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda yaşanan çatışmalara ilişkin 69 sanıklı davanın 26 Nisan'daki son celsesinde ara kararları açıklayan Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu (Geçtiğimiz günlerde görevden alındı), “ByLock listelerinin sürekli güncellendiği dikkate alınarak, sanıkların ByLock kullanıcısı olup olmadığının sorulması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na müzekkere yazılmasına” dedi.

YOK… VAR… YOK… NİHAİ KARARINIZ?

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam eden “FETÖ çatı davasından” bir başka örnek:

Tutuklu sanıklardan Avukat Ali Çelik'in, “FETÖ adına polis ve adliye arasındaki bağlantıyı kuran kişi” olduğu iddia ediliyor ki, şu ana kadar dinlenen tanıklardan onu tanıyan çıkmadı.

İstanbul'daki bir başka davaya giden listede, ByLock kullanıcıları arasında Ali Çelik'in ismi geçmiyordu.

Ancak geçtiğimiz aylarda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan mahkemeye intikal eden listeye göre, Ali Çelik ByLock kullanıcısıydı.

Çelik itiraz etti. Telefonu bilirkişi olarak TRT'ye gönderildi. Bu hafta TRT'den strateji uzmanı ve sistem analisti Cahit Cesur imzasıyla mahkemeye şu rapor geldi:     

“Cep telefonu üzerinde bulunan mevcut veriler ile silinmiş veriler üzerinde yapılan teknik inceleme neticesinde;  

1- Cep telefonunda 4.10 GB veri, 1735 klasör ve 5940 dosya bulunduğu,

2- Cihazın Application Data bölümünün incelenmesinde, 'jailbreak' adı verilen ve internet üzerinden indirilemeyen uygulamaları yüklemek amacıyla kullanılan yazılımın cihazda yüklü olmadığı,

3- Yine aynı bölümde Apple Store'dan indirilen 'ByLock' uygulamasının da cihazda yüklü olmadığı,

4- Cihazda silinmiş veriler üzerinde yapılan teknik inceleme ve tarama neticesinde; 'Jailbreak' adı verilen ve internet üzerinden indirilemeyen uygulamaları yüklemek amacıyla kullanılan yazılım ile 'Bylock' uygulamasının cihazın silinmiş veri kayıtları içerisinde olmadığı tespit edilmiştir.  

Yukarıda arz ettiğimiz raporun nihai takdiri sayın mahkemeye ait olmak üzere saygıyla arz olunur.”

Bakalım, mahkemenin bu konudaki nihai kararı ne olacak?

MİT’İN BYLOCK’ÇULARI  

Şimdi de MİT'in Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdiği bir yazıdan çok çarpıcı bir örnek:

“FETÖ çatı davası” dosyasına da giren ve dün sanık Av. Ali Çelik'in kendisini savunurken duruşma salonunda okuduğu, Müsteşar adına MİT Hukuk Müşaviri imzasıyla gönderilen, 2 Aralık 2016 tarihli yazı MİT'teki ByLock'çularla ilgili.

Yazının birinci maddesi şöyle:

“Müsteşarlığımız tarafından yürütülen çalışmalar sırasında, FETÖ/PDY ile irtibatları/iltisakları olduğu tespit edilen ve 667 sayılı KHK kapsamında kamu görevinden çıkarılan teşkilatımızın eski personelinden bir kısmının FETÖ/PDY tarafından kullanılan gizli haberleşme yöntemi ByLock kullanıcısı oldukları yönünde tespitlere ulaşılmış olup, konuya ilişkin hazırlanan bilgi notu ve kullanım bilgileri ilişikte sunulmuştur.”

Yazının ikinci maddesinde 6 eski MİT'çi hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulduğu belirtilip, buna ilişkin olarak tanzim edilen soruşturma raporlarının gönderildiği anlatılıyor.

Gelelim üçüncü ve son maddeye; 7 eski MİT'çi hakkında aynen şöyle deniliyor:

“ByLock programını kullandığı tespit edilen eski personellerden FETÖ ile irtibatlı/iltisaklı olmakla birlikte, örgüt mensubu olduklarına dair yeterli kanaat oluşmadığından haklarında suç duyurusunda bulunulmamış olup, haklarında düzenlenen soruşturma raporlarının onaylı birer örneği ve anılanların açık kimlik, irtibat ve adres bilgileri Başsavcılığınızca yapılacak değerlendirmeye esas olmak üzere ilişikte gönderilmektedir.”

Bunu, MİT'in bazı eski personeline sahip çıkması, onları koruması olarak değerlendirmek mümkün.

Öyle bile olsa, ByLock'u bulan ve gönderdiği listeler soruşturmalarda esas alınan MİT'in bu yazısından çıkan asıl sonuç şu:  

“ByLock kullanmak, hatta hatta FETÖ ile irtibatlı/iltisaklı olmak tek başına veya birlikte örgüt mensubu sayılmaya ve hakkında suç duyurusunda bulunmaya yeterli değil”miş!..

Özetle; ByLock işi ciddi, sıkı tutulması ve istismar edilmemesi gereken bir konu.

Lâkin öyle bir hâle gelmiş, getirilmiş olmalı ki; cezaevindeki önemli bazı “FETÖ”cü sanıkların, ek ifade almaya giden savcılara ifade vermeyi reddederken, “Senin de ByLock kullanıcı olduğunu söylerim, görürsün” diye tehdit ettiği, bu yüzden savcıların ifade alamadan döndüğü öne sürülüyor.

Müyesser Yıldız

Odatv.com

http://odatv.com/mit-bylockculara-boyle-sahip-cikti-2405171200.html