Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmelerine İlişkin Yönetmelik kapsamında Sendikamızın açtığı dava sonucu Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 2014/1151 Y.D. İtiraz Nolu ve 18.02.2014 tarihli kararı; 19.06.2015 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığına tebliğ edilmesine rağmen, Milli Eğitim Bakanlığı 1. Hukuk Müşaviri Hayati CANKALOĞLU tarafından hazırlanan görüş yazılarından dolayı bugüne kadar yargı kararının uygulanması mümkün olmamıştır.

Mağdur durumunda olan ve yöneticilik görevi elinden alınan eğitim kurumu müdürleri, yürütmesi durdurulan yönetmelik hükmünce Danıştay İDDK kararının uygulanması talebiyle idareye başvuru yapmışlar ve idareden bu başvurulara Milli Eğitim Bakanlığı Hukuk Müşaviri Hayati CANKALOĞLU tarafından imzalanan görüş yazıları gerekçe gösterilerek yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar yargı kararının uygulanmasına ilişkin herhangi bir işlem yapılamayacağı yönünde olumsuz cevaplar verilmiştir.

Danıştay İDDK kararının tebliğinden itibaren, otuz günlük yasal süreden fazla zaman geçmesine rağmen, Hukuk Müşaviri Hayati CANKALOĞLU’nun görüş yazıları sebebiyle, önce yargı kararının uygulanması için herhangi bir işlem yapılmayarak kişiler boş yere bekletilmiş, akabinde “normların geriye yürümezliği” ilkesini ihlal eden eğitim kurumu müdürlerinin Yeni Yönetmelik kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin görüş bildirilmiştir. Oysa ki her ne kadar yeni yönetmelik ile  EK-1 değerlendirme formu ortadan kaldırılsa bile bu idari yargıda verilen bir iptal kararının uygulanmaması, kazanılmış bir hakkın ortadan kalkması ve hukuki güvenlik ilkesinin uygulanmayacağı anlamına gelmemektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu uygulaması ile “kanunların geriye yürümezliği” ilkesi açıkça çiğnenmiş ve böylelikle  Hukuk Müşaviri Hayati CANKALOĞLU görevinin sağladığı nüfuzu kullanarak görevinin gereklerine aykırı hareket etmek etmiş ve görevde yetkiyi kötüye kullanmak suçunu işlemiştir. Bununla birlikte; Milli Eğitim Bakanlığı’nın 01.07.2015 tarih/6825374 sayılı, 01.07.2015 tarih/6825421 sayılı ve 12.10.2015 tarih/10243648 sayılı görüş yazılarına imza atarak, sendika üyelerimizin de içinde bulunduğu okul müdürlerinin lehine olan Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 2014/1151 Y.D. İtiraz nolu ve 18.02.2015 tarihli yürütmeyi durdurma kararının uygulanmamasından dolayı manevi zarara uğramalarına neden olmuştur. Bu nedenle Türk Eğitim-Sen olarak hukuk mücadelemiz yolunda hukuk tanımazlığın önüne geçmek amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı 1. Hukuk Müşaviri Hayati CANKALOĞLU hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuş ve adli yargıda manevi tazminat davası açılmıştır.

Hayati CANKALOĞLU hakkında  açılan tazminat davası dilekçesi

ANKARA NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE

 

 

DAVACI                               :Türk Eğitim-Sen (Türkiye Eğitim, Öğretim ve Bilim Hizmetleri Kolu Kamu Çalışanları Sendikası)

VEKİLİ                                : Av. Dilek ATAK

                                              Talatpaşa Bulvarı No:160 Kat:6 Cebeci Çankaya/ANKARA

DAVALI                               : Hayati CANKALOĞLU

                                              Milli Eğitim Bakanlığı Hukuk Müşavirliği Bakanlıklar Kızılay/ANKARA

 

T.KONUSU                          : Milli Eğitim Bakanlığında 1. Hukuk Müşaviri olarak görev yapan davalının 01.07.2015 tarih/6825374 sayılı, 01.07.2015 tarih/6825421 sayılı ve 12.10.2015 tarih/10243648 sayılı görüş yazıları sebebiyle, müvekkil Sendika tarafından açılan davada verilen Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 2014/1151 Y.D. İtiraz nolu ve 18.02.2015 tarihli yürütmeyi durdurma kararının uygulanmamasından dolayı uğranılan manevi zararın tazmini için 100.000,00 (yüzbin) TL. manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi talebinden ibarettir.

 

Ö.TARİHİ                            :12.10.2015

 

AÇIKLAMALAR               :

 

Davalı Hayati CANKALOĞLU, Milli Eğitim Bakanlığı’nda 1. Hukuk Müşaviri olarak görev yapmaktadır. Davalı, kendi imzasını taşıyan 01.07.2015 tarih ve 6825374 sayılı, 01.07.2015 tarih ve 6825421 sayılı, 12.10.2015 tarih ve 10243648 sayılı görüş yazıları sebebiyle, müvekkil Sendika tarafından açılan davada verilen Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 2014/1151 Y.D. İtiraz nolu ve 18.02.2015 tarihli yürütmeyi durdurma kararını işlevsiz hale getirerek, yargı kararının uygulanmasına açıkça engel olmuş, müvekkil sendika üyelerinin de içinde bulunduğu eğitim personelinin mağduriyetine sebebiyet vermiştir. Müvekkil Sendikanın kendi açtığı dava sonucunda verilen kararın uygulanmaması sebebiyle kamuoyu ve üyeleri nezdinde itibar kaybetmesine sebep olmuştur. Davalının işleminden kaynaklanan manevi zararın tazmini hakkaniyet gereğidir. Şöyle ki;

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU’NUN 2014/1151 Y.D. İTİRAZ NOLU VE 18.02.2015 TARİHLİ KARARI İLE; 10.06.2014 tarih ve 29026 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmelerine İlişkin Yönetmeliğin “Yönetici görevlendirmede esas alınacak hususlar” başlıklı 10. Maddesinin 9. Fıkrasının; “Müdür başyardımcılığı ve müdür yardımcılığına görevlendirme” başlıklı 23. Maddesinin 1. Fıkrasında hiçbir ölçüt ve duyuruya yer verilmemesine ilişkin eksik düzenlemenin ve EK-1 Değerlendirme Formunun “Açıklama” başlıklı kısmının 3. Maddesinde “en az altı ay çalışmış olma” şartının İlçe Milli Eğitim Müdürü, Eğitim Kurumundan Sorumlu Şube Müdürü ve İnsan Kaynaklarından Sorumlu Şube Müdürleri için aranmamasına ilişkin eksik düzenlemenin yürütmesi durdurulmuştur.

Danıştay İDDK kararı, 19.06.2015 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığına tebliğ edilmesine rağmen, davalı tarafından hazırlanan görüş yazılarından dolayı bugüne kadar uygulanmamıştır.

Davalı Hukuk Müşaviri, kendi imzasını taşıyan 01.07.2015 tarih ve 6825374 sayılı görüş yazısı ile 01.07.2015 tarih ve 6825421 sayılı görüş yazısında, kendi içinde çelişkilerle dolu ifadelere yer vererek, uygulamada tam bir kaos ortamının oluşmasına sebep olmuştur. Önce, yürütmeyi durdurma kararlarının iptal kararları gibi geriye yürüyeceğinden ve Danıştay İDDK kararı gereğince altı aydan az süreli çalışan kurum amirlerinin değerlendirme yapmalarının hukuken mümkün görünmediğinden söz etmiş ise de, devamında mahkeme kararının bu aşamada maddi ve hukuki şartlara göre uygulama kabiliyetinin bulunmadığı, kararın uygulanması için idarece yapılacak bir düzenlemenin beklenilmesinin uygun olacağını belirtmiştir.

MEB İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü tarafından ilgili kurumlara gönderilen  08.07.2015 tarih ve 7084865 sayılı yazısıda, davalının görüş yazıları doğrultusunda işlem yapılması talimatı verilmiştir. Yürütmesi durdurulan yönetmelik hükmünden etkilenen kişiler tarafından, Danıştay İDDK kararının uygulanması talebiyle kurumlara yapılan başvurulara ise aynı görüş yazıları doğrultusunda, yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar yargı kararının uygulanmasına ilişkin herhangi bir işlem yapılamayacağı yönünde olumsuz cevaplar verilmiştir.

Bu süreç içerisinde, 10.06.2014 tarih ve 29026 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmelerine İlişkin Yönetmelik tamamen yürürlükten kaldırılarak, yerine 06.10.2015 tarih ve 29494 sayılı Resmi Gazete’de Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmelerine Dair Yönetmelik yayımlanmıştır. Bu yeni yönetmelikte ise uygulama tamamen değiştirilmiş, eski yönetmeliğin yürütmesi durdurulan hükümlerinden etkilenen kişilerin durumu ile ilgili herhangi bir düzenlemeye de yer verilmemiştir.

Akabinde, davalı tarafından imzalanan 12.10.2015 tarih ve 10243648 sayılı yeni görüş yazısında bu kez de; “..Bu itibarla söz konusu değerlendirme işlemlerine ilişkin verilen yürütmenin durdurulması veya iptal kararlarının yürürlükten kaldırılan mevzuatı canlandırmayacağı, ayrıca genel düzenleyici işlemler de yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ileriye yönelik sonuçlar doğuracağından; İdarece yeni düzenleme yapılıncaya kadar bekletilen yargı kararlarının uygulanması hususu ile ilgili olarak 06.10.2015 tarih ve 29494 sayılı Resmi Gazete’de Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmelerine Dair Yönetmelik hükümleri çerçevesinde işlem tesisinin uygun olacağı değerlendirilmektedir.” denilmiştir.

MEB İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü’nün 16.10.2015 tarih ve 10486335 sayılı yazısında, o güne kadar uygulanmayıp yeni düzenlemeye kadar bekletilen yargı kararları hakkında davalının 12.10.2015 tarih ve 10243648 sayılı görüş yazısı doğrultusunda işlem tesis edilmesi yönünde 81 il valiliğine talimat verilmiştir.

Danıştay İDDK kararının tebliğinden itibaren, otuz günlük yasal sürenin çok daha üzerinde zaman geçmesine rağmen, davalının görüş yazıları sebebiyle, önce yargı kararının uygulanması için herhangi bir işlem yapılmayarak kişiler boş yere bekletilmiş, akabinde “normların geriye yürümezliği” ilkesi ihlal edilerek, yargı kararı sözde uygulanıyormuş gibi bir izlenim yaratılmaya çalışılmış, ancak uygulanmamıştır.

Davalı, önce yargı kararının maddi ve hukuki şartlara göre uygulanmasının mümkün olmadığını, daha sonra yeni yönetmelik hükümlerinin geçmişe uygulanmasını görüş olarak bildirmiştir. Oysa ki, gerek maddi ve hukuki şartlar bakımından ve gerekse hukukun genel prensipleri bakımından geçmişteki işlemlere uygulanması imkansız olan, 06.10.2015 tarihli yeni yönetmeliktir.

Danıştay İDDK kararı ile, 10.06.2014 tarihli yönetmeliğin 10/9. Maddesinde yer alan “Müdür görevlendirmesi yapılan eğitim kurumlarına müdür başyardımcısı ve müdür yardımcısı görevlendirmeleri yeni görevlendirilen müdürün inhası, il milli eğitim müdürünün teklifi ve valinin onayı ile yapılır.” hükmünün ve 23/1. Maddesinde yer alan “Müdür başyardımcısı ve/veya müdür yardımcısı norm kadrosu boş bulunan eğitim kurumlarına, görevlendirilecekleri tarih itibarıyla 5 ve 7 nci maddelerde belirtilen şartları taşıyor olmaları kaydıyla, görevlendirme yapılacak eğitim kurumunda veya eğitim kurumunun bulunduğu ilçe ve ildeki eğitim kurumlarında halen yönetici veya öğretmen olarak görev yapanlar arasından, eğitim kurumu müdürünün inhası ve il millî eğitim müdürünün teklifi üzerine valinin onayı ile müdür başyardımcısı ve müdür yardımcısı görevlendirilir.” hükmünde hiçbir ölçüt ve duyuruya yer verilmemesine ilişkin eksik düzenlemenin yürütmesi durdurulmuştur.

Ancak, daha önce bu düzenlemeye göre, bazı müdür başyardımcıları ve müdür yardımcıları, 652 sayılı KHK’de belirlenen dört yıllık görev süresi dolmadan görevlerinden alınmış ve yerlerine tamamen idarenin keyfi takdiriyle, duyuru yapılmadan, somut ölçüt bulunmadan müdür başyardımcılığı ve müdür yardımcılığı görevlendirmeleri yapılmıştır. Davalının görüş yazısından dolayı bu işlemler geri alınmadığı için kariyer ve liyakate uygun olmayan kişiler halen bu görevleri yürütmektedir. Hukuka aykırılığı yargı kararıyla hüküm altına alınan işlemler hukuk aleminden silinmediği sürece yargı kararının uygulandığından söz edebilmek mümkün değildir.

06.10.2015 tarihli yeni yönetmelikte  müdür başyardımcılığı ve müdür yardımcılığına görevlendirme işlemlerinde duyuruya yer verilmiş, yazılı sınav uygulaması getirilmiş ve görevlendirmelerin puan üstünlüğüne göre yapılacağı belirtilmiştir. Ancak, bu yönetmelik, resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdiği 06.10.2015 tarihinden sonra tesis edilecek işlemlere uygulanacaktır. Dolayısıyla, 10.06.2014 tarihli eski yönetmeliğin yürütmesi durdurulan hükümlerine göre daha önce yapılan ve halen devam eden görevlendirme işlemlerine herhangi bir etkisi bulunmayacaktır. Davalının görüş yazısından dolayı Danıştay İDDK kararı tamamen etkisiz   hale getirilmiştir.

Oysa ki kararın gerekçesinde açıkça; “..bu haliyle dava konusu yönetmeliğin dayanağı olan 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede yer alan düzenlemeler aşılarak dört yıllık görev süresi dolmayan müdür başyardımcıları ve müdür yardımcılarının görevlerinin sonlandırılması sonucu doğuran düzenlemesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.”

…Dava konusu düzenleme, müdür başyardımcılığına ve müdür yardımcılığı görevlendirmelerinde hiçbir objektif kıstas öngörülmemesi, takdir yetkisine mutlak ölçüde bir etki kazandırması, hiçbir değerlendirme kriterine yer vermeyerek hukuka uygunluk denetiminin etkinliğini daraltması, kariyer ve liyakat ilkelerini gözetmeyerek kamu personeli açısından güvencesiz bir ortam yaratması, görevin gerektirdiği niteliklere sahip en uygun personelin seçimini ve dolayısıyla kamu hizmetinin iyi islemesini zorlaştırıcı bir etki yaratması ayrıca adayların görevlendirmelerden haberdar olmasını sağlayacak duyuruya yer vermeyerek geniş katılımı ve fırsat eşitliğini ortadan kaldırması nedenleriyle hukuka uygun bulunmamaktadır.” denilmiştir.

Buna göre, Yönetmeliğin 10/9. Maddesi uyarınca, yeni müdür görevlendirmesi yapılan eğitim kurumunda dört yıllık görev süresi dolmadan görevleri sonlandırılan müdür başyardımcıları ve müdür yardımcılarının görevlendirmelerinin sonlandırılmasına ilişkin işlemlerin de dayanağı kalmadığından eski görev yerlerine geri döndürülmeleri, Yönetmeliğin 23/1 maddesine göre, boş bulunan normlar duyuruya çıkarılmadan, objektif kıstaslar gözetilmeden,  eğitim kurumu müdürünün inhası ve il milli eğitim müdürünün teklifi üzerine valinin onayı ile gerçekleştirilen müdür başyardımcısı ve müdür yardımcısı görevlendirmelerinin de iptal edilmesi gerekmektedir.

Nitekim; Samsun 1. İdare Mahkemesinin 2015/1504 E. sayılı ve 28.10.2015 tarihli kararında; Danıştay İDDK kararı ile genel düzenleyici işlemin yürütmesinin durdurulmasına istinaden, bu genel düzenleyici işleme dayanılarak tesis edilen bireysel işlemlerin de yasal dayanağının ortadan kalktığı, bu sebeple yürütmesi durdurulan yönetmelik hükmüne istinaden gerçekleştirilen tüm müdür yardımcısı atamalarının iptal edilmesi gerektiği, bu durumun kazanılmış hak ve hukuki güven ilkesine de aykırılık teşkil etmeyeceği, bundan sonraki aşamada Danıştay kararındaki gerekçeler gözetilmek suretiyle müdür yardımcılıkları için ilana çıkılması ve tüm personelin başvurusuna olanak tanınarak, başvuran adayların objektif kriterler çerçevesinde değerlendirilmesi ve en liyakatli personelin müdür yardımcısı olarak görevlendirilmesinin sağlanmasının gerektiği ifade edilmiştir. Karar  ektedir.

Diğer yandan, Danıştay İDDK kararıyla, Yönetmeliğin EK-1 Değerlendirme Formunun “Açıklama” başlıklı kısmının 3. Maddesinde “en az altı ay çalışmış olma” şartının İlçe Milli Eğitim Müdürü, Eğitim Kurumundan Sorumlu Şube Müdürü ve İnsan Kaynaklarından Sorumlu Şube Müdürleri için aranmamasına ilişkin eksik düzenlemenin yürütmesi durdurulmuştur. Kararın gerekçesinde; “..Ek-1 Görev Süreleri Uzatılacak Egitim Kurumu Müdürleri Için Degerlendirme Formu'nda yer alan degerlendirme kriterlerine cevap verilebilmesi, okul müdürü hakkında objektif ve dogru bir değerlendirme yapılabilmesi için çok iyi tanınması, bunun için de makul bir süre birlikte çalısılması gerektiginden, böyle bir sartın Egitim Kurumundaki En Kıdemli Ögretmen ile Kıdemi En Az Olan Ögretmenler için aranırken Ilçe Milli Egitim Müdürü, Egitim Kurumundan Sorumlu Sube Müdürü ve Insan Kaynaklarından Sorumlu Sube Müdürleri için aranmamasına iliskin eksik düzenlemede hukuka uyarlık görülmemistir.” denilmiştir.

Uygulamada, bulunduğu eğitim kurumunda görev süresi uzatılacak eğitim kurumu müdürlerinin EK-1 Değerlendirme Formu üzerinden yapılan değerlendirme işlemlerinde büyük haksızlıklar yaşanmış ve büyük kısmı yargıya taşınarak iptal kararları alınmıştır. Bu değerlendirme işlemlerinin neredeyse tamamı, değerlendirilen eğitim kurumu müdürleri ile 6 aydan az süreyle çalışmış, bu kişilerin çalışmaları hakkında bilgi sahibi olmayan kurum amirleri tarafından gerçekleştirilmiştir. Aynı şekilde 6 aydan az süreyle görev yapan kurum amirlerinin yaptıkları değerlendirme sonucu görev süresi uzatılan eğitim kurumu müdürlerinin görev sürelerinin uzatılmasına ilişkin işlemlerin de dayanağı ortadan kalkmıştır. Danıştay İDDK kararı gereğince, yürütmesi durdurulan hükümden etkilenen eğitim kurumu müdürlerinin eski görevlerine iade edilmeleri gereklidir.

06.10.2015 tarihli yeni yönetmelikte, eski yönetmelikte bulunan eğitim kurumu müdürlerinin görev süresinin uzatılması için yapılan değerlendirme işlemlerine hiç yer verilmemiştir. Müdürlüğe görevlendirmede ise sözlü sınav ve değerlendirme formunun aritmetik ortalaması alınarak, başvuran adaylar arasından puan üstünlüğüne göre görevlendirme yapılacağı düzenlenmiştir. 10.06.2014 tarihli yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten sonra görev süresi dolan, yapılan değerlendirmede 75 puan barajını aşamadığı için görev süresi uzatılmayan ve bu işlemleri yargı tarafından iptal edilen müdürlere ise davalının görüş yazıları doğrultusunda, bireysel yargı kararlarının sözde uygulanması amacıyla yeni yönetmelikte yer alan mülakat işlemleri uygulanmaktadır. Oysa ki, mülakat uygulaması 06.10.2015 tarihli yönetmelikle müdürlüğe görevlendirmede getirilmiş yeni bir uygulamadır. Geçmişte tesis edilerek yargı organlarınca iptal edilen, müdürlerin bulundukları eğitim kurumunda görev sürelerinin uzatılmaması ile ilgili değerlendirme işlemlerinin yerine mülakatın uygulanması hukuken mümkün değildir. Kaldı ki, yeni yönetmelikte, mülakat sonucunda başarılı sayılmayı gerektirecek bir puan barajı dahi bulunmamaktadır. Sadece müdürlüğe görevlendirmede esas alınacak aritmetik ortalamaya etkisi bulunmaktadır. Bu kişilerin, neye göre başarılı ya da başarısız sayılacakları dahi belli değildir. Nitekim mülakata alınan kişilere 2016 yılında açılacak boş kadrolara bu sonuçlara göre başvuru yapabilecekleri bilgisi verilmektedir. Dolayısıyla yapılan uygulama baştan sona hukuka aykırı ve tamamıyla abesle iştigaldir. Hukuka aykırı işlemlerle görev süresi uzatılmayan müdürlerin eski görevlerine iadesi hiçbir zaman sözkonusu olamayacaktır. Yapılan haksızlıklar yapanın yanına bırakılmıştır.

Hukukun genel prensipleri gereğince, yargı kararı ile bir genel düzenleyici işlemin yürütmesinin durdurulması ya da iptali halinde, bu düzenlemeye dayanılarak gerçekleştirilen bireysel işlemlerin de geriye dönük olarak tüm hüküm ve sonuçları ile birlikte ortadan kaldırılması gerekmektedir.

T.C. Anayasasının “Mahkemelerin bağımsızlığı” başlıklı 138. maddesi; “….Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu  organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” şeklindedir.

2577 sayılı İYUK “madde 28- 1. (Değişik: 4001 – 10.6.1994) Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez.” 2577 sayılı İYUK 52. madde “(Değişik: 3622 – 5.4.1990) Temyiz veya itiraz yoluna başvurulmuş olması, hâkim, mahkeme veya Danıştay kararlarının yürütülmesini durdurmaz” denilmektedir.

Yargı kararları yasal süresi içerisinde herhangi bir tereddüte mahal vermeyecek şekilde idarece uygulanmak zorundadır. Bu konuda idarenin herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Yargı mercilerince verilen iptal kararları, iptal edilen işlemi hiç tesis edilmemiş gibi geriye iade etmekte ve hukuk aleminden silmektedir.

Davalı Hukuk Müşaviri, tüm bu emredici hükümleri ve hukukun genel prensiplerini bilebilecek konumda olmasına rağmen, yayınladığı görüş yazılarında tam tersini söyleyerek, önce Danıştay İDDK kararını uygulanmasına gerek olmayan ya da maddi olarak uygulanması imkansız olan bir karar gibi göstererek işlevsiz hale getirmiş, akabinde hukuken mümkün olmadığı halde, Danıştay İDDK kararının verildiği tarihte henüz yürürlükte dahi olmayan 06.10.2015 tarihli yeni yönetmelik hükümlerini geriye yürüterek “normların geriye yürümezliği” ilkesini çiğnemiştir.

Yargı kararlarının uygulanma zorunluluğuna ilişkin Anayasa´nın amir hükmü ve yasal düzenleme karşısında idare bağlı yetki içinde bulunmakta ve idarelere yargı kararlarının uygulanması noktasında yorum ve değerlendirme yoluyla takdir yetkisi tanınmamaktadır. Aksi durumun yargı kararlarına ve hukuka duyulması gereken güveni sarsacak bir davranış olması nedeniyle, açık ve emredici Anayasa ve yasa kurallarıyla bağdaştırılması mümkün değildir. İdarenin yargı kararlarına uyması ve bu kararların gereklerine göre işlem ya da eylemde bulunmak zorunda olması aynı zamanda "hukuk devleti" ilkesinin de bir gereğidir.

Davalı hukuk müşaviri hukuka aykırı görüş yazıları ile Bakanlığın yargı kararını uygulamamasına ve müvekkil sendika üyelerinin de içerisinde bulunduğu çok sayıda eğitim kurumu yöneticisinin mağduriyetine sebebiyet vermiştir.

4688 sayılı Kanun’un “Sendika ve konfederasyonların yetki ve faaliyetleri” başlıklı 19. Maddesinin (f) bendinde yer alan; “Üyelerin idare ile ilgili doğacak ihtilaflarında, ortak hak ve menfaatlerinin izlenmesinde veya hukukî yardım gerekliliğinin ortaya çıkması durumunda üyelerini veya mirasçılarını, her düzeyde ve derecedeki yönetim ve yargı organları önünde temsil etmek veya ettirmek, dava açmak ve bu nedenle açılan davalarda taraf olmak.” hükmüne amirdir.

Müvekkil Sendika, üyelerinin ortak hak ve menfaatlerini korumak amacıyla, hukuka aykırı yönetmelik hükümlerinin yüksek mahkeme nezdinde yürütmesinin durdurulmasını sağlamıştır. Bu aşamadan sonra, hukuka aykırı bulunarak yürütmesi durdurulan yönetmelik hükümlerinden etkilenen kişilerin beklentisi, bu yargı kararının uygulanarak mağduriyetlerinin giderilmesi yönündedir. Müvekkil Sendika, üyelerinin menfaatleri doğrultusunda bu kararın uygulanmasını sağlamakla yükümlüdür. Buna karşılık, kararın uygulanması için öngörülen yasal sürenin üzerinden çok uzun zaman geçmesine rağmen halen mağduriyetlerin giderilmemiş olması, kamuoyu nezdinde itibarının zedelenmesine sebep olduğu gibi, üyelerinin beklentilerinin karşılanmaması sebebiyle üye sayısının azalmasına da yol açmıştır. Bu durumun sorumlusu ise hazırladığı görüş yazıları ile idareyi hukuka aykırı işlem yapması yönünde doğrudan doğruya yönlendiren davalıdır. Bahsi geçen işlemler sebebiyle yol açtığı manevi zararın davalı tarafından tazmini hak ve adalet gereğidir.

Yukarıda izah edilen sebeplerle işbu davanın açılması zarureti hasıl olmuştur. Takdir şüphesiz Sayın Mahkemenizindir.

 

HUKUKİ SEBEPLER        : T.C. Anayasası vs. ilgili mevzuat

HUKUKİ DELİLLER        : Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 2014/1151 YD İtiraz nolu ve 18.02.2015 tarihli kararı, 01.07.2015 tarih ve 6825374 sayılı, 01.07.2015 tarih ve 6825421 sayılı, 12.10.2015 tarih ve 10243648 sayılı görüş yazıları, 10.06.2014 tarih ve 29026 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmelerine İlişkin Yönetmeli, 06.10.2015 tarih ve 29494 sayılı Resmi Gazete’de Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmelerine Dair Yönetmelik, tanık vs her türlü hukuki deliller

 

SONUÇ VE TALEP                       :Yukarıda arz ile izahına çalıştığım ve mahkemenin re’sen gözeteceği sair hususlar nedeni ile;

 

1)      Milli Eğitim Bakanlığında 1. Hukuk Müşaviri olarak görev yapan davalının 01.07.2015 tarih/6825374 sayılı, 01.07.2015 tarih/6825421 sayılı ve 12.10.2015 tarih/10243648 sayılı görüş yazıları sebebiyle, müvekkil sendika üyelerinin lehine olan Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 2014/1151 Y.D. İtiraz nolu ve 18.02.2015 tarihli yürütmeyi durdurma kararının uygulanmamasından dolayı uğranılan manevi zararın tazmini için 100.000,00 (yüzbin) TL. manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline;

 

2)      Tüm yargılama harç, masraf ve ücreti vekaletin karşı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesi hususunda gereğini saygılarımla bilvekale arz ile talep ederim.

Davacı (Türk Eğitim Sen) Vekili

                                                                                                Av. Dilek ATAK

EKLER:

1-Onanmış vekaletname örneği

2-Hukuki deliller bölümünde sayılanlar

Hayati CANKALOĞLU hakkında  açılan suç duyurusu dilekçesi

ANKARA NÖBETÇİ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA

MÜŞTEKİ                            : Türk Eğitim-Sen 

(Türkiye Eğitim, Öğretim ve Bilim Hizmetleri Kolu Kamu Çalışanları Sendikası)

VEKİLİ                                : Av. Hale SARIER                                                                                                                                                      

                                              Talatpaşa Bulvarı N:160 K:6 Cebeci /ANKARA

ŞÜPHELİ                             : Hayati CANKALOĞLU

                                               Milli Eğitim Bakanlığı 1. Hukuk Müşaviri

SUÇ                                       :  Görevi Kötüye Kullanmak  (TCK 257)

                                                                

SUÇ TARİHİ / YERİ          :  12/10/2015  / Ankara İli

AÇIKLAMALAR               :

 

Müvekkil Sendika; 10 Haziran 2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmelerine İlişkin Yönetmelik hakkında  hukuka aykırı düzenlemelerin bulunması gerekçesiyle iptal davası açmış, açtığı dava neticesinde ise Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 2014/1151 Y.D. İtiraz Nolu ve 18.02.2014 tarihli kararı ile; 10.06.2014 tarih ve 29026 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmelerine İlişkin Yönetmeliğin EK-1 Değerlendirme Formunun “Açıklama” başlıklı kısmının 3. Maddesinde “en az altı ay çalışmış olma” şartının İlçe Milli Eğitim Müdürü, Eğitim Kurumundan Sorumlu Şube Müdürü ve İnsan Kaynaklarından Sorumlu Şube Müdürleri için aranmamasına ilişkin eksik düzenlemenin yürütmesi durdurulmuştur.

 

Danıştay İDDK kararı, 19.06.2015 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığına tebliğ edilmesine rağmen, şüpheli Hayati CANKALOĞLU tarafından hazırlanan görüş yazılarından dolayı bugüne kadar uygulanmamıştır. Mağdur durumunda olan ve yöneticilik görevi elinden alınan eğitim kurumu müdürleri, yürütmesi durdurulan yönetmelik hükmünce Danıştay İDDK kararının uygulanması talebiyle idareye başvuru yapmışlar ve idareden bu başvurulara Milli Eğitim Bakanlığı tarafından şüpheli Hayati CANKALOĞLU tarafından imzalanan görüş yazıları gerekçe gösterilerek yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar yargı kararının uygulanmasına ilişkin herhangi bir işlem yapılamayacağı yönünde olumsuz cevaplar verilmiştir.

 

 

Müvekkil Sendika tarafından ise; İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararının uygulanması talebiyle yazı yazılmış, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü yazıya cevap olarak Milli Eğitim Bakanlığı Hukuk Müşavirliği’nin 01/07/2015 tarih ve E.6825421 sayılı ve 01/07/2015 tarih ve E.6825374 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı 1. Hukuk Müşaviri Hayati CANKALOĞLU imzalı görüş yazılarını bildirmiştir.

 

Hayati CANKALOĞLU imzasını taşıyan 01.07.2015 tarih ve 6825374 sayılı görüş yazısı ile 01.07.2015 tarih ve 6825421 sayılı görüş yazısında, kendi içinde çelişkilerle dolu ifadeler bulunmaktadır. Başlangıçta yürütmeyi durdurma kararlarının iptal kararları gibi geriye yürüyeceğinden ve Danıştay İDDK kararı gereğince altı aydan az süreli çalışan kurum amirlerinin değerlendirme yapmalarının hukuken mümkün görünmediğinden söz etmiş ise de, sonrasında ki görüş yazısında; mahkeme kararının bu aşamada maddi ve hukuki şartlara göre uygulama kabiliyetinin bulunmadığı, kararın uygulanması için idarece yapılacak bir düzenlemenin beklenilmesinin uygun olacağını belirtmiştir.

Bu süreç içerisinde, 10.06.2014 tarih ve 29026 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmelerine İlişkin Yönetmelik tamamen yürürlükten kaldırılarak, yerine 06.10.2015 tarih ve 29494 sayılı Resmi Gazete’de Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmelerine Dair Yönetmelik yayımlanmıştır.

 

Bu yeni yönetmelikte ise görev süresi sona eren eğitim kurumu müdürlerinin görev sürelerinin uzatılmasına dair işlemlere yer verilmemiştir. Ayrıca, Danıştay İDDK kararı ile mülga yönetmeliğin yürütmesi durdurulan hükmünden etkilenen kişilerin durumu ve Danıştay İDDK kararının uygulanması ile ilgili herhangi bir düzenleme de bulunmamaktadır.

 

06.10.2015 tarihli yönetmeliğin yürürlüğe girmesinin akabinde, Milli Eğitim Bakanlığı Hukuk Müşavirliği tarafından 1. Hukuk Müşaviri Hayati CANKALOĞLU imzalı 12.10.2015 tarih ve 10243648 sayılı yeni bir görüş yazısı yayınlanmıştır. Bu görüş yazısında ise; “..Bu itibarla söz konusu değerlendirme işlemlerine ilişkin verilen yürütmenin durdurulması veya iptal kararlarının yürürlükten kaldırılan mevzuatı canlandırmayacağı, ayrıca genel düzenleyici işlemler de yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ileriye yönelik sonuçlar doğuracağından; İdarece yeni düzenleme yapılıncaya kadar bekletilen yargı kararlarının uygulanması hususu ile ilgili olarak 06.10.2015 tarih ve 29494 sayılı Resmi Gazete’de Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmelerine Dair Yönetmelik hükümleri çerçevesinde işlem tesisinin uygun olacağı değerlendirilmektedir.” şeklinde görüş bildirilmiştir.

 

Bu görüş yazısına istinaden düzenlenen ve Valiliklere gönderilen, Milli Eğitim Bakanlığı İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü’nün 16.10.2015 tarih ve 10486335 sayılı yazısında, mülga Yönetmelik ve uygulamasına yönelik daha önce verilen ve Hukuk Müşavirliğinin görüşleri doğrultusunda bu güne kadar uygulanmayıp yeni düzenlemeye kadar bekletilen yargı kararları hakkında Hukuk Müşavirliğinin 12.10.2015 tarih ve 10243648 sayılı görüş yazısı doğrultusunda işlem tesis edilmesi yönünde talimat verilmiştir.

Danıştay İDDK kararının tebliğinden itibaren, otuz günlük yasal süreden fazla zaman geçmesine rağmen, şüphelinin görüş yazıları sebebiyle, önce yargı kararının uygulanması için herhangi bir işlem yapılmayarak kişiler boş yere bekletilmiş, akabinde “normların geriye yürümezliği” ilkesi ihlal edilmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı talimatı doğrultusunda, yargı kararlarının uygulanması ile ilgili olarak eğitim kurumu müdürleri Yeni Yönetmelik kapsamında sözlü sınava katılmaya zorlanarak mülakata tabi tutulmak istenmiştir.

Oysa ki her ne kadar yeni yönetmelik ile  EK-1 değerlendirme formu ortadan kaldırılsa bile bu idari yargıda verilen bir iptal kararının uygulanmaması, kazanılmış bir hakkın ortadan kalkması ve hukuki güvenlik ilkesinin uygulanmayacağı anlamına gelmemektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu uygulaması ile hukukun genel prensiplerinden olan “kanunların geriye yürümezliği” ilkesi açıkça çiğnenmektedir. Bilindiği üzere, geriye yürümezlik ilkesi gereğince, yürürlüğe giren yeni bir hukuk normu, ortaya çıktığı andan itibaren hüküm ve sonuçlarını doğurmakta, geriye etki etmemektedir.

 

Nitekim Anayasa Mahkemesinin 2005/128E., 2008/54 K. sayılı ve 7.2.2008 tarihli kararında; “..Hukuk devletinin gereği olan hukuk güvenliğini sağlama yükümlülüğü, kural olarak yasaların geriye yürütülmemesini gerekli kılar. “Yasaların geriye yürümezliği ilkesi” uyarınca yasalar, kamu yararı ve kamu düzeninin gerektirdiği, kazanılmış hakların korunması, mali haklarda iyileştirme gibi kimi ayrıksı durumlar dışında ilke olarak yürürlük tarihlerinden sonraki olay, işlem ve eylemlere uygulanmak üzere çıkarılırlar. Yürürlüğe giren yasaların geçmişe ve kesin nitelik kazanmış hukuksal durumlara etkili olmaması hukukun genel ilkelerindendir..” Yine Anayasa Mahkemesinin 2009/39 E., 2011/68 K. sayılı ve 28.4.2011 tarihli kararında; “..Hukuk normunun kazanılmış hak ve/veya tamamlanmış işlemlere geriye dönük olarak uygulanması, bireylerin hukuki güvenliklerini hiçe sayacağından, bazı istisnai durumlar dışında hukuka aykırı olacaktır. Zira hukuki güvenliğin amacı ve hedefi, bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınmasıdır..” ifadelerine yer verilmiştir.

Geriye yürümezlik ilkesi, hukuk kurallarının zaman bakımından uygulanmasıyla ilgili temel bir ilkedir. Yürürlüğe giren yeni kuralın yürürlük tarihinden önceki dönemde hukuki sonuçlar doğurmasını yasaklayan ve kuralın ancak yürürlüğe girdiği tarihten sonraki olaylara uygulanmasını emreden hukukun genel prensibidir. Bu kuralın geçmişe yürümezlik ve belirlilik unsurlarını içeren hukuki güvenlik ilkesine uygun kullanılması, hukuk devleti olmanın doğal ve zorunlu gereğidir.

Geriye yürümezlik ilkesinin temelinde hukuki güvenlik ilkesi yatar. Hukuki güvenlikten bahsedilebilmesi için öncelikle hukuk kurallarının öngörülebilir olması gerekir. Bu bağlamda hukuki güvenlik ilkesi hem idare hem de bireyler açısından normların belirli ve kesin olması anlamına gelir. Bu anlamda hukuki güvenlik ilkesinin iki yönü vardır. İlkine göre hukuk normları sık ve keyfi bir şekilde değiştirilmemelidir. Hukuki istikrar ilkesi gereğince hukuk kurallarının ancak zorunlu nedenlerle, ekonomik, teknolojik ve toplumsal gelişmelere uygun olarak, çağdaş yapıdan uzak kalmayacak şekilde değiştirilmeleri gerekir. Kişiler, hukuki düzenlemelerin makul bir süre varlıklarını sürdüreceklerine güvenebilmeli ve geleceklerini öngörerek planlayabilmelidir. İkinci yön ise, tamamlanmış olay ve hukuki ilişkilere yeni normun uygulanmasını yasaklar. Hukuk devleti ilkesinin unsurlarından biri olan hukuki güvenlik ilkesi, dolaylı olarak geriye yürümezlik ilkesini de koruması altına alır. Bu nedenle geriye yürümezlik ilkesini ihlal eden kuralın hukuki güvenlik ilkesiyle bağdaşmadığı, hukuk devleti ilkesini zedelediği sonucuna varabiliriz.

Bu bağlamda, Milli Eğitim Bakanlığı Hukuk Müşaviri Hayati CANKALOĞLU’nun görüş yazıları ve bu yazıya istinaden yeni yönetmelik hükümlerinin geçmişe yürütülmesi hukuk normlarının geriye yürütülmemesi kuralına açıkça aykırıdır.

Şüpheli, önce yargı kararının maddi ve hukuki şartlara göre uygulanmasının mümkün olmadığını, daha sonra yeni yönetmelik hükümlerinin geçmişe uygulanmasını görüş olarak bildirmiştir. Oysa ki, gerek maddi ve hukuki şartlar bakımından ve gerekse hukukun genel prensipleri bakımından geçmişteki işlemlere uygulanması imkansız olan, 06.10.2015 tarihli yeni yönetmeliktir. 10.06.2014 tarihli eski yönetmeliğin yürütmesi durdurulan hükümlerine göre daha önce yapılan ve halen devam eden görevlendirme işlemlerine herhangi bir etkisi bulunmayacaktır. Şüphelinin görüş yazısından dolayı Danıştay İDDK kararı tamamen etkisiz   hale getirilmiştir.

 

Yargı kararı ile bir genel düzenleyici işlemin yürütmesinin durdurulması ya da iptali halinde, bu düzenlemeye dayanılarak gerçekleştirilen bireysel işlemlerin de geriye dönük olarak tüm hüküm ve sonuçları ile birlikte ortadan kaldırılması gerekmektedir.

T.C. Anayasasının “Mahkemelerin bağımsızlığı” başlıklı 138. maddesi; “….Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu  organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” şeklindedir.

 

2577 sayılı İYUK “madde 28- 1. (Değişik: 4001 – 10.6.1994) Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez.” 2577 sayılı İYUK 52. madde “(Değişik: 3622 – 5.4.1990) Temyiz veya itiraz yoluna başvurulmuş olması, hâkim, mahkeme veya Danıştay kararlarının yürütülmesini durdurmaz” denilmektedir.

Yargı kararları yasal süresi içerisinde herhangi bir tereddütte mahal vermeyecek şekilde idarece uygulanmak zorundadır. Bu konuda Yasama ve yürütme organları ile idarenin herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Yargı mercilerince verilen iptal kararları, iptal edilen işlemi hiç tesis edilmemiş gibi geriye iade etmekte ve hukuk aleminden silmektedir.

Şüpheli Hukuk Müşaviri, yayınladığı görüş yazılarında tam tersini söyleyerek, önce Danıştay İDDK kararını uygulanmasına gerek olmayan ya da maddi olarak uygulanması imkansız olan bir karar gibi göstererek işlevsiz hale getirmiş, akabinde hukuken mümkün olmadığı halde, Danıştay İDDK kararının verildiği tarihte henüz yürürlükte dahi olmayan 06.10.2015 tarihli yeni yönetmelik hükümlerini geriye yürüterek “normların geriye yürümezliği” ilkesini çiğnemiştir.

Yargı kararlarının uygulanma zorunluluğuna ilişkin Anayasa´nın amir hükmü ve yasal düzenleme karşısında idare bağlı yetki içinde bulunmakta ve idarelere yargı kararlarının uygulanması noktasında yorum ve değerlendirme yoluyla takdir yetkisi tanınmamaktadır. Aksi durumun yargı kararlarına ve hukuka duyulması gereken güveni sarsacak bir davranış olması nedeniyle, açık ve emredici Anayasa ve yasa kurallarıyla bağdaştırılması mümkün değildir. İdarenin yargı kararlarına uyması ve bu kararların gereklerine göre işlem ya da eylemde bulunmak zorunda olması aynı zamanda "hukuk devleti" ilkesinin de bir gereğidir.

Şüpheli hukuka aykırı görüş yazıları ile Bakanlığın yargı kararını uygulamamasına sebep olmuş ve böylelikle görevinin sağladığı nüfuzu kullanarak görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle; Türk Ceza Kanunu’nun 257. Maddesinde düzenlenen görevde yetkiyi kötüye kullanmak suçunu işlemiştir. Anılan madde uyarınca şüphelinin şikayet konusu fiili ile suç işlediği açık ve net bir biçimde ortaya çıkmaktadır.

Milli Eğitim Bakanlığı 1. Hukuk Müşaviri Hayati CANKALOĞLU imzalı görüş yazılarının  hiçbir hukuki dayanağı bulunmayıp Anayasa’ya ve kanuna aykırılık teşkil etmektedir. Tüm bu durum yasaların ihlali niteliğinde olup, hukuka aykırılık teşkil etmekle birlikte Türk Ceza Kanunu kapsamında aynı zamanda da suç niteliğindedir.

T.C.K. “MADDE 257. - (1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” denilmektedir.

 

Kimse, kendisine kanunların verdiği bir yetkiyi kötüye kullanma hakkına sahip değildir. Konusu hukuka aykırı olan emir ve talimatlar da suç teşkil etmektedir. Bir kamu göreviyle görevlendirilen kişi, bu kamu faaliyetinin yürütülmesi sırasında, görevinin gerekli kıldığı yükümlülüklere uygun hareket etmek zorundadırlar. Kanuna ve hukuka aykırı şekilde bu idari işleme imza atan Milli Eğitim Bakanlığı 1. Hukuk Müşaviri Hayati CANKALOĞLU hakkında görevini kötüye kullanma kastıyla hareket etmesi sebebiyle gerekli soruşturmanın başlatılmasını talep etme mecburiyeti hasıl olmuştur.

 

Bu bağlamda şüpheli hakkında cezai soruşturma yapılarak,  TCK ilgili hükümleri gereği, fiiline uyan “görevi kötüye kullanma suçu” gereğince cezalandırılması, gerek kamu yararı ve gerekse hak ve adalet gereğidir.

 

HUKUKİ NEDENLER      : TC Anayasası, TCK, ve sair hukuki mevzuat 

HUKUKİ DELİLLER        : 10 Haziran 2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmelerine İlişkin Yönetmelik, 06.10.2015 tarih ve 29494 sayılı Resmi Gazete’de Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmelerine Dair Yönetmelik, Milli Eğitim Bakanlığı Hukuk Müşavirliği’nin 01/07/2015 tarih ve E.6825421 sayılı ve 01/07/2015 tarih ve E.6825374 sayılı yazıları,  ve sair hukuki deliller. 

SONUÇ VE İSTEM            : Yukarıda açıklanan nedenlerle, görevi kötüye kullanma suçunu işleyen şüpheli Milli Eğitim Bakanlığı 1. Hukuk Müşaviri Hayati CANKALOĞLU  hakkında,  açıkladığımız nedenlerden dolayı Kamu Davası açılmasını saygılarımızla arz ve talep ederiz.16.11.2015

 

ŞİKAYETÇİ VEKİLİ

   Av. Hale SARIER

 

 

EKLER          :

1.      Onanmış Vekaletname Örneği

2.      Yetki Belgesi

3.      Milli Eğitim Bakanlığı Hukuk Müşavirliği’nin 01/07/2015 tarih ve E.6825421 sayılı ve 01/07/2015 tarih ve E.6825374 sayılı yazıları