Mayıs'ta ağlamak mı, mutlu olmak mı?

Taksim Meydanı'nda yüz binler 1 Mayıs'ı kutladı

Ben de oradaydım…

Sol Haber portali 2012 1 Mayıs’ını böyle duyuruyordu. Ben de bugün bu yüz binlerden birisiydim orada olan. 1968 in coşkusu vardı sokaklarda, meydanlarda..  Engels, Karl Marx, Lenin, Stalin, Mao, Deniz, Kaypakkaya, Çayan oradaydılar. Che oradaydı.. Türkiye işçi sınıfı oradaydı, gençler oradaydı.. Kimileri afişlerde, kimileri yollardaydı, ama hepsi oradaydı..DÖB geçti önümüzden, Deniz’lerin örgütü, sonra Halk Cephesi, Mahir Çayan’ın yoldaşları, Kaypakkaya geçti yanında Engels, Karl Marx, Lenin, Stalin, Mao ile birlikte, kürtler geçti Biji 1 Mayıs diye bağırarak.. DİSK oradaydı…

Benim ruh halim an bir an değişiyordu..41 yıl öncesine, 40 yıl öncesine gidiyordum, sonra tekrar geri, bugüne dönüyordum.. 41 yıl önce bugün Türkiye’de 12 Mart Darbesi hüküm sürüyordu..1 Mayıs akşamı saat 9 sularındaydı, polis Gültepe’de benim saklandığım evi basmıştı.. 25 yaşındaydım, 5 gün sonra nikâhım vardı. .İşte yakalanmıştım, artık nikah, evlenme yoktu.. Ne olacağımız belli değildi.. Örgütümüz yoktu, yalnızdım. Gençlik arkadaşlarımla yollarımız ayrılmıştı.. Deniz’ler Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’nu kurmuşlardı. Biz bu konuyu Deniz’le 2 yıl önce, Sultanahmet Cezaevi’nde tartışmıştık. Deniz’in önerisi “ Buradan çıkınca okulu bırakalım, 40-50 kişi dağa çıkalım, direnişi başlatalım” idi.. Uzun uzun bu öneriyi tartıştık. .O günlerde Deniz’de kararsızdı. Ben bütün bunları Turhan Feyizoğlu’na bir söyleşi de anlattım ve kitapta yer aldı.. Geçenlerde Silivri Cezaevin’de Doğu Perinçek’e rastlamıştım.. Doğu bana “Ben Aydınlık’ta yazdım, Deniz’i en iyi anlayan Rahmi Aydın’dır” dedi..  

Sonuçta TİP, Dev-Genç kapatılmış, arkadaşların bir kısmı yer altına inmişti. Ben örgütsüz kalmıştım.. En kötüsü de buydu.. Askeri darbeyi ilk kez yaşıyorduk.. Ne olacağını bilmiyorduk..

O geceyi Sansaryan Han’ın en üst katındaki hücrelerde geçirdim. Çok şanslı idim.. Büyük bir iyiliğim dokunan polis Komiser olmuştu ve o gecenin bir bölümünde nöbetçi idi.. Bu polis bir gün, Cerrahpaşa Tıp’ta asistan elbisesi giyerek direnişteki personel ve öğrencilerin arasına giriyor. Öğrenciler bunu teşhis ediyor ve silahını alıyor. Bana geldi, yalvarıyor, “ Ne olur, ya silahımı bana geri versinler, ya da öldürsünler beni, benim namusumu aldılar, ben yaşayamam..” diyor.. Öğrencileri ikna ettim ve genç polisin silahını geri verdiler.. İşte bu polis komiser olmuştu ve o gece nöbetçi idi.. Dayak ve işkenceden böylece kurtardım.. Ertesi gün Selimiye kışlasına sevk edildik.. 1 Mayıs günü polis bir yığın insanı eften püften nedenlerle göz altına almıştı, 12 Mart henüz sertleşmemişti.. Ben sıkıyönetim bültenleri ile aranıyordum, ajanslar sürekli olarak arananlar listesinde adımı okuyorlardı.. Ne olduysa birkaç saat bekledikten sonra serbest bırakıldık. Ama endişeliydim. .Beni bu şekilde bırakmaları mantıklı değildi. .Bir olaya karıştırıp öldürebilirlerdi veya daha ağır bir suçlama ile alabilirlerdi.

Özgürdüm ama hiç de rahat değildim..6 Mayıs’ta evleniyordum.. Aranmamdan, yakalanmamdan müstakbel kayınpederin haberi yoktu.. Haber saatlerinde evlerinde hep elektrikler kesiliyordu haberleri dinlemesin diye.. Evlenmemize karşı idi, bir de bu olayları öğrenirse kötü olacaktı.. bilinmez bir yoldaydık.. Nikah günü her şey olabilirdi..

NİKAH GÜNÜ

6 Mayıs 1971 günü Beşiktaş Evlendirme Dairesi’nin önüne geldiğimizde kıyamet kopacaktı. Ben çok heyecanlı idim.. Daha sabahtan kanyak şişesini cebime yerleştirdim, fırsat buldukça içiyorum.. Gelin arabası Beşiktaş Evlendirme Dairesi’nin önünde durdu, ben gelinin kapısını açmak için indim.. İri yapılı adamlar beni kıskıvrak yakalayıp bir arabanın içine attılar.. gelin orada, ortada kaldı.. Tam trajedi.. Ben ana avrat küfrediyorum.. Bir gün önce,  emniyette 5. Kattan adamı atıp öldürmüşler ve intihar etti demişler.. Ben ama çılgın gibiyim, mantığımı yitirmişim… Emniyete geldik.. Merdivenlerde gözaltına alınan öğrenciler oturuyor.. Yüzlerce öğrenci.. Bir gün önce İTÜ’de öğrenciler boykot yapmış ve polis yakaladıklarını göz altına almış.. Sayı çok olduğu için de nezarethanelere sığmamışlar, merdivenlerde oturuyorlar..  Ben onların arasından yürüyordum, kravatlı, damat elbiselerimle.. Birden bir alkış tufanı koptu, tanımış bazıları beni…

Beni bir odaya aldılar, bekliyorum.. Bir saatten fazla bir zaman geçti, derken bir polis geldi ve “ Rahmi seni şube müdürü Ilgız  Aykutlu çağırıyor” dedi.. Bu adam göz altına alınan solcuları bizzat kendisi sorgular ve döverdi..  Ben kararlı gidiyordum.. Karşı koyacaktım.. Söverse sövecektim, vurursa vuracaktım.. Boşuna bir direniş olsa da direnecektim.. umduğum gibi olmadı.. Güzel bir şey oldu.. Beni polis kordonunda nikaha gönderiyorlardı.. Muhbirim vicdanını rahatlatmak için gayret ediyordu.. Gültepe’de saklandığım yeri tehditler sonucu dayımın oğlu ihbar etmişti.. O zamanki TBMM başkanı Ferruh Bozbeyli’nin damadı ile arkadaştı. Ferruh Bozbeyli benim nikaha gitmemi sağlamıştı..

6 Mayıs 1971 mutluluk ile üzüntüyü bir arada yaşadığım bir gündü.

        Evlilik yıldönümü

        Evlilik yıldönümünde Davutpaşa Askeri kışlasındaydık. Bu kez korkunç bir olayı yaşayacaktık.. 1. evlenme yıldönümünü kutlamak aklıma bile gelmeyecekti. O gece Deniz’leri astılar, tarifsiz üzüntü   içerisindeydik.. O gün yemek yemedik..

Yüzbinlerin arasında bir mayısı bu duygularla yaşıyordum..  Sen neymişsin Mayıs..  Şişli’den Taksim’e yürüdük.. Zaman zaman yanımdakilere çaktırmadan ağladım.. Ben Mayıs aylarında hep ağlarım…

YAŞASIN 1 MAYIS!

Rahmi Ofluoğlu ( Aydın) / 01.Mayıs 2012