Amasya Ağır Ceza Mahkemesi, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından 3.5 yıl hapis yattıktan sonra beraat eden Zeki Çalık’ın “haksız tutuklama tazminatı ödenmesi” talebiyle açtığı davada Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin “zamanaşımı” gerekçesiyle verdiği bozma kararına direndi.

Anayasa değişince

Zeki Çalık, 12 Eylül 2010’da Anayasa’da yapılan değşiklikle darbecilerin yargılanmasının önünün açılmasının ardından Amasya Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açarak darbe döneminde haksız yere tutuklu kaldığı 3.5 yıl için tazminat talep etti. Mahkeme, bu talebi kabul ederek Çalık’a 42 bin TL maddi ve manevi tazminat ödenmesine hükmetti. Ancak Yargıtay 12. Ceza Dairesi, haksız tutuklama tazminatı talep etmek için 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle mahkeme kararını bozdu.

Dosya yeniden Amasya Ağır Ceza Mahkemesi’ne geldi. Mahkeme, Yargıtay’ın bozma kararına uymadı ve önceki kararında direndi. Direnme kararında, beraat kararının kesinleşme tarihinin 13 mart 1989 tarihli olduğu, beraat kararının sanığa tebliğ edildiğine dair dosyada herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı belirtildi. Kararda şöyle denildi: “12 Eylül 2010 Anayasa değişikliğinden önce de davacının da davasında haklı olarak belirttiği üzere ortada esasen yasal bir engel bulunmamakla beraber davacı darbe döneminde tutuklanmıştır. Bu dönemde toplum üzerinde ciddi sosyal ve siyasal baskılar vardır. Özellikle o dönemde tutuklanmış kişiler yönünden daha sonraki yıllarda gerek kendilerine gerekse ailelerine yönelik olarak bu baskı ve takipler bir müddet daha devam ettirilmiştir. Bu psikoloji ve baskı altında bulunan davacının da davasını hür ve aktif bir biçimde herhangi bir baskıya ve daha sonrasında gelebilecek tehlikelere maruz kalmadan takip edebileceği yönünde bir inancı bulunmamıştır. Bu husus AİHM’in çeşitli kararlarında irdelenmiştir. Söz konusu fiili imkansızlık davacının davasını açmasının önünde engel teşkil etmiştir. Bu nedenle bu konuda zaman aşımı hükümlerinin uygulanması adalete ve hakkaniyete aykırı sonuçlar doğuracaktır. Türk Medeni Kanunu 4. maddesi gereğince de ‘Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettigi konularda hâkim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir’ biçimindeki kural da göz önünde bulundurularak Yargıtay kararına karşı direnilmesine karar vermek gerekmiştir.”



KEMAL GÖKTAŞ / ANKARA Vatan Gazetesi