ÇOK SAYGIDEĞER BASINIMIZA,

06.12.14 günü TBB Başkan Yardımcısı Av. Başar Yaltı, TBB Yönetim Kurulu üyesi Av. Yurdagül Gündoğan, Bingöl Barosu Başkanı Av. Abdullah Alakuş ile birlikte merkeze yaklaşık 10 Km. uzaklıktaki Fatih Köyünde/Mahallesinde bulunan MABEK Malatya Beydağı Eğitim Konaklama Tesisine gittik.

 

Bu gezi, TBB'de, Türkiye'ye gelen/gönderilen iç savaş /kirli savaş mağdurlarının hukuksal durumlarıyla ilgili olarak yapılması düşünülen bir çalışmaya hazırlık amaçlıydı.

Kampa, Baro Başkanlığımızca Valiliğe bildirilmesinin hemen ardından gittik.

 

Olası deprem sonrası barınmak için AFAD Afet ve Acil Durum İl Müdürlüğü tarafından yapılan Kampta şimdi, Suriye iç savaşından, daha doğrusu petrol yoksunu emperyalist güçlerin, Bölgeyi, özçıkarları yönünden sorun çıkmayacak biçimde düzenleyip yönetmek amacıyla çıkardıkları kardeşi kardeşe kırdırma projesinin uygulamasından kaçarak Devletimize sığınanlar barındırılıyor.

Kampa, geleceğimizden haberli özel güvenlik görevlilerinin açtıkları kapıdan girdik.

Girer girmez komünist ülkelerdeki geniş meydanlara benzer bir meydanda bulduk kendimizi.

Kamp yöneticisi  Nihat Yazıcıoğlu ve yardımcıları tarafından karşılandık ve Yönetim Birimine alındık.

 

Kısa bir süre sonra odasında oturduğumuz Kamp Sorumlusu Vali Yardımcısı Latif Memiş geldi.

Vali, olası ki hafta sonu evinden kalkıp bizim için geldi.

ABD’de deprem sonrası yapılacak olanlarla ilgili doktora yapmış.

Çok sıcak bir biçimde selamladı bizi.

Kampın fiziki ve insani bilgilerini ayrıntılı olarak anlattı, sık sık sorduğumuz sorulara doyurucu yanıtlar verdi.

 

O gün için kampta yaşayanların 7600 kişi olduğunu, bunların çoğunluğunun kadın ve çocuklardan oluştuğunu, etnik köken olarak Türkmen, Arap ve Kürt olduklarını, çoğunluğunun Türkmen olduğunu, Türkmen’lerin Suriye Devleti tarafından özellikle cahil bıraktırıldığını, eğitimlerini sürdürmelerinin engellenmiş olduğunu, kamp yaşayanlarının yüzde yüzünün Müslüman olduğunu, sığınmacılar içinde doktor olduğunu söyleyenlerin olduğunu ama doğru olduğuna inanmadıklarını, 120 öğretmen bulunduğunu, çocukların eğitim öğretime alındığını, öğrenci sayısının 3000 olduğunu, öğrencilere haftada 10 saat Türkçe dil dersi verildiğini, ortak iletişim dilinin Arapça olduğunu, sığınmacılara halıcılık, dikiş, kuaförlük, tekstil, bilgisayar, hatta sinema gibi bir çok dalda kurslar verildiğini, kapalı ve açık spor tesislerinin bulunduğunu, spor tesislerinin gece geç saatlere değin açık olduğunu, futbol ve hentbol takımları kurulduğu ve aralarında düzenli karşılaşmalar yapıldığını, kampta hiçbir asayişsizlik yaşanmadığını, jandarmanın kampın dış güvenliğinden sorumlu olduğunu, iç güvenliğin özel güvenlik görevlilerince sağlandığını, Kampta evlenmelerin olduğunu, 18 yaşından küçüklerin evlenmelerine izin verilmediğini, Kamp sakinlerinin uygarlık yönünden Bizden en az elli yıl geri olduklarını, bunların Kamta kendilerini geliştirdiklerini, ülkelerine gittiklerinde oranın seçkin kişileri olabileceklerini, haftada 120 kişiye kente gitme izini verildiğini, özürleri olduğunda il dışına çıkabildiklerini, cep telefonu kullandıklarını, her evde uydu bağlantılı televizyon olduğunu, daha çok El Cezire kanalının izlendiğini düşündüklerini, her evde 3-8 arasında kişi yaşadığını, mahalle ve sokakların bulunduğunu, muhtarların olduğunu, muhtarların demokratik biçimde seçildiğini, bununla demokrasi eğitimi de yapılmış olduğunu, evlerin elektrikle ısıtıldığını, her eve elektrik sayacı takıp tüketim bedelinin bir bölümünü kendilerine yansıtmakla aylık bir milyon TL. kadar tasarruf sağlandığını, Kampta para kullanılmadığını, herkese kart verildiğini ve bu kartlara sanal para yüklenerek Kampta bulunan Esenlik Süpermarket ve diğer yerlerden gıda ve giyim alışverişi yaptıklarını, her kişi için BM’den 60, AFAD Yönetiminden 20 TL. olmak üzere toplam 80 TL aylık gıda parası verildiğini, kampta çamaşır yıkama, ekmek pişirme yerlerinin olduğunu, eczane, sağlık merkezi olduğunu, sürekli doktor bulunduğunu, uzman hekimlerin haftanın belirli günleri geldiklerini kamp yönetiminde eşitlik ve adaletin temel alındığını, kimseye ayrıcalık yapılmadığını bildirdi.

 

Vali Yardımcısı'nın konuşması ve sorularımıza verdiği yanıtlar bittikten sonra yanımıza tercüman da alarak hep birlikte yürüyerek Kampı gezdik.

Gezimiz sırasında, sıcak ekmek kokusu gelen pişirme yerlerinden yufkaya benze ekmek ikram edildi sıcak sıcak nefis ekmeklerden yedik, çeşitli markalara giyim eşyası diken kadınları dikiş atelyelerinde gördük, çamaşır yıkama yerlerinde çamaşır makineleri önünde kadınları gördük, kuaförlük kursuna katılan kadınları gördük, halı dokuma tezgahlarını gördük, bilgisayar odaları, kütüphane gördük,ana okulu gördük, sağlık merkezi, eczane gördük,  futbol voleybol alanları, voleybol oynayanları, futbol oynayanları gördük, yerel giysileriyle sokak içlerinde dolaşan kadınları,  erkekleri gördük, modern giyimli çocukları gördük, çorabı olduğu halde çorap giyme kültürü olamadığı için çorap giymemiş çocukları gördük.

Mavi gözlü, yeşil gözlü, karagözlü, ela gözlü, sarı saçlı, siyah saçlı gülen, üçerli beşerli oyun oynayan çocukları gördük.

Dilmaç aracılığıyla insanlarla konuştuk, ‘Türkiye’den memnun musunuz?’ dediğimizde hemen ellerini başlarının götürüp ‘Başımızın üstünde yeri var’ dediklerini duyduk.

Türkiye’nin büyüklüğünü, konukseverliğini, kendilerini açtıkları kucağın sıcaklığını yürekten taktir ettiklerini, ama sonunda Yurtlarına gitmek istediklerini öğrendik.

 

Kamp, dalgasız deniz gibiydi, dingindi.

Çocuk, büyük, kadın, erkek, yaşadığı yerin, yaşadığı dönemin, yaşadığı koşulların, olağanlığın, olağandışılığın ayırdındaydı.

 

Kamp yöneticisi Nevzat  Yazıcıoğlu gerçek yaşam öyküleri anlattı ki biri, Kirli Savaştan alp getirdikleri, annesi babası öldürülmüş, kendilerini bir odada gizlemiş en büyüğü onbir yaşında dört kardeşin öyküsü çok ağırdı...  08.12.14

En derin saygılarımla kamuoyunun bilgisine sunarım.

 

Av. Selahattin Sarıoğlu

Malatya Barosu Geçmiş Dönem Başkanı

Türkiye Avukatları Vakfı Başkan Yardımcısı