(Cenk Alaçam - soL) Kulüpler Yasası olarak adlandırılan ve spor kulüplerini dernek statüsünden çıkaracak olan düzenlemenin Bakanlar Kurulu’na yakın bir zamanda imzaya gideceği Suat Kılıç’ın sosyal paylaşım sitesi Twitter’dan attığı mesajla birlikte doğrulanmış oldu. Geçtiğimiz sene taslak metni ortaya çıkan, yasa için çalıştaylar düzenleyen Bakanlık, yine de istediğini elde edebilmiş değil. Kulüp yönetimleri yasanın 3 maddesine karşı çıkıyor. Buna karşılık, Bakanlık maddelerde diretiyor. Transfer harcamalarının kulüp gelirinin %25’i ile sınırlandırılması, gelirlerin temlik edilmesinin %5 ile kısıtlanması ve yüz kızartıcı suçlar, şike, devlete karşı ihanet gibi suçlardan 6 ay hüküm giymemiş olma şartı maddeleri kabul görmüyor.

Dernek statüsünde yönetilemiyor
Kulüpler Yasası’nın gerekliliği, iktidar organları tarafından, kulüplerin artık yönetilemediği savı üzerinden savunulmaya çalışılıyor. Kulüplerin neden yönetilemediğinin cevabı, kulüplerin neden şirketleşmeye itildiği sorusunda saklı.

Spor kulüpleri maddi kazanç uğruna gerçek amacı dışına çıktıkları, taraftarları tribünlere getirebilmek için çeşitli faaliyetlerde bulundukları için şirketleşmeye yöneldiler. 1990’lı yıllardan itibaren yayın haklarının devreye girmesiyle birlikte büyüyen bütçeler, dernek statüsündeki kulüplerin yönetilemez hale getirdi. Artan ticari rekabetle birlikte, Avrupa’da daha önce örnekleri görüldüğü üzere, spor dışı faaliyetlerle gelir elde etmek gerekiyordu. Bu faaliyetlerse dernek statüsü altına yapılamıyordu. TFF ve GSB bu nedenle, bir değişikliğe gitmiş ve kulüplerin A.Ş. kurmalarına olanak sağlamıştı. Türkiye’de şirketleşmenin adımları da böyle atılmıştı.

Endüstrileşen futbolda dernek statüsünde yönetilemeyen kulüplerin sorununun temelinde yatan şirketleşme, şimdi Spor Bakanlığı eli ile yasa kapsamına alınarak, kulüplerin tamamen şirketleşmesinin önünü açacak, yeni sorunlara “merhaba” dedirtecek.

1986 yılında şirketleşmenin önünü açan Gençlik ve Spor Bakanlığı o dönemde yaptığı düzenlemeler ile kulüplerin kurduğu A.Ş.’lerin kurumlar vergisinden muaf olmasına neden olmuştu. Yani şirketlerin elde ettikleri transfer ve bonservis gelirleri, saha reklam gelirleri, maç bileti satışları, sporcuların formalarına aldıkları reklamlar, maç yayın hakkının satılması vergi kapsamı dışında bırakıldı.

Avrupa’da şirketleşme örnekleri
UEFA’nın mali kriterleri futbolun piyasalaşmasını destekliyor ve yönlendiriyor olsa da Avrupa’nın en başarılı kulüpleri dernek statüsünde çalışmalarına devam ediyor. İngiltere dışında neredeyse bütün büyük liglerde spor kulüpleri dernek statüsü altında faaliyet göstermeye devam ediyor. İki İspanyol devi Real Madrid ve Barcelona kuruluş gününden bu yana kısmen taraftar üyeleriyle yönetiliyor. Athletic Bilbao ve Osasuna da aynı şekilde.

Bilbao’nun “sadece Bask oyuncu transferi” politikasının gelişimi, kulübün içindeki taraftarların empoze ettiği ve geliştirdiği bir fikir. İsveç’te spor kulüplerinin hepsi faaliyetlerini dernek statüsünde devam ettiriyor. Hollanda’da ise spor kulüpleri, üyelerin mülkiyeti altında bulunuyor. Spor kulüpleri bağışlar ve yardımlarla faaliyet gösteriyor. Almanya’da ise Türkiye’deki modelin bir benzeri kullanılıyor. Kulüpler dernek statüsünde faaliyet gösterse de kurdukları şirketlerle ürün satışlarını, vergiden muaf olmadan gerçekleştiriyor.

Amaç yatırımcı çekmek
Türkiye’de spor kulüplerinin “gelişen futbola” ayak uydurması, Gençlik ve Spor Bakanlığı’na, futbolda piyasalaşmanın önünü açmak isteyenlere göre mümkün değil. Bu nedenle de Kulüpler Yasası adı altında, spor kulüplerinin profesyonel bir şekilde şirketleşmesi, borsaya açılması teşvik ediliyor. Böylece spor kulüpleri yerli-yabancı “yatırımcılara” daha cazip hale getirilmek isteniyor. Spor kulüplerinin şirketleşmesinin ciddi finansal krizlerle karşı karşıya kalmaları riski ise unutuluyor.

Kılıç’tan her kulübe bir polis kampanyası
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, her Spor Güvenlik Şube Müdürlüğü’nün, kendi teşkilatı içerisinde her kulübe yönelik olarak, yalnızca o kulüpten sorumlu “gözlemci polis” atamasını yapacağını bildirdi. Müsabaka oynanan illerde Emniyet Genel Müdürlüğü’ne “Spor Güvenliği Şube Müdürlüğü” kurma yetkisi verildiğini ifade eden Kılıç, her spor güvenlik şube müdürlüğünün, kendi teşkilatı içerisinde her kulübe yönelik olarak, yalnızca o kulüpten sorumlu “gözlemci polis” atamasını yapacağını bildirdi. Öte yandan, Türkiye Futbol Federasyonu’nun, e-bilet projesini yürütmeye devam ettiğini belirten Kılıç, “E-bilet projesiyle, en üst iki profesyonel ligin stadyumlarındaki kapalı devre görüntü sistemlerinin yenilenmesi işinin ihalesi tamamlanmış ve ihaleyi E-Kent ve Netaş Konsorsiyumu kazanmıştır. Bu çerçevede, ilgili kanuna aykırı hareket edenlerin müsabaka sonunda tespitine yönelik sistem kurulacaktır” dedi.

Solhaber