2011 genel seçimlerinden önceydi. Başbakan Lüleburgaz’da bir seçim mitinginde halka şöyle seslenmişti: 

“Temiz siyaset sözü vererek geldik ve benim bir bakanım bunu yapamaz. Ve bugüne kadar da bazı bakanlarımla alakalı atılmış adımlarım varsa bunun birçok gerekçeleri vardır. Ve birçoğu da bugün milletvekili adayı olamadıysa birçok nedenleri vardır. Milletvekillerim için de aynı şey ortadadır.”  

Yani bazı bakan ve milletvekillerinin adı yolsuzluğa karışmıştı ve Başbakan da onlar hakkında gerekeni yapmıştı. Ya bir daha aday gösterilmemişler ya da bakanlıklarından olmuşlardı. 

Kol kırılmıştı, yen ise biraz içeride kalmıştı. Kimin yolsuzluk yaptığı söylenmedi. Haklarında bir soruşturma olmadı. Yargılanmadılar. Gerek de yoktu, reis cezalarını kesmişti. 

Reis böyle bir dünyada yaşamamızı istiyor. Bir yolsuzluk olduğunda kendisinin gerekli tedbiri alacağına güvenerek konuyu fazla kurcalamamamız talep ediliyor. 

Hukuk devleti değil reis hukuku devleti. 

O sebeple kendi hükümetiyle ilgili gizli soruşturma falan Erdoğan rejiminin kabul edip anlayabileceği bir şey değil. 
O nedenle, emniyet görevlilerine neden bize haber vermedin diye kızıyorlar. 

İçişleri Bakanı’nın oğlu soruşturulurken İçişleri Bakanı’na haber verilmemesinin ciddi ciddi şikâyet konusu olması da bundan. 
İktidar bencildir. Bizimki de öyle. Memlekette neredeyse mağdur edilmemiş kesim bırakmayan ‘özel yetkili’ yapı, beraber çalışılırken sırtı okşanacak bir can dostudur. 

Ancak iktidar, aynı ‘özel yetkili’ yapı kendisine sorun çıkardığında önce kendi adamlarını koruma zırhına alır. Sonra o mahkemeleri toptan ortadan kaldırır. Yetmez, emniyette neredeyse herkesi görevden alır. O da yetmez, savcıların yanına gözetmen savcılar yollar. 
İstanbul Emniyet Müdürü, Gezi protestolarının ateşini yakan polis müdahalesi sebebiyle değil yolsuzluk soruşturması nedeniyle görevden alınır. 

Hrant Dink cinayeti hakkında hemen her haberde adı geçen Ramazan Akyürek o sebeple görevden alınmaz. Hatta terfi eder. Yolsuzluk soruşturmasında dahli olduğu düşünülünce hemen kızağa çekiliverir. 

İktidar bencildir. 

83 yaşında kalp hastası İlhan Selçuk ya da kanser hastası Türkan Saylan’ın evleri sabaha karşı basıldığında kıs kıs güler. Kendi çocukları gözaltına alındığında “Çağırsanız gelirlerdi” diye yakınır. 

İnsanlar delillerle oynanıyor derken umursamaz. Sonra günü gelir, “Polisler bakanın oğlunun evine para sayma makinesi bıraktı” diye veryansın eder. 

‘Özel yetkili’ yapı kitap yazdığı için insanları hapse atarken Başbakan çıkar ve “Bazı kitaplar bombadan tehlikelidir” der. Bugün aynı Başbakan aynı yapının komplosunun hedefi olduklarını söylüyor. 

Zamanında ‘demokrasi için’ her türlü usulsüzlüğü, karartmayı, delille oynamayı, dinlemeyi savunan, görmezden gelen, siyasi yelkeni doldurmak için kullananlar bugün panik içinde ve kızgın. 

Şimdi bir de kasetlerden bahsediliyor. O gün herkes kaset siyasetine karşı çıkarken ne diyordu Erdoğan, hatırlayalım: 

“Baykal beline hâkim olamadı. Hâlâ bu medya, bu siyasiler ‘İnsanın özeline karışıyorlar’ diyorlar. Yahu kendi eşiyle mi bir şey oluyor da özel oluyor? Bu özel değil, bu genel, genel. Bu genel bir ahlaksızlıktır.” 

‘Özel yapı’ sana dokunana kadar onunla birlik ol. Kaset siyaseti yapanları ortaya çıkaracağına insanları bellerine hâkim olamamakla suçla. 
Bunu siz yaptınız Sayın Başbakan. Hayrını görün. 

Bir de yolsuzluk, cezasını sizin ya da sandıkta milletin keseceği bir şey değildir. 

Suçtur, yargılanır. Hukuki hesabı görülür. O görüldükten sonra merak buyurmayın, sandıkta da elbette seçmen hesabını bilir. 

Kolay gelsin Sayın Başbakan. 

Bunu siz yaptınız.

Özgür Mumcu-Radikal