Yr. Doç. Dr. Sinan Kocaoğlu, kendi blog’unda KOCASAKAL’ı eleştirtildiği yazısına bilimsel bir hava vermeye çalışmış. İsa’dan başlayıp Mesihlerle devam eden yazıda eğer kişiselliğe girmeden söylemek istediklerini anlatsa belki inandırıcı olabilirdi.

Kocaoğlu yazısında ulusalcıları eleştirmekte, onları Maoculuk ve sosyal faşistlikle suçlamakta,  nasyonal sosyalist benzetmesi yapmaktadır.  KOCASAKAL’ı  resmi ideolojiyi savunmakla, statükoculukla suçluyor,  Türkiye’deki yabacı hukuk büroları ile ilgili hiçbir  şeye yapmamasını eleştiriyor.

Kocaoğlu’nun bu görüşleri ciddiye alınıp tartışılabilirdi, yazısında kişiselliği,  kıskançlığı öne çıkarmasaydı.   Yazısının  KOCASAKAL’ı anlatan bölümünün daha başında falso yapıyor Kocaoğlu.. Şu cümleye bakın; “Diğer adaylar ile mukayesesin karşısında çaresiz avukat seçmen de tercihini genel akışa bırakıp mecburen bu yönde kullanmak zorunda kaldı.”

İstanbul Barosu avukatları çaresizliklerinden, zavallılıklarından KOCASAKAL’a oy vermişiler.  İstanbul Barosu avukatlarının % 60 ı yani 11 bin avukat zavallı, çaresiz Kocaoğlu’na göre..

Bu cümleyi içeren paragrafın tamamı şöyle:

“Konjonktür gereği avukatlık değil de akademisyenlik sıfatı, esasen de televizyon programlarındaki polemik performansı ile dünyayı takip etmeyen, okumayan, yazmayan ve konuşmayan diğer baro başkan adayları arasında ehven-i şer görülerek meslektaşlar tarafından İstanbul Barosu Başkanı seçilmişti Doç. Dr. Ümit KOCASAKAL.  Seçmen ne yapsın? Gariplerimin ellerinde daha iyi imaj sahibi ve temsil potansiyelli başka kim vardı da seçmedi? Nitelik yönünden karşılaştırıldığında şanson söyleyebilecek derecede Fransızca bilen, “Gaassaray Lisesi” mezunu,  ağzı göreli olarak laf yapan, eski düzenin ideolojik argümanları ve baskın diliyle konuşan oldukça baskın bir adaydı Kocasakal.  Eh, AKP iktidarı karşısında da konuşmayı maçası sıkan pek kimse yoktu. Sosyal-demokrat görünümlü ancien regime taraftarlarında biriken düdüklünün fazla buharının siyaseten de bir şekilde çıkması gerekiyordu. Diğer adaylar ile mukayesesin karşısında çaresiz avukat seçmen de tercihini genel akışa bırakıp mecburen bu yönde kullanmak zorunda kaldı.”

Şu ifadelere bakınız ve karar veriniz; bilimsel bir yaklaşım mı, dedikodu ve kıskançlık mı? Hakaretleri geçiyorum..

Konjonktür gereği avukatlık değil de akademisyenlik sıfatı….

…okumayan, yazmayan ve konuşmayan diğer baro başkan adayları arasında ehven-i şer görülerek…

..Gariplerimin ellerinde..

…..ağzı göreli olarak laf yapan..

“Gariplerim” dediği İstanbul  Barosu avukatları.. Baro başkanları cahil, KOCASAKAL ehven-i şer, göreli iyi konuşan…

Kocaoğlu’nun KOCASAKAL  analizi;

“MAOCU BOZKURTLARIN MESİH ADAYLARINDAN BİRİSİNİN KISA ANALİZİ"


Monsieur Kocasakal, Halk Cephesi Beresi İle  Turkish “Che De Guevera” Pozlarında; Arkasında İse Kendisine Hayran Maocu-Bozkurt Hanımlar

Kocasakal’ın özgeçmişi içerisinde benim en çok dikkatimi çeken şey Almanya’nın Köln Şehri’nde bir gurbetçi ailenin çocuğu olarak doğup, lise öğrenimini Galatasaray Lisesi’nde bitirmesidir.[4] Hani kişiliğin tam oluştuğu ergenlik yıllarında frankofon züppeliğinin ve sosyo ekonomik olarak alt sınıftan gelenlere tepeden bakmanın kültürel merkezi olan bu mektepte, bir gurbetçi çocuğu olarak öğrencilik yapmanın Kocasakal’da oluşturabileceği muhtemel savunma mekanizmaları konusunda uzmanlık alanım dışında olduğu için fikir beyan edemeyeceğim.” diye belirtiyor.

Bütün bu tahlillerden benim çıkardığım sonuç KOCASAKAL’ın iyi bir konuşmacı olmasını, tartışmacılığını, İstanbul Barosu seçimlerinde aldığı yüksek oyu Kocaoğlu içine sindirememiş..

Zaman zaman ulusalcılığı ben de eleştiriyorum.. Sol bakıştan uzaklaştıklarını, halkla bağ kuramadıklarını v.s yazıyorum.. Ancak Kocaoğlu’nun yaptığı bu değil..

Bildiğimiz kadarı ile TBB seçimlerinde Kocaoğlu, Feyzioğlu’nu destekliyor. Bence KOCAOĞLU’nun bu yaklaşımları Feyzioğlu’na ciddi zarar verir, Feyzioğlu kendisinden desteklememesini rica etse iyi olacak sanırım.

 Rahmi Ofluoğlu

Sinan Kocaoğlunu'nun Bloğundaki Yazmış olduğu yazıyı okumak için tıklayınız.