Taslak, alt işverenin başka alt işverene iş vermesinin önünü açıyor, yıllık izin ve kıdem tazminatının önünü kapatıyor. Taşeron işçilerin dava açmasını güçleştiren tasarı, kamu için külfet olan yargı kararlarını da önlüyor. Konuyla ilgili uzmanların hazırladığı rapora göre taslak, anayasa ve yasalara aykırılık içeriyor. Taslak bu hali ile işçilerin değil, hükümetin işine yarıyor.

Soma'da yaşanan maden kazasının ardından 301 kişinin hayatını kaybetmesi üzerine gözler, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine'nin ortaklaşa hazırladıkları mevzuatta değişiklik öngören yasa taslağına çevrildi. İşçi sendikalarının ve çalışma hayatının büyük umutlarla beklediği yasa taslağının son şekline Cihan Haber Ajansı ulaştı.

İŞ DAVALARININ AÇILMASI GÜÇLEŞECEK

Taslak yasalaştığında, işçinin alacağını hesap ederek dava açması gerekecek. Alacağını tam olarak hesaplayarak dava etmesi gereken işçi, daha fazla harç ve yargılama gideri ödemek zorunda kalacak, alacağını hesaplamakta zorlanacak. İşçilerin hak aramaları çok güçleşecek.

Tasarıyla, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun işçilerin hak arama hürriyetini güvence altına alan ve kısmi dava açılmasını kolaylaştıran içtihadının ortadan kaldırılmaya çalışıldığı da anlaşılıyor. Taslakla ilgili incelemede bulunan uzmanların hazırladığı rapora göre; bu düzenlemeyle iş davalarının açılması işçiler bakımından artık güçleşecek.

OBJEKTİF KRİTERLERE GÖRE HESAPLANMAYACAK

Uzmanların raporlarına göre; İMK 7'inci maddede yapılan değişiklikle, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda düzenlenen belirli ve belirsiz alacak davaları, kısmi dava türleri konusunda öğretide ve yargı kararlarında yaşanan ciddi tartışmaları netleştirilmeye çalışılıyor. Bu düzenlemeyle belirsiz alacak davalarının objektif ölçülere göre talep miktarı hesaplanmayan alacaklarla sınırlandığı, bunun dışında hesaplaşmada güçlük bulunan durumlarda kısmi dava ve olanaklı ise belirli alacak davasının açılması zorunluluğu getiriliyor. Uzmanlar, bu maddenin çok uzun tartışmalara konu olacağını tahmin ediyor.

HUKUKA AYKIRI TAŞERONLUK VE İŞÇİ TEMİNİ YASAL ZEMİNE KAVUŞTURULUYOR.

Taslağın ikinci maddesinde, idarelerce istihdam edilen personelin yeterli olmaması durumunda, yardımcı işlere ilişkin hizmetler için ihaleye çıkılacağı belirtiliyor. Bu kapsamda hizmet türlerinin belirlenmesi konusunda mevzuatı belirlemede Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Devlet Personel Başkanlığı'nın görüşü ve Maliye Bakanlığı'nın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu'nun yetkili olduğu ifade ediliyor.

Düzenlemede hizmet ihalesine çıkılması, 'ancak uzmanlık gerektiren konularda yeterli nitelik ve çok sayıda personel çalıştırılmaması' kaydına bağlanıyor. Ayrıca idarelere ait iş yerlerinde yürütülen işin tamamına ilişkin hizmetler için iş yerinde idarenin kendi personelini çalıştırmaması şartı getiriliyor. Danışmanlık hizmeti alım ihalelerinde ise istihdam edilen personelin yeterli nitelik veya sayıda olmaması şartı aranmayacağı ifade ediliyor.

Uzmanlarına göre; bu değişiklikle KİK'e tabi kurum ve kuruluşlarda halen yasak olan meslek edinilmiş ödünç iş ilişkisinin de önünü açan bir düzenleme getiriliyor. Rapora göre, halen uygulamada muvazaalı olan asıl işveren alt işveren ilişkileri, binlerce yargı kararıyla hukuka aykırılığı tespit edilen işçi temini uygulaması yasal zenime kavuşuyor. Bunun gibi, asıl işveren alt işveren ilişkilerine de sınırlamalar belirsiz hale geliyor.

"ALT İŞVEREN BAŞKA BİR ALT İŞVERENE İŞ VEREBİLECEK"

Taslağın 4. maddesinde ise Kamu İhale Sözleşmeler Kanunu'nun 8'inci maddesine şu fıkranın eklenmesi öngörüldü: "Yüklenicinin veya alt yüklenicinin sözleşme konusu işlerde çalıştırdığı işçilerini kapsayan toplu pazarlık süreci, asıl işverenin üye olması ve yüklenici veya alt yüklenicinin yetkilendirilmesi kaydıyla ilgili kamu işveren sendikası tarafından 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmeleri'ne göre belirlenen ücret sosyal haklardan kaynaklanan bedel artışı kadar idarece fiyat farkı ödenir."

Bu düzenlemenin yüklenici gibi olası alt yüklenicilerden de söz ettiğine dikkat çekilen raporda, "Alt işverenlerin de alt işverenlere iş verebileceği kabul edilirse bu firmalarda sendikal örgütlenme olanaksız hale gelecektir. Böyle olunca söz konusu firmaların kamu işveren sendikasına üye olması koşuluyla, yapılacak toplu sözleşmeden doğacak ücret farklarının idarece ödeneceğinin sendikal örgütlenmeyi teşvik edeceğinin düşünülmesi rüya görmekten öteye geçmez." denildi.

İŞÇİLER YILLIK İZİN VE KIDEM TAZMİNATI HAKKI KAZANAMIYOR

Basına sıklıkla kamuda ihale sürelerinin 3 yıla çıkartılacağı, böylelikle işçilerin yıllık izin hakkından faydalanabilecekleri ve kıdem tazminatına hak kazanacakları yönünde haberler sızdırılıyordu. Ancak, taslak incelendiğinde, 3 yıl süreyle yapılacak ihaleyle işi üstlenen firmanın, kamudan aldığı işi başka taşeronlara vermesinin önünde herhangi bir engel bulunmadığı görülüyor. Taslak bu hali ile yasalaştığında ihale 3 yıl süreyle bir firmaya verse bile, ihaleyi alan firma işi 1'er yıllık sürelerle başka firmalara devrettiği takdirde işçiler yine yıllık izin ve kıdem tazminatına hak kazanamayacak. Uzmanlara göre; ihaleyi alan firmaların işi başka firmalara devretmesinin yasaklanması gerekiyor.

YARGI KARARLARININ KAMUYA KÜLFETİ ÖNLENMEYE ÇALIŞILIYOR

İş Kanunu'nun 2'inci maddesinin 9'uncu fıkrasında, alt işveren işçilerinden, alt işvereni değiştiği halde, iş yerinde çalışmaya devam edenlerin yıllık ücretli izin süresinin, aynı iş yerinde çalıştıkları süreler dikkate alınarak hesaplanacağı belirtiliyor. Tasarıda da idarenin, alt işveren tarafından çalıştırılan işçilerin hak kazandıkları yıllık ücretli izin sürelerinin kullanılıp kullanılmadığını kontrol etmek ve yıl içinde kullanılmasını sağlamakla, alt işverenin de 56'ıncı maddeye göre tutmak zorunda olduğu öngörülüyor. Bugün de asıl işverenler, iş sözleşmesinin sona ermesi nedeniyle alt işverenlerce ödenmesi gereken yıllık ücretlerden müteselsilen sorumlu. Anılan düzenleme ile bu konu açıklığa kavuşturuluyor. Uzmanlara göre, bu düzenleme ile büyük ölçüde kamunun yargı kararları nedeniyle karşılaştığı mali külfet önlenmiş olacak.

Taslağın 7'inci maddesinde İş Kanunu'nun 3. maddesinin son fıkrasına, "Ancak iş sözleşmesi fiilen sona eren işçilerin ücret alacaklarına ilişkin uyuşmazlıklarda dava açma süresi iş sözleşmesinin sona erdiği tarihten itibaren bir yıldır." maddesi ekleniyor. Bu düzenlemeyle ücret alacaklarına 5 yıllık zaman aşımı yanında ayrıca fesih tarihinden itibaren işletilecek bir yıllık bir hak düşümü süresi öngörülüyor. Raporda, bu düzenlemenin hukuk tekniğine aykırı olduğu gibi, Anayasa'ya da aykırı olduğunu dile getirildi.






Zaman