Suç Avukatlık Kanunu 76 ve 95nci maddelerinin verdiği görev anlayışı içinde 10. Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılamada avukatların aşağılanmamaları, savunma haklarının kısıtlanmaması, adil yargılama ilkelerine uyulmasının kısa bir bildiri ile açıklanmak suretiyle yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs edildiği iddiasıdır.
 
Suç tarihi 06.04.2012’dir. Bu tarihte yürürlükte olan TCK madde 277 “Bir davanın taraflarından birinin veya bir kaçının veya sanıkların veya davaya katılanların, mağdurların leh veya aleyhinde, yargı görevi YAPANLARA EMİR VEREN VEYA BASKI YAPAN VEYA NÜFUZ İCRA EDEN veya her ne suretle olursa olsun adı geçenleri hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs eden kimseye iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası verilir.  (Asliye Ceza Mah.) TEŞEBBÜS İLTİMAS DERECESİNİ GEÇMEDİĞİ TAKDİRDE VERİLECEK CEZA ALTI AYDAN İKİ YILA KADARDIR.” hükmünü amirdir.
 
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun Esas: 2010/4-207, Karar:2010/238 ve 30.11.2010 tarihli kararında “5237 sayılı Türk Ceza Yasası'nın 277. maddesiyle getirilen düzenlemede, yargıç kavramı yerine tanımı kullanılarak, da kapsama alınmıştır.
 
SUÇUN MADDİ ÖĞESİ, YARGI GÖREVİ YAPANLARA, EMİR VERMEK, BASKI YAPMAK, NÜFUZ İCRA ETMEK SURETİYLE VEYA HER NE SURETLE OLURSA OLSUN HUKUKA AYKIRI OLARAK ETKİLEMEYE KALKIŞMAKTIR. 765 sayılı Yasadaki düzenlemeden farklı olarak bu suçta, , veya şeklinde saikler de aranmamıştır. Ayrıca iltimas suretiyle etkileme, önceki düzenlemede suça vücut veren seçimlik hareketlerden biri iken, yeni yasada, ETKİLEME TEŞEBBÜSÜNÜN İLTİMAS DÜZEYİNİ AŞMAMASI, BİR BAŞKA DEYİMLE İLTİMAS SURETİYLE ETKİLEME, SUÇUN DAHA HAFİF CEZAYI GEREKTİREN NİTELİKLİ BİR HALİ OLARAK DÜZENLENMİŞTİR.
 
Latince
 
Olay tarihinde sanık Y. K. B... Adliyesinde Cumhuriyet savcısı, yargılama faaliyeti etkilenmeye çalışıldığı iddia olunan N. K. ise aynı adliyede 1. Asliye Hukuk Mahkemesi hakimi olarak görev yapmakta olup, aralarında BİR AST-ÜST İLİŞKİSİ BULUNMAMAKTADIR. BU İTİBARLA SANIĞIN, GÖRÜLMEKTE OLAN BİR DAVA NEDENİYLE YARGILAMAYI YAPAN HAKİME İDDİA OLUNAN SÖZLERİ SÖYLEDİĞİ KABUL EDİLSE DAHİ, TARAFLAR ARASINDA BİR ASTLIK ÜSTLÜK İLİŞKİSİ BULUNMAMASINA GÖRE, EMİR VERME, BASKI UYGULAMA YA DA NÜFUZ İCRASI SURETİYLE EYLEMİN GERÇEKLEŞTİRİLMESİ OLANAKLI DEĞİLDİR.
 
Sözleriyle suçun unsurlarını da tartışmıştır. Buna göre yargı görevi yapanı etkilemeye teşebbüs suçunun oluşumu için “MUTLAK SURETTE TARAFLAR ARASINDA ASTLIK ÜSTLÜK İLİŞKİSİ OLMALI, SOMUT OLARAK BİR SANIK VEYA MAĞDUR HAKKINDA İSTEMDE BULUNULMALI, HUKUKA AYKIRI OLARAK ELDE EDİLMESİ İSTENEN HAKSIZ ÇIKAR HİÇBİR KUŞKUYA YER VERMEYECEK SURETTE SAPTANMIŞ OLMALIDIR. Somut olayda ast-üst ilişkisi var mı? Yok, şu şahıs kavramı somut olarak var mı? Yok, haksız bir çıkar sağlama amacı varmı? Yok. Olan ne? Mahkemeye adil yargılama yapması gerektiğini Avukatlık Kanunu 76 ve 95. maddeleri uyarınca hatırlatma.
 
Cumhuriyet Savcısı olay tarihinde yürürlükte olan madde metni ve özellikle “TEŞEBBÜS İLTİMAS DERECESİNİ GEÇMEDİĞİ TAKDİRDE VERİLECEK CEZA ALTI AYDAN İKİ YILA KADARDIR” hükmünü göz ardı etmiştir.
 
Adalet Bakanlığı’nın son olarak ortaya koyduğu ruhsatnameleri onaylamaya ilişkin tavrının temelinde işte bu yürürlük yasasına dahi aykırı iddianame vardır. Oysa Bakanlığın görevi hukukun üstünlüğü ilkesini yaşamın her alanında savunmak, insan haklarına dayalı demokratik bir yaşam tesisi değil mi? Size kanun yararına bozma isteme hakkı neden verildi, bu tür hukuksuzluklara son vermek için. İlerleme raporlarındaki “kanun çıkartıyor, uygulamıyorsunuz” fırçası işte bunun için.