Erken yaşta okula başlayan Dağ, siyaset kademelerinde gençlik kolları başkanlığından milletvekilliğine seçilen nadir kişilerden. Hukukçu olan Hamza Dağ ile başkanlığını yürüttüğü alt komisyonun hazırladığı ve Meclis’ten geçen İnsan Hakları Kurumu’nu konuşmak üzere buluşuyoruz. Dağ; işkence ve kötü muameleyle mücadele etmek, şikayetleri incelemek, insan haklarının korunmasına, ihlallerin önlenmesine yönelik çalışmalar yapmak amacıyla kurulan bu özerk kurum ile Türkiye’de insan hakları ihlallerinin sıkı gözetim altına alınacağını ve önleneceğini anlatıyor. Dünya Barış Anıtı altında tüm İzmir’i ardımıza alıp başladığımız sohbette konu yine siyasete geliyor. Ve Hamza Dağ çok konuşulacak açıklamalar yapıyor.
Sizin başkanlığını yürüttüğünüz komisyon kısa bir süre önce İnsan Hakları Kurumu kurulması için bir yasa hazırladı. Bu yasa Meclis’te kabul edildi. Kurumun niteliği önemli. Bu kurumla ne değişecek
Türkiye’de insan hakları ihlali ile alakalı bir durum söz konusu olduğunda artık üç tane ciddi kurum oluştu. Biri Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu, diğeri Kamu Denetçileri (Meclis’e bağlı ama milletvekillerinden oluşmuyor), bir diğeri de Başbakanla ilişkili olan ve bizim kanun tasarısını hazırladığımız, İnsan Hakları Kurumu… Bu kurum, işkence ve kötü muameleyle mücadele etmek, şikayetleri incelemek, insan haklarının korunmasına, ihlallerin önlenmesine yönelik çalışmalar yapmak amacıyla kuruluyor. Kanun tasarısı TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi ve yasalaştı. Kanuna göre, Kurum; kamu tüzel kişiliğine, idari ve mali özerkliğe sahip, özel bütçeli olacak.
Nasıl bir çalışma yürüttünüz?
Normalde 1993’te Paris Prensipleri adı altında BM’nin almış olduğu bir karar var. Tüm ülkelere zorunlu, ancak bizim ülkemizde tam bir çalışma yapılamamış. 2004’te Başbakanlık İnsan Hakları bünyesinde çalışmalar başlamış. Bir türlü yasallaşamamış. En son 2009’da Bakanlık tasarı göndermiş. Bize de aynı tasarıyı gönderdiler. Anayasa Komisyonu’nda görüşülmüş, ancak kadük kalmış. İnsan Hakları Komisyonu ilk defa bir kanun hazırlığı yaptı. Alt komisyon oluşturuldu. Başkanlığını da ben yürüttüm. Önce bu konuda tanınan bilinen sivil toplum kuruluşlarından görüş aldık.

Bağımsız bir kurum
Hangileri? Kimlerden görüş aldınız?
Mazlumder, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Helsinki Yurttaşlar Derneği, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Temsilciliği ve bir de Hukuk ve Adalet Derneği… İzmir Barosu ve Diyarbakır, Ankara Barosu ile Barolar Birliği’nden de görüş aldık. TODAİ ve Hacettepe’nin üniversitelerinin görüşlerine başvurduk. Bu konudaki aktivist ve akademisyenlerle görüştük. Baskın Oran, İoanna Kuçuradi, Yılmaz Ensaroğlu, Kerem Altıparmak, Vahit Bıçak. 20-25 kişiden fazla dinlemiş olduk. Ancak tasarıyı hepsi kabul edilemez, görüşülemez buldular ve geri çekilmesi gerektiğini söylediler. Biz ise milletvekili olarak çok ciddi değişiklikler yapacağımızı ilettik. 30’a yakın değişiklik yaptık.

Neydi bu değişiklikler?
Bunlardan en önemli iki tanesi öne çıktı. Gelen tasarıda 11 kişilik İnsan Hakları Kurulu’nun tamamını Bakanlar Kurulu atıyor ve başkan ile ikinci başkanı da Bakanlar Kurulu belirliyordu. Yaptığımız değişiklikle 7’sini Bakanlar Kurulu, 2’sini Cumhurbaşkanı, 1’ini YÖK, 1’ini de Baro Başkanları belirleyecek şeklinde değiştirdik. Bir diğer önemli değişiklik de hakimlik teminatı… Üyeler görev yaptığı süre içinde ağır cezai gerektiren bir suç olmadığı müddetçe 4 yıl görevden alınamayacak, gözaltına alınamayacak, sorgulanamayacak ve yakalama çıkarılamayacak. Özgürce insan haklarını savunabilecek, eleştirebilecek. Kısaca Başbakan’la ilgili bir kuruma özerklik kazandırıldı.

Okullarda insan hakları dersi
Kurula seçilecekler nasıl belirlenecek?
Kişiler ya şahsen başvuracak ya da insan hakları kuruluşlarının önerisi ile seçilebilecek. Meclis bütçesinden direk bu kurulun hesabına para yatırılacak. Harcama kendisine ait olacak. Kuruma okullarda insan hakları dersi verme görevi de verdik.
İnsan hakları ihlallerinde kara listede olan Türkiye’de görüntüler değişebilecek mi?
İnsan hakları alanında çok ciddi görevi olacak iki kurum aynı anda devreye giriyor. Ayrıca Ekim’e kadar oluşturma taahüdü verdiğimiz Ulusal İşkenceyi Önleme Mekanizması bu bünyede görev yapabilir. Bu çalışmalar sonucu işkence ve insan hakları ihlalleri sıkı gözetim altında olacak.

Büyükşehir davasını izlemek doğru olmaz
Türkiye’deki en büyük insan hakları ihlallerinden biri olarak, uzun tutukluk süreleri gösteriliyor. Hem bir hukukçu, hem de insan haklarıyla ilgili çalışmalarda bulunan bir milletvekili olarak ne düşünüyorsunuz?
Tutuklama cezaya dönüşmemeli. Açıkçası yargı sisteminin değişmesiyle kararların daha çabuk verilmesi lazım. Avukatlık yaptığım dönemlerden de biliyorum. Ciddi bir iş yükü var. Mahkum olacaksa ya da beraat edecekse bir an önce karar verilmesi lazım. Bununla ilgili yargıda düzenlemelere de gidiliyor zaten.
Komisyon üyesi olarak izlediğiniz davalar var mı?
İzmir’de yaşanan, kamuoyunda da “Karakolda dayak” diye bilinen davayı takip ediyorum. başka davalar da var.
Büyükşehir davasını CHP’li milletvekilleri ve bazı STK’lar izliyor. Neden bu duruşmaları en azından izleyici olarak iktidar partisi milletvekilleri izlemiyor? Ya da siz komisyon üyesi olarak izlemiyorsunuz?
Diğer davaları, özellikle insan hakları ihlali söz konusu olduğu için izliyoruz. O davaları da bizzat giderek takip etmiyoruz. Büyükşehir davası siyasi bir dava gibi lanse edildi. Siyasi olarak tartışılıyor. Hukuk içinde yürüsün diye düşünüyoruz. Biz de izlersek iyice siyasi bir hal alacak. CHP’liler siyaseten izliyor, açıklama yapıyor.

En azından 15 ilçeyi alırız
Zaman zaman siyasilerden, milletvekillerinden açıklamalar geliyor. İzmir’de siyaset kazanı hep seçim varmış gibi kaynıyor. Sizin yerel seçimle ilgili tahminleriniz var mı?
Yerel seçimler yaklaşıyor. 1.5 sene var, ama 6 ay öne çekilmesi de konuşuluyor. Yerel seçim, genel seçim gibi değil. Türkiye’de yarışın olabileceği birkaç il var. Diğerlerinin sonucu üç aşağı beş yukarı belli. İzmir, Eskişehir, Diyarbakır, Bursa’da rekabet olacak. Bu anlamda daha ciddi yaklaşılıyor. İzmir’de yüzde 30’lardan yüzde 37.5’lara çıktık. Bir eşik, duvar vardı. Onu aştık. CHP ise düşüşte. Bir yıllık süre zarfından, tabanda yaptığımız görüşmeler, yavaş yavaş da olsa oylarımızın arttığını gösteriyor. CHP’nin de yavaş yavaş, az az da olsa düşüşe devam ettiğini gösteriyor. “Kazanıldı. Kazanacağız” demiyorum. Ama başa baş bir mücadele olacak. 30 ilçede de büyük çekişme, güzel bir yarış olacak. En azından ilçelerin yarısını kazanacağız kanaatindeyim.
30 ilçenin yarısı, yani o 15 ilçe hangileri?
Söyleyemem. Diğerlerine ayıp olur.
Peki en iddialı olduklarınız desem. Garanti gözüyle baktıklarınız hangileri?
Kemalpaşa, Karabağlar…

“Arkanda kİm var” diye soran oluyor
En genç milletvekillerindensiniz…
Milletvekilleri içinde 6’ıncı gencim. İzmir’de de Cumhuriyet tarihinin en genç milletvekiliyim. 1980 doğumluyum. 5 yaşında okula başlamışım. Liseyi 16 yaşında bitirdim. 20 yaşında hukuk fakültesinden mezun oldum. 2008 – 2011 arası, üç sene Ak Parti Gençlik Kolları Başkanlığı yaptım. Bazen mecliste ilginç diyaloglar oluyor. “Bu kadar gençsin arkanda biri mi var” diyenler oluyor. Siyasette genç olanların arkasında ya zengin bir işadamı, bir bürokrat ya da zengin bir ailesi olacak gibi bir imaj vardı. Bu da bizimle yıkılmış oldu.
Bu kadar genç siyasete başlayınca… Gelecekle ilgili varmak istediğiniz bir yer de vardır… Bakanlık, başbakanlık?
Lise yıllarından bu yana siyasete ilgi duydum. Üniversitede de siyasetle ilgilendim. Ömür boyu milletvekili olmayacağımı biliyorum ama ömür boyu siyaset yapacağımı da biliyorum. Sonrasında Rabbim neyler güzel eyler…