UMAY AKTAŞ SALMAN / Arşivi

Bir buçuk ay önce Ümraniye’de Sur Yapı’nın inşaatında ölü bulunan 4 işçinin ailelerine, ‘dava açmamaları karşılığında’ 75’er bin TL ödendiği ortaya çıktı. Sur Yapı ve taşeron firma PMS Mekanik Sistemler tarafından bir tür ‘kan bedeli’ gibi ödenen bu para karşılığında işçi ailelerine bir de sözleşme imzalatıldı. Radikal ’in ulaştığı bu sözleşmeye göre, ‘tüm haklarından vazgeçmesi’ istenen aileler, önce şirketin belirlediği avukata vekâlet verecek ve ‘göstermelik bir tazminat davası’ açılacak. Sonra da dava ve hatta temyiz hakkından vazgeçilecek. Sözleşmeye uymayanın cezası ise ağır: 75 bin TL faiziyle geri ödenecek, aile içinden biri tekrar dava açmaya kalkarsa mahkemenin firmaya verdiği tazminat cezasını da kendi ödeyecek! Hukukçulara göre bu, sözleşme değil hak gaspı. 
2 Kasım’da Dudullu’daki ‘Metrogarden’ inşaatında çalışan işçiler, 4 arkadaşlarının işe gelmemesi üzerine kaldıkları konteynire gitti. Recep Cırıl (52) ve Adem Cırıl (22) ile akrabaları Mustafa Bayrak (18) ve Ahmet Tiryaki (23) konteynirin üst katında hareketsiz yatıyordu. Olay yeri incelemesinde, şantiyenin LPG ile çalışan merkezi ısıtma sisteminden çıkan boruların işçilerin kaldığı konteynire doğru uzandığı belirlendi. İşçilerin çalıştığı taşeron firmanın avukatı Ali İhsan Turan, “Somut delil yok. Konteynire gaz sızmış olabilir” derken, Sur Yapı yetkilisi Selvin Oyman ise “Polis ilk taramada odalarında böcek ilacı buldu. Bu kuvvetli bir ihtimal olarak görülüyor, ilaç sıkıp yattılar diye düşünüyoruz” demişti. İşçilerin kesin ölüm nedeni ise Adli Tıp incelemesinden sonra belli olacak. 

Sorumluluk ailelere 

Buraya kadar, Türkiye ’de her gün ortalama 5 işçinin hayatına mal olan iş kazalarının bir örneği gibi görünen bu olay, daha sonra ortaya çıkan bir ‘sözleşme’ ile farklı bir boyut kazandı. Müteahhit şirket ve işçileri çalıştıran taşeron firma, mağdur ailelere 75’er bin TL vererek, tazminat davasından feragat etmelerini, savcılığa ve mahkemeye şikâyetçi olmadıklarını belirtmelerini istedi. 
Aielerin tüm bireylerini kapsayan ‘Sulh-İbra ve Feragat Sözleşmesi’nde, ödemenin, ilgili şirketlerin kusuru kabul ettiği anlamına gelmediği birkaç kez vurgulanıyor. Sözleşmede ölen kişinin anne, baba ve kardeşleri; aileden bir başkasının dava açması durumunda, her türlü tazminattan sorumlu olmayı kabul ediyor. Ödemenin, şikâyetlerden vazgeçildikten ve tazminat davasının kesinleşmesinden sonra yapılacağı da belirtiliyor. 

‘Büyük balık küçük balık...’ 

Ölen işçilerden Mustafa Bayrak’ın amcası Mehmet Bayrak, sözleşmeye kızgın: “Resmen kandırdılar. Yeğenim ve diğerleri ihmalkarlıktan öldü. Ben amca olarak şikâyetçiyim.” Baba Ahmet Bayrak’ın “Neden anlaşma yoluna gittiniz” sorusuna verdiği yanıt ise ailelerin çaresizliğini gösteriyor: 
“Gaz şirketine davacı olmanızın yolu açık dediler. Aileyi diğer oğlum geçindiriyor. Ben üç ayda bir malulen emeklilik maaşı alıyorum. Büyük balık küçük balığı yutar hesabına gittiler. Anlaştık.” 
Ailelerin yaşadığı köyün muhtarı Bekir Öztekin de 4 ailenin de anlaşma imzaladığını, kendisinin de şahit olarak imza attığını, ancak içeriği bilmediğini söylüyor. 

‘Sözleşme etik değil, geçersiz o avukatlar disiplin cezası alır’ 
İşçi davalarına da bakan Avukat Tanzer Güven ortada kötü niyetli ve hukuk dışı bir sözleşme olduğunu vurgulayarak şöyle konuştu: 
“Bu sözleşmeyi hazırlayan avukatların kusuru var. Şikâyet edilirlerse disiplin cezası alırlar. Dava açılmasından ve feragatten bahsediliyor. Kötü niyetli olduğu açıkça görünen bir sözleşme ve geçerliliği yok. İlk defa böyle bir şey duyuyorum.” 
Okan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Önder Ayhan da sözleşmenin etik olmadığını belirterek, “Hak aramaktan vazgeçmeyle igili sözleşme. Maddi ve manevi tazminatın kendilerine önceden verilmesi halinde feragat dilekçeleri alınıyor. Bu uygulamada var. Ama avukat seçmede kısıtlama, diğer tüm haklarından vazgeçme gibi geniş bir feragatin hukukta yeri yok.” 
Avukat Alptekin Ocak da sözleşmeyi trajik olarak nitelendirdi: “Belli ki firma kendi durumunu garantiye almak istiyor. Ancak çok trajik. Avukatın yaptığı meslek etik kurallarına, sözleşme de hukuka uygun değil. O avukat hakkında disiplin soruşturması gerektirir. Ciddi yaptırımı olur. Firma açısından da suç, insanların iradesini satın alıyorsunuz. Ekonomik olarak daha güçsüz ve zayıf olan birinin haklarını gasp ediyorsunuz.”

 Sur yapı: Sözleşme imzalamadık 
Sur Yapı Kurumsal İletşim Müdürü Selvin Oyman ise “Süreç devam ediyor. Bu arada ailelerin mağdur olmaması için çalışıyoruz. Yaptığımız tek şey bu. Karşılıklı görüşüldü sıkıntılarını gidermek için ödeme yapıldı. İmzaladığımız bir anlaşma, sözleşme yok“ dedi. 

İşte o sözleşme 
“İş bu protokolün imzalanmasına müteakip anne, baba ve kardeşler Sur Yapı’nın bildireceği avukata 2 gün içinde vekâletname verecektir. Bu vekâletname ile avukat Sur Yapı ve PMS’ye maddi ve manevi tazminat davası açacaktır. Davanın açılmasını müteakip avukat hem anne-baba hem de kardeşler adına iş bu davadaki tüm taleplerinden (fazlaya ilişkin tutulan kısımlar dahil) ve davadan gayri kabili rücu feragat edecektir. Devamında da temyiz hakkından feragat edecek ve davanın kesin hükümle son bulmasını sağlayacaktır. Ve bir daha da anne, baba ve kardeşler dava açmayacak, icra takibi başlatmayacak ve hiçbir surette başkaca bir talepte bulunmayacaktır. Bu anlamıyla iş bu sözleşme kesin sulh metni ve tam ibranamedir. İşbu protokolün imzalanmasından sonra anne, baba ve kardeşler Ümraniye Başsavcılığı’na söz konusu olayla ilgili yürütülen soruşturmada savcılığa başvurarak olayla ilgili olarak şikâyetçi olmadığını beyan edecektir. Şikâyetçi olmadığına dair beyanı dava açılması durumunda mahkemede de tekrar edecektir.”