ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Cumhuriyet Halk Partisi olarak daha önce, cezaevlerindeki yaşanan sorunların, hasta tutuklu ve hükümlülerin içinde bulunduğu koşulların ve sağlık sorunlarının ve bu sorunların nedenlerinin araştırılması, cezaevlerinde yaşamını kaybeden kişilerin olup olmadığının saptanması amacı ile Meclis araştırması komisyonu kurulması talebiyle bir önerge vermiştik.

Değerli arkadaşlarım, cezaevindeki sorunlar, aslında ülkenin içinde bulunduğu sorunlardan ayrı değildir. Cezaevleri bir ülkedeki demokrasi ve özgürlüklerin aynasıdır. Ülkedeki demokrasi ve özgürlüklerin seviyesinin ne olduğunu anlamak için cezaevindeki olayları -bence- anlamak lazım. Bugün Türkiye'nin içinde bulunduğu, demokrasi ve özgürlükler bakımından, bireylerin temel hak ve özgürlükleri bakımından içinde bulunduğu durum aslında dün Adalet Komisyonunda görüşülen bir kanun tasarısında kendisini hissettirdi. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Türkiye'nin taraf olduğu ek protokoller kapsamında korunan haklara ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yerleşik içtihatları doğrultusunda ülkemiz aleyhine verilen ihlal kararlarının yoğunluğu dikkate alınarak bir kanun tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisine getirildi. Altını kırmızı kalemle çizmek istiyorum, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye aleyhine verdiği ihlal kararlarının yoğunluğu nedeniyle, Hükûmet Türkiye Büyük Millet Meclisine bir kanun tasarısı getiriyor arkadaşlar. İşte, bu, Türkiye'de insan hak ve özgürlükleri bakımından "İlerleme kaydettik." diyen Hükûmetin, ilerlemelerinin ne olduğunu gösteriyor. Yine, Türkiye'deki temel hak ve özgürlükler Avrupa Komisyonu 2012 Türkiye İlerleme Raporu'nda çok açıkça belirlenmiş. Her ne kadar Anayasa Komisyonu Başkanı bunu yırtıp çöpe attıysa da onun çöpe atmasıyla atılmıyor. Önemli olan, Türkiye'de insan hak ve ihlallerinin oluşmasına neden olan olayları ortadan kaldırmaktır.

Değerli arkadaşlarım, dün, Komisyonda Sayın Adalet Bakanının verdiği bilgiler üzerinden konuşuyorum. 30 Eylül 2012 itibarıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine temel hakların ihlal edilmesi nedeniyle yapılan başvuru sayısı 16.850; bu, AİHM'e yapılan başvurunun yüzde 12'si. Başvuru sayısı bakımından, Türkiye, Rusya'dan sonra 2'nci sırada. Bunları ben söylemiyorum, Adalet Bakanı Sadullah Ergin söyledi. Rusya'daki toplam başvuru yüzde 22. İtalya 3'üncü sırada. Yapılan başvurular sonucunda verilen ihlal kararları bakımından, Türkiye 1'inci sırada, İtalya 2'nci sırada, Rusya 3'üncü sırada değerli arkadaşlarım. Yine, icra edilmeyi bekleyen karar sayısı bakımından, Türkiye 2'nci sırada, İtalya 1'inci sırada; ödenen tazminatlar bakımından Türkiye 1'inci sırada. Freedom House'un 2012 Basın Özgürlükleri Raporu bakımından, Türkiye kısmen özgür ülkeler arasında yani Tanzanya, Zambiya ve Filipinlerle aynı kategoride olan ülkeler arasında. Bu ülkelerde siyasi haklara ve özgürlüklere fazla saygı gösterilmediği çok açıktır. Bu ülkelerde tek parti diğer siyasi aktörleri bastırarak siyaseti domine etmektedir. Aynı rapora göre, Türkiye'de bireysel özgürlükler ve siyasi haklar yönünden 2005 yılına göre hiçbir değişiklik olmamıştır değerli arkadaşlarım. Yine, Associated Press ajansının 2011 Araştırma Raporu'na göre, Türkiye terörle mücadelede yasaları kullanılarak terör suçlamalarıyla mahkûmiyet kararı veren ülkelerin en başında yer almaktadır. 66 ülkede 35.117 mahkûmiyet var; bunun 12.897 tanesi Türkiye'ye ait değerli arkadaşlarım. "Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü"nün 2011-2012 basın özgürlüğü endeksi baz alındığında en kötü ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. Türkiye, önceki rapora göre on sıra birden gerileyerek 179 ülke arasında, 148'inci sıraya girmiş. Hangi ülkelerle aynı kategoride? Fas, Uganda, Gambiya'nın da gerisinde değerli arkadaşlarım. İşte 2012 yılında Adalet ve Kalkınma Partisinin ilerlemiş demokrasinin, "ilerlemiş hâli" burada görülmektedir. Bu kadar bir ülkede temel hak ve özgürlükler ihlal edilmişse temel hak ve özgürlüklerin ihlali bir kural hâline getirilmişse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, Türkiye ihlal kararlarına rağmen bunların gereği yerine getirilmiyor ise elbette ki hapishanede yaşayan insanların da yaşam hakları hiçe sayılacaktır.

Değerli arkadaşlarım, yaşam hakkı insan haklarının en temeli ve insan haklarının en başında gelenidir. Kişilerin vücut dokunulmazlığı, sağlıklı yaşama hakkı, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve uluslararası diğer sözleşmelerle güvenceler altına alınmıştır. İnsanlar özgür olarak yaşamaktayken herhangi bir suçun şüphelisi olarak tutuklanıp, cezaevine girip, tutuklu ya da hükümlü olduklarında sadece hak ve özgürlüklerini kullanma yönünden özgür insana göre eşitsiz duruma düştükleri insan olma özelliklerinden ise hiçbir şey kaybetmedikleri bir gerçektir.

Devlet, koruması altındaki tutuklu ve hükümlülerin sağlık sorunları başta olmak üzere her türlü sorunuyla ilgilenmek zorundadır. Yaşam hakkı, insan haklarının en başında gelenidir. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak aslında yaşam hakkını, bir insan hakkı olarak görmekteyiz. Dolayısıyla herkesin siyasi düşüncesi, etnik kökeni, mezhebi, inancı ne olursa olsun herkesin yaşam hakkına saygı duyması gerektiğini düşünmekteyiz. Ama öbür taraftan da bu en temel insan hakkı olan yaşam hakkının birtakım taleplerin gerçekleşmesi konusunda pazarlık unsuru olarak kullanılması ve birtakım taleplerin gerçekleştirilmesinin yöntemi olarak ele alınmasının da doğru olmadığını düşünüyoruz. Siyaset sorunları çözmek için vardır. Dolayısıyla, bugün halkın sorunları çözmek için gerekli olan kamu gücünü kullanma yetkisini verdiği Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı, ülkedeki sorunlarda "Bu sorun benimdir, bu sorun muhalefetin sorunudur." diye ayrım yapmaksızın halkın kendisinin verdiği -sorunları çözmek için gerekli olan- devlet gücünü kullanarak sorunları barış içerisinde çözmek zorundadır. Sorun ne olursa olsun, sorun çözmüş olmak için sorun çözülmez.

Cezaevlerinde de bugün siyasi taleplerin karşılanması amacıyla da olsa, başka amaçlarla da olsa yaşanan bir acı gerçek vardır. Mahkûmlar açlık grevi yapmaktadırlar. Dolayısıyla, siyasi iktidarın bu sorunu çözme görevi vardır. Bu sorunu görmezlikten, duymazlıktan gelemez. Refleksini kaybetmiş her varlık izmihlale mahkûmdur değerli arkadaşlar. İnsan yaşamının sona ermesini canlı şekilde seyreden bir sistemin soruna çare arayışına girmemesi bir refleks yoksunluğudur. Eğer "Refleksimiz var." diyorsanız, sorunu, çareyi bulmak mecburiyetindesiniz, hatta mahkûmsunuz. Aksi hâlde, izmihlal sizin için de, AKP için de kaçınılmaz bir kader olacaktır. 
adaletbiz.com