Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El Haşimi 2011 Aralık’ında hakkındaki tutuklama kararının ardından bir süre Kürt Bölgesi’nin başkenti Erbil’de kalmış, sonra Türkiye’ye sığınmıştı. İhtilafa düştüğü Şii Başbakan Nuri El Maliki’den gelen olumlu mesajın ardından tam işler iyiye gidiyor diye düşünmeye başlamıştı ki geçen pazar idama mahkûm edildiği haberini aldı. Ölüm mangaları kurmakla, korumalarını yüzlerce cinayete azmettirmekle suçlanıyor. AK Parti hükümetinin, ‘Sünni diye sahip çıkıyorlar’ eleştirilerine aldırmadan arkasında durduğu El Haşimi’yi İstanbul, Başakşehir’deki ikametinde ziyaret ettik.

Sürgünde yaşamak nasıl bir duygu?

- Ülkemin geleceği için yüce bir projem var ve en başından beri de zamanı geldiğinde bunun bedelini ödeyeceğimi biliyordum. İşte şimdi o bedeli ödeme zamanı. Başbakan Nuri El Maliki ile görüş ayrılıklarımız ortadaydı. Giderek gücü elinde toplarken kendisine muhalefet eden kimseye geçit vermeyecekti. Sonunda bunu başardı da. Ülkemin dışına çıkmayı ben seçmedim. Bu fors majördür. Daha önce 1980’de bir gemicilik şirketinin genel müdürüyken terfi edip Kuveyt’e gitmiştim. Saddam, Kuveyt’i ilhak edene kadar 10 yıl orada yaşadım. 1991’de Kuveyt’ten dönmek de aslında riskliydi benim için çünkü Baasçı değilim. Ama bir belirsizliğe dönmeyi tercih etmiştim. Beş yıldızlı bir yaşamdan iki göz bir oda evde bazen yemek bulamadığımız bir ortama dönmeyi göze almıştım. Yani geçmişte de zor zamanlarım oldu. Ama bugün yaşadıklarımın emsali yok. Üstelik ailem de dağıldı.

Nerede aileniz?

- Eşim daha önce Ürdün’deydi ama şimde burada benimle kalıyor. Üç oğlumsa Londra’da üniversite okuyor. İki kızım Ürdün’de yüksek lisans yapıp Türkçe öğreniyorlar şu anda.
Siz de öğreniyor musunuz?

- İstiyorum ama maalesef işler çok yoğun. Ama şunu gururla söyleyebilirim: Kızlarım artık günlük işlerini kotaracak kadar Türkçe konuşabiliyor.

MALİKİ KRİZSİZ YAŞAYAMIYOR

Türkiye’ye gelip sizinle birlikte yaşamayı düşünüyor da mı Türkçe öğreniyorlar?

- Vallahi, işin siyasi boyutunu bir tarafa bırakırsak da öteden beri Türkiye’yi ve Türk insanını çok seviyorum. Ama Türkiye’nin üzerinde bir yük olmak da istemiyorum. Başbakan Erdoğan ve Türk hükümeti Maliki’nin akıldışı taleplerine, şantajlarına direniyor. Ama tekrar ediyorum: Türkiye’ye bir bedel ödetmek istemem. Türkiye’nin Irak’la normal bir ilişki kurma hakkı var ve buna engel olmak istemem.

Türkiye’de kimileri Ak Parti’nin Maliki ile yaşanan Sünni-Şii çatışmasında sizi bir koz gibi kullandığı görüşünde...

- Belki muhalif Türk siyasetçiler inanmayacak ama sizinkilerin tek amacı Irak’taki bütün kesimlere eşit mesafede durmak oldu. Biliyor musunuz, idam kararı çıkmadan önce Maliki Ankara’ya çok özel bir mesaj gönderdi. Irak Meclis Başkanı Nuceyfi’nin getirdiği mesajda, Maliki’nin iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesini arzuladığı vardı. Türkiye de buna olumlu yanıt verdi. Ama bakın sonra ne oldu? Bu mesele Türkiye-Irak meselesi değil. Maliki’nin tarzı bu. Bugün Türkiye ile ilişkileri düzeltse yarın başka bir bahane bulur. Bu beyefendi krizsiz yaşayamıyor.

BEDEL ÖDEDİM AMA DESTEK KAZANDIM

Sizce bir gün Irak’a geri dönebilecek misiniz?

- İyimserim. Aslında ilk tutuklama kararının çıktığı Aralık 2011’den bugüne kadar bana kamuoyu desteği üç katına çıktı. Bugün Tarık El Haşimi, Sünni vilayetlerdeki en popüler siyasetçi. Tahmin ediyorum idam kararından sonra bana destek daha da artacak. Açıkçası bazen bu işte bir iş var diye düşünüyorum. Acaba Tarık Haşimi’nin Irak’ta daha çok kabul görmesini desteklemek için mi bu idam kararını çıkarttılar diye soruyorum kendime.
Yani aslında bu karar size yaradı öyle mi?

- Evet, kararın sonuçlarına bakarsanız tam da Maliki’nin istediği tablonun tersi bir durum çıktı. Haşimi’yi siyaset sahnesinden tamamen silmeyi hedefliyordu. Halbuki olay benim lehime bir propagandaya dönüştü. 2004’te ABD’ye karşı savaşan direnişçilere destek vermediğim için Irak’taki Sünni çevreler bana kızgındı. Ülkemin barışçıl yolla özgürleşeceğine inandım hep ama bu yüzden de Sünni çevrelerde çok tepki çektim. Ama bugünkü kriz bana bakışlarını değiştirdi. Halen yüzlerce destek mektubu alıyorum. Bu süreçte bir bedel ödedim ama kamuoyunda destek kazandım.

Yine de ülkenize geri dönmeniz epey zaman alacak gibi görünüyor. Siyaseti de bırakmaya niyetiniz yok. Bu durumda siyasi karargâhınızı Türkiye’de mi kuracaksınız başka ülkede mi?

- Sanıyorum herkes Tarık El Haşimi’nin önemli bir siyasi figür olarak kesinlikle pes etmeyeceğinin farkında. Pek çok ülke bana kapılarını açtı. Türkiye’de de kalabilirim, Erbil’e de gidebilirim duruma göre. Elbette, nereyi seçersem seçeyim böyle bir işe girmeden önce yerel yasalara bakarım, onları ihlal edecek bir girişimde bulunmam. Hangi ülkede kalırsam kalayım Iraklı kardeşlerim için çalışmaya devam edeceğim. Ülkemde insan haklarına saygının yerleşmesi için çabalayacağım.

İNTİKAM İÇİN YAŞAYAN BİRİ DEĞİLİM

Irak’ta korumalarınızı cinayete azmettirmekle suçlanıyorsunuz. Emrinizdeki silahlı adamlar teröre karışmış olamaz mı?

- Daha önce 25’e yakın korumamı üst düzey bir devlet görevlisini korumayı öğrensinler diye Türkiye’ye VIP eğitimi için gönderdim. Çünkü bunu öğretecek imkân bile yok Irak’ta. Böyle kişilerin terörle ne işi olabilir? Bir kere benim onları teröre bulaştırmak için hem bir ideolojim olmalı hem de askeri eğitim verecek durumum. Sabahın köründen gece 02.00’ye çalışan cumhurbaşkanı yardımcısıyım. Bu işlere nasıl zaman bulacağım? Düşünsenize üç kardeşim katledilmiş yine de intikam peşinde koşmamışım, teröre bulaşmamışım, şimdi bu konumdayken mi bulaşacağım? Kardeşlerimi öldürdüklerinde gönderdikleri mesaj son derece açıktı: “Siyaseti bırakacaksın ve ülkeden ayrılacaksın.”

Kim gönderdi bu mesajı?

- Belirlemek kolay değil ama tahmin ediyorum ki İran yanlısı siyasi partilerdi, milisleri olan siyasi hareketlerdi. “Ülkeyi terk etmezsen bir kardeşini daha öldüreceğiz.” Bu mesajı kız kardeşimle gönderdiler. İki gün sonra onu da öldürdüler.

Nasıl?

- Onu bir polis vurdu. Sokak ortasında otomobilini 20 polis memuru birden çevreledi. Daha sonra video kaydını da seyrettim. Polislerden biri telsizle onları gönderen kişiye soruyor: “Sadece kadın var, vuralım mı?” Yanıt geliyor “Evet” diye.

Onların Irak merkezi hükümetinin polisi olduğundan şüpheniz yok mu?

- Elbette yok, El Maliki tarafından yönetilen güvenlik güçleri... Ama resmi soruşturma dışında bu konuda kişisel bir girişimde bulunmadım. Sonra üzerine üst düzey bir komutan olan kardeşim de bir ramazan sabahı 07.15’te evinde özel kuvvetler mensupları tarafından herkesin gözü önünde öldürüldü. Azmettireni biliyorum ama buna karşın tolere ettim.

Nasıl tolere edebildiniz bunları?

- Öncelikle bir Müslümanım, Allah’a inanıyorum. Bütün bunları yapanlar cezasını çekse bile ben kesinlikle affetmeyeceğim. Çünkü hiçbir ceza kaybettiğim yakınlarımı geri getirmeyecek. Bir bedel ödedim, işte bu kadar! Ama intikam için yaşayan biri değilim. Allah’a havale ettim.

Ailenizden bu kadar insanı siyasete kurban vermişsiniz, çocuklarımın da başına bir şey gelir mi diye tedirgin değil misiniz?

- Allah’a şükür Türkiye hayatımı normalleşmesi için bütün koşulları sağladı. Eşim yanımda, istediğim zaman ailemin diğer fertleriyle iletişim kurabiliyorum, gelip beni ziyaret edebiliyorlar. Kızlarım daha iki gün öncesine kadar buradaydı. Ramazan Bayramı’nı Katar’da geçirdim. Elbette ki bu hayatın getirdiklerine riayet etmek durumundayım. Ama hiç önemli değil çünkü kendi kişisel geleceğimi değil ülkemin geleceğini düşünüyorum şu an. Kendimi buna adadım.

SADDAM’IN İNFAZ KARARINI KİM İMZALADI BİLMİYORUM

Saddam Hüseyin nev-i şahsına münhasır biriydi. Çok güçlü bir liderdi ve bence dürüstlüğünü de kanıtladı. Ancak ne yazık ki tüm gücü kendi elinde toplama merakı en büyük hatasıydı. Demokrasiye inanmazdı. Öyle bir sonu hak etti mi derseniz ben ölüm cezasına karşıyım. İster inanın ister inanmayın Saddam’ı idam eden karar Irak Başkanlık Konseyi tarafından imzalanmadı. 2006’dan beri Cumhurbaşkanı Yardımcısıyım ama böyle bir kararı ne gördüm ne de imzaladım. Diğer cumhurbaşkanı yardımcısı Abdülmehdi’nin imza koymadığını da biliyorum. Cumhurbaşkanı Talabani zaten ölüm cezasına karşı olduğunu açıklamıştı. Başbakan Nuri El Maliki’nin başkanlık konseyi üyesi olmadığı için böyle bir yetkisi yoktu. Yani Saddam’ı idam ettiren karar metni kayıp.

Kimin imzasıyla bu kararın uygulandığı da meçhul.

BİR KRİZİN ANATOMİSİ

2005 : Haşimi’nin lideri olduğu Irak İslam Partisi, Saddam Hüseyin sonrası ilk genel seçimlerle işbaşına gelen parlamentoda en büyük Sünni bloğu temsil etti.

2006 : Haşimi, Irak Cumhurbaşkanı Talabani’nin yardımcısı oldu.

2006 : Önce bir erkek kardeşi, iki hafta sonra bir kız kardeşi, bir ay sonra diğer erkek kardeşi öldürüldü.

19 Aralık 2011 : Korumalarının gerçekleştirdiği saldırıları yönettiği iddiasıyla hakkında tutuklama kararı çıktı. Haşimi kararı bir gün önceden haber alarak Irak Kürdistanı’nın başkenti Erbil’e gitti.

10 Nisan 2012 :Türkiye’ye sığındı.

8 Mayıs 2012 : Interpol Haşimi için kırmızı bülten yayınladı.

9 Eylül 2012 : Irak Merkez Ceza Mahkemesi Haşimi’nin gıyabında idam cezası kararı verdi.