Öcalan’ın avukatlarının Cumhurbaşkanı’ndan, Anayasa Mahkemesi’ne kadar bütün yetkili kurumlara başvuru yapması gerektiğini ifade eden hukukçular, iç hukuk yolları tıkandığı taktirde ise geçici tedbir kararı çıkarılıp fiili duruma son verilmesi için AİHM’e başvurulması gerektiğini dile getirdiler. Hukukçular, ayrıca cezaevi idaresi, cezaevinin sevk ve idaresini yürüten komutanlık, dış güvenliği alan askeri birlik ve Adalet Bakanlığı gibi sorumlular hakkında suç duyurusu yapılması gerektiğini söylüyorlar.

Barolar Birliği Başkanı Ahsen Coşar, Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Selçuk Kozağaçlı, AİHM’in eski yargıçlarından CHP’li Rıza Türmen, İstanbul Barosu Eski Başkanı Turgut Kazan, Avukat Ergin Cinmen, BDP Milletvekili Avukat Hasip Kaplan, Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar, Avukat Fikret İlkiz ve Avukat Kemal Aytaç, Öcalan’a yönelik tecridi ANF’ye değerlendirerek, bu konuda yapılması gerekenlere işaret ettiler.

ANAYASA MAHKEMESİ’NE BAŞVURULMALI

BAROLAR BİRLİĞİ BAŞKANI AHSEN COŞAR: Abdullah Öcalan’ın ailesiyle ve avukatlarıyla görüştürülmesi gerekir, yasalar bu yönde, ayrıca yasaları bırakın bu insani durum. Mutlaka görüştürülmesi gerekir. Görüştürülmemesi için mutlaka kabul edilebilir bir evrensel düzenleme ve yasalara uygun bir nedeni olması gerekir. Bunların hiçbiri yoksa bu kesinlikle yanlış ve hukuka aykırıdır. Burada Adalet Bakanlığı’na başvurulması gerekir, ancak iç hukuk kapandığı taktirde ve buradan bir sonuç alınamıyorsa konu AİHM’e götürülür. Ancak 1 Eylül’den itibaren Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru süreci başladığı için daha önce oraya başvurulmalı.

AVUKATLARI AİHM’E YENİ BAŞVURU YAPABİLİR

CHP İZMİR MİLLETVEKİLİ RIZA TÜRMEN: Bu yeni değil, zaten daha önce de birçok kez Abdullah Öcalan’ın avukatlarının cezaevine gidişleri aksatılmıştı, ancak 6 hafta gerçekten çok uzun bir süre ve bu tabii ki savunma hakkıyla ilgili bir sorun teşkil edebilir. Abdullah Öcalan’ın AİHM’de davası devam ettiği için avukatlar savunma hakkı ihlal edildiği nedeniyle yeni bir başvuru yapabilir, çünkü 6 hafta gerçekten normal bir gerekçe için uzun bir süre sayılır.

DEVLET HUKUKU İHLAL EDİYOR

AVUKAT ERGÜN CİNMEN: Bu uygulama tam anlamıyla bir hukuk ihlalidir. İster hükümlü olsun ister tutuklu olsun, avukatlar müvekkilleriyle her zaman görüşebilir ama Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla ve ailesiyle görüşmesinin engellenmesinin özel bir uygulama olduğu açıkça gözüküyor ve bu özel uygulama hukuka aykırıdır. Hiçbir hukuk devletinde bu olmaz. Bu zaten başından beri bir devlet politikası. Kişiye özel kurallar takip ettiler. Abdullah Öcalan’a özgü infaz politikaları oluşturdular başından beri. Bunlar yasal da değil, talimatlarla oluşturulan bu uygulamaların yasayla, hukukla hiçbir alakası yok. Devlet Abdullah Öcalan özelinde hukuku ihlal ediyor. Avrupa Birliği sürecinde her ülkenin insan hakları karneleri ortaya konulur, o zaman Türkiye bir zayıf daha alır ve hukuka aykırı işlem yapan bir devlet olarak yerini alır. Bu da ben hukuk devletiyim, uluslararası insan haklarına, hukuka riayet ediyorum diyen devlet için itibar kaybıdır.

UYGULAMA BARIŞ İÇİN TEHLİKELİDİR!

İSTANBUL BAROSU ESKİ BAŞKANI TURGUT KAZAN: Bu engelleme barış arayışlarını tahrip etmek, önünü kesmektir. Bu durum hukuk ihlalinden daha önemlidir. Tabii ki görüşmenin engellenmesi ve bu konudaki hakların ihlaliyle birleşince, Türkiye için çok yanlış bir iş yapılmış olur, ama siyasal iktidar ne yazık ki böyle yanlışlara hep düşüyor. Bu uygulama şiddeti yükseltecek ne yazık ki. Türkiye’nin aradığı yumuşak geçişleri, diyalogla sorunun çözümünü kesinlikle kötüleştirecek bir yol izlenmektedir. Bu yol barış için tehlikelidir. Madem ki siz siyasi iktidar olarak, o yolu bir imkan saydınız ve o imkanı işlettiniz, şimdi reddederek hem kendinizle çelişiyorsunuz, hem de barışı tehlikeli yola sürmüş oluyorsunuz. Zaten cezaevinde tutuklunun veya hükümlünün tecridi bire bir hukuk ihlalidir, zaten bu yanlış uygulamadan derhal vazgeçilmeli.

MECLİS AÇIK OLSAYDI SORU ÖNERGESİ VERİRDİK

BDP MİLLETVEKİLİ HASİP KAPLAN: Bilindiği gibi Abdullah Öcalan’ın davası AİHM’de sürüyor ve avukatların doğal olarak kendisiyle görüşmesi gerek. Ancak son bir ayı aşkın süre içersinde motor bozuk, gemi bozuk, hava muhalefeti gibi aslı olmayan gerekçelerle bu görüşme talepleri reddediliyor. Bu görüşmeleri reddedenler, oradaki görevliden bakanlığa kadar herkes bu konuda görevi kötüye kullanmaktan dolayı sorumludur. Çünkü hukuk kötüye kullanmak için değildir ve burada bir hakkın gaspı söz konusudur. Kötü niyetli bir engelleme olayı olduğu açıktır. Bunun için avukatların zaten hukuken başvuruları, suç duyuruları olmuştur ve siyaseten tabii Meclis açık olmuş olsaydı bunu soru önergesi vererek, Adalet Bakanı’na sormak mümkün olacaktı. Ki daha önce de bu tarz soru önergeleri verildi, ama verilen cevaplar aynı bugün öne sürülen bahaneler gibi hiçbir gerçeği yansıtmamaktaydı. Bu tamamen AKP hükümetinin kasıtlı bir uygulamasıdır ve bu kasıtlı uygulamayla hukuk, yasalar çiğnenmektedir, savunma hakkı da bu arada engellenmektedir. AİHM’e derhal tedbirli başvuru yapılabilir. Yapılacak başvuruda fiili duruma son verilmesi için tedbir istenebilir.

ACİL TEDBİR KARARI ALINMALI

DİYARBAKIR BAROSU BAŞKANI MEHMET EMİN AKTAR: Abdullah Öcalan’a uygulanan bu görüş engeli kişiye özel bir muameledir. Başından beri farklı bir konumda tutuluyor ve kendisine karşı farklı hukuki uygulamalar sözkonusu. Avukatı bir yana bırakalım, ailesiyle bile görüştürmüyorlar, bu kendini demokrasi olarak tanımlayan hiçbir ülkede yoktur, tamamen keyfi bir uygulamadır. Hukuku devlet ihlal ediyorsa burada başvurulacak mekanizmalar bellidir. İç hukukta bu uygulama bilinçli yapılıp suç işleniyorsa, görüştürülmüyorsa suç duyurusunda bulunulabilir, ayrıca acil bir tedbir kararı alınmasına ilişkin AİHM’e başvurulabilir.

Bunların dışında, etkili bir kamuoyu baskısı oluşturulabilir. Zaten bu keyfi engelleme sürerse toplumda bir gerginliğe yol açar, çünkü Abdullah Öcalan yasaların önünde kişi olarak başkalarından farklı olmayabilir, ancak toplumun üzerindeki etkisi açısından özel bir kişidir. Bu yönünden bakıldığında toplumda gerginliğe neden olur. İçinde bulunduğumuz süreçte, zaten hükümet tarafından bu uygulamadan vazgeçilmesinde yarar var. Avukatlara görüşme yasağı getirebilirler, 2 yıla kadar yasaklama getirebilirler, bir kişiye belirli bir süre açık görüş yasağı konulabilir, ancak bunların hiçbiri ortada yokken avukatlarıyla, ailesiyle açık görüşün yasaklanmış olması tamamen hukuka aykırıdır. Zaten dikkat edilirse son Silvan olayından sonra bir daha görüşme yapılamadı kendisiyle. Ama görünen o ki bu süreçte Abdullah Öcalan’ın kamuoyuna ulaşması engellenmeye çalışılıyor.

AVUKATLAR CUMHURBAŞKANINA BAŞVURSUNLAR

AVUKAT FİKRET İLKİZ: Hak ihlali olduğu için avukatlar Adalet Bakanlığı’na, Meclis’e, Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a başvursunlar, her yere başvursunlar. Olmadı, derhal AİHM’e başvurup çok kısa sürede acil olarak geçici tedbir kararı istesinler.

UYGULAMA BARIŞIN ÖNÜNÜ KESMEYE YÖNELİK

AVUKAT KEMAL AYTAÇ: Her şeyden önce Abdullah Öcalan’ın her tutuklu ve hükümlü gibi avukatlarıyla görüşme hakkı var. Bu yasalarda ve kanunlarda belirtilmiştir bir haktır. Dolayısıyla, son bir aydır basından öğreniyoruz ve görüyoruz ki çeşitli bahanelerle Öcalan’la avukatları görüştürülmüyor. Bu tabii ki açıkça bir hukuksuzluk, mevcut yasalara aykırı bir uygulama. Hiç tartışmasız bu yapılan engelleme savunma hakkını ortadan kaldırmaya yöneliktir. Zaten bu uygulamanın hukukla da alakası yok, anlaşılan bu bir devlet politikası. Bu kimseye bir yarar sağlamaz bunu önce belirtmek gerek. Türkiye’de özellikle son dönemlerde çatışmaların yoğunlaştığı bir süreç yaşıyoruz. Dolayısıyla Öcalan’ın kendi düşüncelerini kamuoyuna aktarmasına bir engelleme olarak görüyorum. Bu bilinçli bir devlet politikası. Bu uygulama bir hukuk devletine yakışan bir tavır asla değildir ve barışın önünü kesmeye yöneliktir. Bir de Abdullah Öcalan’ın ne dediğini ona taraf olsun, olmasın bütün toplum ve çevreler merak etmektedir, dolayısıyla bu aynı zamanda toplumun bilgi alma hakkını ortadan kaldıran bir uygulamadır. Sadece savunma hakkının değil, insan hakkının da ihlalidir. Bu hukuka, barışa, huzura katkı sağlayacak bir durum değildir, bir an evvel buna son verilmesi gerekmektedir.

ÖCALAN’IN BAŞ AKTÖR OLDUĞU KANITLANMIŞ OLUYOR

ÇAĞDAŞ HUKUKÇULAR DERNEĞİ BAŞKANI SELÇUK KOZAĞAÇLI: Bu konuda iki ayrı hususu dile getirmek isterim, biri olumlu, diğeri olumsuz. Olumlu olan nokta, devletin ve hükümetin Kürt sorununda Abdullah Öcalan’ı taraf olarak gördüğü anlaşılıyor. Çünkü onun konuşması veya konuşmamasının, görüşlerini avukatlara ya da kamuoyuna iletip iletmemesinin sonucu etkileyeceği kabul edilmiş oluyor. Yani kendilerinin her zaman çekindiği bir durumu böylece teyit etmiş oluyorlar. Aslında her zaman ‘Biz görüşmüyoruz, böyle bir taraf yok, biz Öcalan’ı muhatap almıyoruz’ diyorlar, ama bir yandan da onun avukatlarıyla veya kamuoyuyla iletişime geçmesini engellemenin Kürt sorununda büyük bir etkisi olduğunu kabul etmiş oluyorlar. Tabii ki ailesiyle ve avukatlarıyla görüşmesinin engellenmesi çok büyük bir ihlal, ama diğer bir yandan bakılırsa bu engelleme Kürt siyasal hareketinin tezini doğrulamış oluyor. Bu tez neydi? Abdullah Öcalan Kürt meselesinin çözümünde baş aktördür, onunla müzakere edin diyordu. İster olumlu bir şekilde müzakere ederek bunu yapın -ki yaptılar Mit müsteşarı aracılığıyla- ister olumsuz anlamıyla müzakerelerden uzaklaştırarak bunu yapın, Abdullah Öcalan’ın etkisini kabul etmiş oluyorsunuz.

Olumsuz noktaya gelirsek, siyasi veya adli hükümlüyü aile veya avukat görüşünden çeşitli fiili yollarla yasaklayarak, hileye başvurarak cezalandırmak insanlık dışı bir tutum. Hukuka aykırı ve sorumlularının cezalandırılmasını gerektiren bir durum. Burada açıkça cezaevi idaresi, cezaevinin sevk ve idaresini yürüten komutanlık, dış güvenliği alan askeri birlik, Adalet Bakanlığı, bunların tamamı suç işlemiş oluyorlar. Çünkü bir hükümlüyü temel hak ve özgürlüklerinden yoksun bırakarak ona bir şey yaptırmak ya da yaptırmamak istiyorlar veya cezalandırıyorlar. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Hukuksal olarak bir hükümlüye bu şekilde davranmak bir suç ve gerçek anlamda kötü muamele. Sorumlular hakkında suç duyurusu yapılması gerekir.

ANF NEWS AGENCY