Ben ona sen diye hitap ederim, çünkü 1962 yılından beri tanışıyoruz. Birlikte çok günler, aylar, yıllar geçirdik. Bazen sevindik, bazen üzüldük. Zaman zaman oturduk muhasebeler yaptık. Gün gene böyle bir gün, 2011 gidiyor, 2012 geliyor. Gönül elbet güzellikler yaşamak istiyor. Bu nedenle hukuku göreve çağırıyorum. Hukuk dünyanın en iddialı kavramıdır, çünkü yaşanan ve yaşanacak olan tüm olayları düzenleme ve çözümler bulma sanatıdır. Bu açıdan yükü ağırdır. Ama kaçış yok, onun işi budur.

Hukuktan neler bekliyoruz, yeni bir yıla girerken? Nereden başlamalı?

Yeni bir anayasa hazırlığı. Temel soru şudur: Yeni bir anayasaya gerek var mıdır? Bu soruya cevap verirken geriye dönüp bakmak uygun olur. 1982 Anayasası bir darbeden sonra gelmiştir. 1961 Anayasasının temellerini sarsmıştır. Fakat sonra kaç kez değiştirilmiştir. Hak ve özgürlükler açısından belirli bir noktaya gelinmiştir. Elbette eksiklikler vardır. Bu nedenle yeni bir anayasa yerine, ihtiyaçların doğru tespitleri ile bir değişiklik daha yapılabilir. Bu yol kısadır ve sorunları çözer.

Ceza adalet sistemi. Terimi bağışlayınız, ortalık yangın yeri. Ben resmi kısaca çizmeye çalışacağım. Ama bir noktayı belirtmeden bu konuya giremem. Ülkede bugün herkes ceza adalet sisteminden şikâyetçi. Fakat harekete geçen yok. TBMMde hukukçular çoğunlukta, siyasal partilerde de öyle. Çözümleri hızla üretmek gerekmez mi? Elbette gerekir. Nasıl mı?

- Milletvekili seçilip tutuklu oldukları için parlamentoda görev yapamayanlar için anayasada küçük bir değişiklik yapılır. 1961 Anayasasının düzenlemesine dönülür. Tutuklu olarak yargılanan milletvekilleri de dokunulmazlıktan faydalanırlar ve TBMMde göreve başlarlar.

- İşte çıban başı: Tutukluluk süreleri ve tutuklama nedenleri. Bu nedenler yeniden kaleme alınmak zorundadır. Tutuklamanın istisna olduğu ortaya çıkarılmalıdır. Temel bir yanlıştan dönülmelidir. Tutuklamayı adeta mecburi kılan suçlar listesi (yanlış terim: katalog suçlar; doğrusu: katalogda yer alan suçlar) yasadan çıkarılmalıdır. Tutukluluk süreleri kısaltılmalıdır. Ceza yargılamasını güvenceleri yok etmeden en kısa sürede tamamlamak devletin görevidir. Anayasaya, adil yargılanma ilkesini yazmakla iş bitmez. Önemli olan onu hayata geçirmektir.

- Özel ağır ceza mahkemelerinin sistem içinde yeri yoktur. Bunu 2004ten beri yazıyorum ve söylüyorum. Bu mahkemeler anayasaya aykırıdır.

- İzninizle biraz cezanın dışına çıkıyorum, konu güncel olduğu için. Hukuk uyuşmazlıklarını arabuluculuk yoluyla çözmek anayasaya aykırı değildir. Fakat tasarıdaki yaklaşım hatalıdır. Bu işi yalnız avukatlar yapabilir. Bunun için kısa bir eğitimden geçmek de uygundur.

- Yeni bir avukatlık yasası hazırlanırken avukatlığın ulusalbir meslek olduğunu göz ardı etmemek işin başıdır; yabancılara kapıyı kapatmak şarttır. Buraya kadar sistem içinde en güncel ve acil çözüm bekleyen konuları özetlemeye çalıştım. Tabii ki iş ve konular bu kadar değil. Asıl yapılması gereken, 2004te başlatılan yasama hamlesiyle ortaya çıkan yasaların tümünü yeniden gözden geçirmek, 2005ten bu yana alınan sonuçları süzgeçten geçirmektir. O günlerde ABye giriş sürecinde müzakere tarihi alabilmek için aceleye getirilen konuların serinkanlı değerlendirmelere ihtiyacı vardır. Buna başlamak için 2012yi milat yapmaya ne dersiniz?

Sevgili eski dostum hukuk, seni göreve çağırmakta haklı mıyım, haksız mıyım? 2012ye girerken bizi kucaklasan, güneş gibi parlayan çözümler üretsen, aydınlık geleceğe birlikte yol alsak, sen de tarihe damganı vursan, çok güzel olmaz mı?