KÜRTLERİN 9 EKİM İSYANI BÜYÜDÜ


PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik 9 Ekim komplosunun yıldönümü, Türkiye ve Kürtlerin yaşadığı bütün yerlerde büyük protestolarla karşılandı. Kürtler sabahın ilk saatlerinden itibaren hayatı durdurdu. Bölge’nin hemen hemen tüm il ve ilçesinde kepenkler açılmadı, okullar boykot edildi, mahkemeler protestolara sahne oldu.


Serhildanları büyütelim!

Öcalan’ın özgürlüğü için 12 Eylül’de açlık grevine başlayan tutsaklar da bir yandan direnişlerini sürdürürken, bir yandan da 9 Ekim komplosunu kınadı. 29 gündür açlık grevinde olan 400’e yakın tutsak adına açıklama yapan Deniz Kaya, Kürtlere, “Başlatmış olduğumuz serhildanı yaşamın her alanına yayacak şekilde büyütelim” çağrısı yaptı.

 

ZAFER YAKINDIR!

9 EKİM KOMPLOSU’NUN 14. YILDÖNÜMÜNDE BÖLGE’DE HAYAT DURDU KÜRTLER HER YERDE ALANLARA ÇIKARAK ‘ÖCALAN’A ÖZGÜRLÜK’ DEDİ

PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 9 Ekim’de Suriye’den çıkarılarak uluslararası bir komplo ile Türkiye’ye teslim edilmesi her yerde protesto edildi. Türkiye ve Bölge’de 30’un üzerinde cezaevinde 400’ye yakın PKK, PAJK ve KCK davalarından cezaevinde olan tutsaklar 29 gündür açlık grevinde. PKK ve PAJK’lı tutsaklar adına açıklama yapan Deniz Kaya 9 Ekim Komplosu’nu kınadıklarını bildirdi. Kaya açıklamasında şunları ifade etti: “Bilindiği üzere bugün 9 Ekim, yani Kürt halkının tüm değerlerinin bileşkesi olan Sayın Öcalan’a yönelik uluslararası komplonun 14. yıldönümüdür. Bu uluslararası komployla Sayın Öcalan’ın şahsında Kürt halkının elde etmiş olduğu ulusal ve toplam tüm değerler boğulmak, yok edilmek istenmiş, Kürt halkını tekrardan tarihin derinliklerine gömmeyi hedeflemişlerdir. Buna karşı dünyada eşi benzeri olmayan tecrit koşullarına tabi tutulan Önderliğimizin büyük direnişi, onun takipçisi hareketimizin karşı duruşu ve halkımızın serhildanlarıyla belirleyici düzeyde boşa çıkarılmış ve zafere hiçbir dönem olmadığı kadar yakınlaşılmıştır. AKP iktidarı ve uluslararası güçler, kirli ve özel savaş yöntemlerini devreye koyarak Sayın Öcalan’a  ağırlaştırılmış tecrit uygulamaktadır. Uluslararası komployu nefretle kınıyoruz. Zafere yakın olduğumuz bu süreci daha erken zaferle sonuçlandırmak için ‘Öcalan’ın özgürlüğü Kürdistan’ın özgürlüğüdür’ şiarıyla hareketimizin başlattığı devrimci halk savaşı ve zindan alanında başlatılan direnişin tamamlayıcısı olarak halkımızın başlatmış olduğu serhildanı yaşamın her alanına yayacak şekilde daha da büyütüp geliştirilmesi gerekir düşüncesiyle zafer yakındır diyoruz.”

Kırıklar Cezaevi de greve el verdi

Cezaevlerindeki süresiz-dönüşümsüz açlık grevlerine İzmir Kırıklar 2 Nolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan 9 tutsak daha katıldı. Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecride son verilmesi, sağlık, özgürlük ve güvenlik koşullarının sağlanması ile Kürt halkının demokratik haklarının tanınması talepleriyle başlatılan açlık grevi eylemine 3 Ekim itibariyle katılan İzmir Kırıklar 2 Nolu F Tipi Cezaevi’nden katılan 9 kişinin isimleri şöyle: Sertaç Kılıçarslan, Şenol Koç, Nevzat Kılıç, Mehmet Yayan, Turgut Koyuncu, Özkan Yaşar, Ekrem Altay, Hurşit Kütler ve Ahmet Kaya. Midyat E Tipi Kapalı Cezaevi’nden İnebolu M Tipi Kapalı Cezaevi’ne sürgün edilen 24 siyasi tutsak ise aileleri aracılığıyla yaptıkları açıklamada, açlık grevlerine destek vermek amacıyla açık ve kapalı görüşe çıkmama kararı aldıklarını bildirdi ve önümüzdeki günlerde açlık grevine başlayacaklarını duyurdu.


Eylemcileri tecrit etme girişimi

Şakran Cezaevi’nde süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemindeki kadın tutsakların bir koğuşta, erkek tutsakların bir koğuşta toplanması için cezaevi idaresi harekete geçti. Bu uygulamanın açlık grevine girenleri tecrit etmek, dirençlerini kırmak ve onlara yardım edilmesini engellenmek için devreye konulduğuna dikkat çeken tutsaklar, buna karşı sonuna kadar direneceklerini açıkladı.

Şakran Kadın Cezaevi’nde kalan Sabah Oğur isimli kadın tutsak, cezaevi idaresinin bu uygulamasını kendisini ziyaret eden avukatı Canan Uçar’a aktardı. Uçar müvekkili Oğur’un, kendisine “Açlık grevine giren arkadaşlarımızın direncini kırmak, tecrit etmek, yalnızlaştırmak ve diğer arkadaşlarının onlara destek olmasını engellenmesi için onları tek bir odada toplamak istiyorlar” dediğini aktardı. Uçar, “Müvekkilim bu açlık grevinin süresiz olduğunu, ilerleyen zamanlarda arkadaşlarının bakıma muhtaç hale gelebileceklerini için bu noktada arkadaşlarından yardım almaları gerektiğini öngördüklerini söyledi” diyerek, tutsakların yaşanan bu sorun karşısında ailelerden ve duyarlı kesimlerden yardım istediğini ifade etti.


Bu çığlıkları duyun duyurun

Ağırlaştırılmış müebbete çarptırılan ağır hasta tutsak Hayati Kaytan’ın arkadaşları Kaytan ile röportaj yaparak onun durumuna dikkat çekti. Kaytan, ‘Vicdan ve insanlığımızın daha fazla ölmemesi için bu insan çığlıklarını duyun, duyurun. Ölümlere engel olabiliriz, bir insanı yaşatabiliriz’ diyor.

Cezaevlerinde yüzlerce ağır hasta tutsak gerektiği gibi tedavi edilmiyor ve ölüme terk ediliyor. Ağırlaştırılmış müebbete mahkum edilen ve 10 yıldır cezaevinde olan Hayati Kaytan da Denizli D Tipi Cezaevi’nde ölüme terk edilen ağır hasta tutsaklardan birisi. Aslında defalarca sayfalarımıza taşıdık Kaytan’ın durumunu, ancak bu kez aynı cezaevinde kalan arkadaşları dinledi onu ve yaptıkları röportajı DİHA ile paylaştı. Kaytan, yaşadıklarını ve beklentilerini uzun uzun anlattığı röportajında çarpıcı vurgular yapıyor.

Cezaevine girmeden önce bazı fiziksel rahatsızlıkları olduğunu belirten Kaytan, hastalıklarını şöyle sıralıyor: “Sağ elimin sakat olmasının yanında kar donmasından dolayı ayaklarımdan da sağlık sorunları yaşamaktayım. Sol ayağımın tüm parmakları kesilmiş durumdadır. Ayak tabanımda da donmadan kaynaklı yaralar halen varlığını korumaktadır. Sağ ayağımın parmakları ise ilk eklemden kesilmiş durumdadır. Sağ ayağımın en küçük parmağının devamında bir tarak kemiği de alınmıştır. Şu anda sağlığım için en temelde sorun teşkil eden rahatsızlığım ‘Beyin tümörü’ ve sonrasında geçirdiğim ameliyat ve bağlantılı süren kontrol sürecidir. Öncesinde herhangi bir belirti vermeden 31 Mart 2009’u 1 Nisan’a bağlayan gece peş peşe 3 ayrı kriz nöbeti geçirdim. 3’üncü krizde bilincim kapandığı için beni önce Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesi’nin Acil Bölümü’ne kaldırıyorlar. Buradan da yine ambulansla Ankara’ya sevk ediliyorum.... 2 buçuk ay kesintisiz hastanede mahkum koğuşunda kaldım. Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Kuruluşu raporunda ‘Cezasının cezaevinde infazının hayati tehlike arz etmediği düşünülmektedir’ kararına varılmıştır. 2009 Temmuz ve 2011 Temmuz tarihleri arasında 3 ayda bir 2 Nolu F Tipi Cezaevi’ne gidip geliyordum. Bu cezaevinde sürekli kalıp kontrollerimi tamamlama yerine, her kontrol için sürekli Kırıkkale F Tipi ile Ankara Cezaevi arasında gidip gelme adeta bir işkence uygulamasına dönüştürülmüştü. Bu gidiş gelişlerden dolayı bel fıtığı rahatsızlığım gelişti.”

‘Tahliye beklentim yok’

İstanbul Adli Tıp Kurumu’nun hasta tutsaklara ilişkin raporlarına dikkat çeken Kaytan, tedavisi cezaevinde mümkün olmayan hasta tutsaklara “cezaevinde kalabilir” raporlarının verildiğini belirterek, “Beyin tümörümden dolayı ilk hasta düştüğüm dönemde avukatım cezamın ertelenmesi için Adli Tıp Kurumu’na başvuru yapmıştı. Ancak Mehmet Aras gibi tutsakların bile son günlerini aileleriyle geçirmesine izin vermeyen bir zihniyetle karşı karşıyayız” diyor. Tahliye beklentisi olmadığını vurgulayan Hayati Kaytan, gerekli kontrollerinin ve tedavisinin bile düzenli ve yeterli yapılmadığına dikkat çekerken, bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de sürgün edildiğini, tecrit edildiğini hatırlatıyor.


Yüreğimizden bir parça katabilirsek...

Mevcut cezaevi politikasının ağır hasta tutsaklara vaat ettiği tek şeyin ölüm olduğunu vurgulayan Kaytan, şunları ifade etti: “Kamuoyunda bu konuda yeterli bir duyarlılığın olduğu söylenemez. Her gün cenazelerin kaldırıldığı ve ana babaların çocuklarını mezara gömdüğü bir ülkede yaşıyor olmak acı. Bu ortamda yapılacak bir çağrının da anlamsız olduğumu düşünüyorum. Yüreğinde bir parça insani değer taşıyan her bireye yapılacak bir çağrı yıllar önce Amed Zindanındaki haykırışın tekrarı olacaktır. ‘Vicdan ve insanlığımızın daha fazla ölmemesi için’ bu insan çığlıklarını duyun, duyurun. Ölümlere engel olabiliriz, her birimiz yüreğimizden bir parça katabilirsek birbirimizin yüreğine, bir can katabiliriz, bir insanı yaşatabiliriz.”


Cizre Cezaevi’nde gazetemiz de yasak

Şirnex’in (Şırnak) Cizîr (Cizre) ilçesinde bulunan Cizre K Tipi Yarı Açık Cezaevi’nde bulunan tutsaklar, aileleri aracılığıyla yaptıkları açıklamada karşılaştıkları keyfi uygulama ve ihlallere dikkat çekti. Tutsaklar, cezaevinde 30 tutsağın kaldığını ve tutsakların tümümün aynı gün kapalı görüşe çıktıklarını, 6 kabinden oluşan görüş alanındaki yoğunluktan dolayı bazen görüşleri yarıda kesmek zorunda kaldıklarını anlattı. Açıklamada, açık görüşlerin yapıldığı alana da neredeyse sadece ailelerin sığdığına işaret ederek, açık görüşlere askerlerin de girdiğini aktardı. Sosyal faaliyetlerin olmadığı ifade edilen açıklamada, haftada bir gün sıcak su verildiği kaydedildi. Açıklamada, yağışlı havalarda çatıların damladığı önlem olarak da sadece çatının naylonla kapatıldığı belirtildi. Ayrıca gazetemiz Özgür Gündem ve Azadiya Welat gazetesinin cezaevi yönetimi tarafından keyfi bir şekilde yasaklandığına dikkat çekildi.


Cezaevleri için harekete geçtiler

Türkiye ve Bölge genelinde birçok cezaevinde açlık grevlerinin başlaması ve cezaevlerinde sıkıntıların giderek artması üzerine, İHD Amed Şubesi, Amed Barosu ile birlikte cezaevlerine yönelik çalışma başlattı. Çalışma çerçevesinde heyetler oluşturan İHD ve Baro, gerek açlık grevlerinin gerek ise bazı sorunların yaşandığı cezaevlerine giderek, tutuklu ve hükümlülerin taleplerini dinleyecek. İHD ve Baro, gerçekleştirdikleri bu çalışma sonucunda, gözlem ve tespitlerini hazırlayacakları raporla kamuoyuna duyuracak. Ayrıca hazırlanan rapor, Adalet Bakanlığı ve ilgili diğer kurumlara da sunularak, yaşanan sorun ve sıkıntıların giderilmesi talep edilecek.

İHD Amed Şube Başkanı Raci Bilici, konuya ilişkin şunları söyledi: “Raporlarımızı sadece kamuoyuyla paylaşmakla yetinmeyeceğiz. Ayrıca gerek Türkiye’de bulunan yabancı ülkelerin elçilikleriyle, hükümet yetkilileriyle, bakanlarla, Cumhurbaşkanı ile paylaşacağız. Çok tehlikeli bir süreçle karşı karşıyayız. Eğer biz cezaevlerindeki ölümleri durduramazsak, Türkiye geri dönülmez bir sürece girer ve bunun bedeli ağır olur. Bunun önüne geçmek için ne gerekiyorsa yapacağız.”


Cezaevi değil ‘ölüm çukuru’

Aliağa Şakran Kadın Cezaevi’nde hasta tutsaklar ölüme terk edildi. Arkadaşlarının her geçen gün kötüye giden durumuna daha fazla seyirci kalamayan diğer tutsaklar ise yazdıkları mektupla hasta arkadaşları hakkında bilgi verdi ve duyarlılık çağrısı yaptı.

Tutsaklar mektupta, birçok kadın tutsağın ciddi hastalıkları olmasına rağmen cezaevi idaresi tarafından keyfi bir şekilde tedavi edilmediğine dikkat çekti.

Cezaevi koşullarından dolayı vücudunda iltihap oluşan ve bundan ötürü sürekli ağrılar çeken Ebru Güden’in etkin bir şekilde tedavi edilmediğini kaydeden tutsaklar şunları anlatıyor: “Arkadaşımız vücudunda oluşan iltihap ve bu nedenle çektiği yaygın ağrılarından dolayı yürüyemiyor. Vücudunda ortaya çıkan iltihabın tedavi edilmesi için revire gitti, ancak doktor ilaç verip gönderdi. İlaçların hiçbir faydası olmadığı gibi ağrıları da şiddetlendi. Arkadaşımızın hastaneye götürülmesi için cezaevi idaresine başvurduk ancak bu talebimiz reddedildi. Durumunun ağırlaşması üzerine Bergama Devlet Hastanesi’ne sevk edildi. Hastanedeki doktor Güden’in vücudundaki yaraları görünce kendisine ‘Sen niye daha önce gelmedin. İltihap kana karışmış, eğer bir gün daha böyle kalsaydın biz hiç bir şey yapamazdık. Ölümcül hastalıklar kapardın’ demiş. Güden tedavinin ardından cezaevine geri getirildi ve yine tedavi edilmiyor.”

Aynı cezaevinde kalan Özgür Halk Dergisi Editörü Sevcan Atak’ın 2007’den bu yana göz rahatsızlığı olduğunu belirten tutsaklar, “Arkadaşımız dışarıdayken; doktorlar ameliyat olmasını istemiş, ancak bu ameliyatın riskli olmasından kaynaklı gözlerini kaybetme olasılığı olduğunu söylemiş ve ameliyatı bir süre ertelenmiş. Ancak arkadaşımız Atak, bu süreçte tutuklanarak cezaevine gönderildi. Doktorların Sevcan’ın cezaevi koşullarından kaynaklı göz hastalığının daha da ilerlediğini söylemiş. Rahatsızlığı bu koşullarda böyle devam ederse 1 yıl içerisinde gözlerini kaybedebilir” diyor.

Fatma Menekşe isimli kadın tutsağın ise kalbinde leke, kalp kapakçıklarında problem ve göğsünde zararlı kitle tespit edildiğini belirten tutsaklar, ciddi rahatsızlıkları olan Menekşe’nin tedavi edilmediğini aktardı. Menekşe’nin göğsünde tespit edilen zararlı kitlenin kanserli olma ihtimali olduğunu belirten tutsaklar, kitlenin zararlı olup olmadığının tespit edilebilmesi için Menekşe’nin bir yıldır cezaevinde ultrason yapmayı beklediğine dikkat çekti.

BESTANUÇE