İstanbul - Tutuklu CHP milletvekilleri Prof.Dr. Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay  “Şenkal Atasagun ve Şamil Tayyar’ın  Ergenekon davasının olmazsa olmazı konumunda olan tanıkları” oldukların belirtirterek neden vazgeçildiğini sordular.

Tutuklu CHP Milletvekilleri “Mahkeme halkımızın binlerce oyları ile seçilmiş biz milletvekillerinin  hürriyetlerini gasp ederek,  milli iradeyi de hiçe saydığını kamuoyuna ilan etmiştir. Türk milleti adına karar vermekle yükümlü mahkeme  hangi  gerekçe ile bizleri yıllardır beton ve demir yığınları içerisinde işkenceye tabi tutmaktadır” dediler.

Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan  CHP Milletvekilleri, avukatları aracılığıyla kamuoyuna yaptıkları açıklamada davaya bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 11 Ocak 2013 tarihli  “tutukluluk hallerinin devamına” ve “artık davada tanık dinlenmeyeceğine” ilişkin bilanço şeklindeki kararını eleştirdiler. Balbay ve Haberal açıklamalarına “TBMM çatısı altında ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ ifadesi, mahkemelerde ise ‘Adalet mülkün temelidir’ yazısı bulunmaktadır. Nasıl ki;  TBMM egemenliği temsil etmekle yükümlü ise;  mahkemeler de, adaleti temsil etmekle  yükümlüdür” sözleriyle başladılar.

 Tutuklu CHP milletvekilleri açıklamalarında şunları ifade etti:

“Ancak, Meclis’in çıkartmış olduğu yasaları uygulayarak,  adalet dağıtması gereken Silivri’de görev yapan tasfiye halindeki Özel Yetkili Mahkeme,  maalesef  ‘Adaletsizlik’ dağıtmaya devam etmektedir.”

Yasalar çiğnendi

“İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, bugüne kadar olduğu gibi 11 Ocak 2013 tarihinde de bir kez daha yasaları çiğnemiştir” diyen Balbay ve Prof.Dr. Haberal şu değerlendirmelerde bulundular:

“66 tutuklu sanık hakkında yaşadıkları ortamın insan onurunu zedeleyecek bir işkence ortamı olduğunu dikkate almayan mahkeme, yasal zorunluluk olmasına rağmen, bu kişilerin isimlerini dahi zikretme gereğini duymadan  ‘tüm tutuklu sanıklar’ ifadesini kullanarak sadece bir paragraf ile ‘tutukluluk hallerinin  devamına’ karar vermiştir. Bu durum,  hem Anayasa, hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, hem Ceza Muhakemesi Kanunu ve hem de  3. Yargı Paketi olarak adlandırılan 6352 sayılı Yasa'nın hiçe sayılması anlamına geldiği  gibi, aynı zamanda  orada bulunan tüm sanıkların da kişiliğini  zedelemeye yönelik kabul edilemez bir tutumdur. Türk milletini temsil eden seçilmiş milletvekilleri olarak,   kanunları  hiçe sayan ve  insan onurunu zedeleyen bu tutumu  reddediyoruz.”
 

Olmazsa olmaz

Tutuklu CHP  milletvekilleri, mahkemenin davanın bilançosunu çıkardığı 11 Ocak 2013 tarihli kararını “Mahkeme hatasını devam ettirerek, adeta sanıkları sorumlu tutarcasına, diğer mahkeme ve kurumlardan gönderilen bilgi-belgelere ilişkin klasör sayısının 2 bin  538’e yükselmesini bahane ederek, daha önce kendisinin  dinlenilmesine karar verdiği  ve içlerinde  eski MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun ile gazeteci milletvekili  Şamil Tayyar gibi bu davanın olmazsa olmazı konumunda olan tanıkları dahi dinlemekten vazgeçmiştir” sözleriyle eleştirdiler.

Haberal ve Balbay, mahkemeye şu soruları yönelttiler:

“Mahkeme,  acaba eski MİT müsteşarı Şenkal Atasagun’u kamuoyuna yaptığı açıklamalarda  iddia olunan Ergenekon şemasını ciddiye almayıp, saçma bulduğunu ifade ettiği için mi dinlemekten vazgeçmiştir? Ergenekon ile ilgili çok sayıda kitap yazan Şamil Tayyar, acaba  ‘gerçekten yargılanması gerekenler mahkemede değil’ diye kamuoyuna açıklama yaptığı için mi mahkemece bir anda  tanıklığının esasa etkili olmayacağına karar verilmiştir?”

Balbay ve Haberal “Bu gerçekler kamuoyunda artık herkes tarafından bilinmesine rağmen Türk milleti adına karar vermekle yükümlü mahkeme  hangi  gerekçe ile bizleri yıllardır beton ve demir yığınları içerisinde işkenceye tabi tutmaktadır” dediler.
Hürriyetimiz gasp edildi

Tutuklu CHP milletvekilleri şunları kaydettiler: “Mahkeme bu tutumu ile TBMM’nin çıkardığı kanunları hiçe saymanın yanı sıra, aynı zamanda  halkımızın binlerce oyları ile seçilmiş biz milletvekillerinin  hürriyetlerini gasp ederek,  milli İradeyi de hiçe saydığını kamuoyuna ilan etmiştir. Oysa ki, geçmişte pek çok örneğine de rastlanıldığı üzere seçilmiş milletvekillerinin yeri Silivri Cezaevi değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir.”

Mahkemenin bugüne kadar dinlenilmesi istenen 835 savunma tanığından, sadece 57’sini dinlediğini belirten Haberal ve Balbay açıklamalarıda “Bu demektir ki, 288 sanıklı davada,  mahkeme 5 sanığa  sadece 1 savunma tanığı dinlemeyi reva görmüştür.  Yani, dinlenilmesi istenen savunma tanıklarının,  dinlenen savunma tanıklarına oranı yüzde 6.82’dir. Oysa ki,  savunma tarafının dinletilmesini talep ettiği tanıkların büyük bir bölümü  zaten iddianamede ya da eklerinde kendilerine atıfta bulunulması nedeniyle mahkemece resen  dinlenilmesi zorunlu olan  görgü şahitleridir.  Buna karşılık, mahkeme, savcılığın önerdiği tanıkların hemen hemen tümünü dinleyerek,  adeta bir ‘iddia mahkemesi’ne dönüşmüştür. Yaşanan gizli tanık skandalları bunun en güzel örneğidir” ifadelerine yer verdiler.
 Haberal ve Balbay, açıklamalarında şöyle devam etti: “Mahkeme,  esas görevi olan  suçu ve  gerçek suçluyu her türlü  yasal imkanı kullanarak tespit etmek yerine; birbiri ile bağdaşmayan davaları,  birbirini tanımayan kişileri,  düzmece deliller ve şaibeli gizli tanıklarla bir araya getirerek sanal bir terör örgütü yaratmaya çalışmış ve bu kapsamda  daha önce dinlenilmesine karar verdiği tanıkların bile dinlenilmesinden vazgeçerek peşinen verilmiş kararı kamuoyuna açıklama telaşına düşmüştür.”

Haberal ve Balbay açıklamalarını “Aziz Milletimizin bilgisine saygılarımızla sunuyoruz” ifadeleriyle tamamladılar.

cumhuriyet