ÖMER ŞAHİN - [email protected] / Arşivi

İSTANBUL - Fatih Belediyesi’nin Radikal ’in ‘Vatandaşa 2 kat, müteahhide 3 kat’ başlıklı 27.07.2012 tarihli manşet haberine açtığı davaya savcı ders gibi cevapla kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. 
Haberde Ayvansaray’da aynı mahalle, aynı ada ve aynı parselde 2 ayrı proje olduğunu, vatandaşa yerinden feragat etmesi için 2 kat gösterilen projenin müteahhide 3 kat olarak belirlendiğini duyurmuştuk. 
Fatih Belediyesi imzalı 2 ayrı projeyi yayımlamamıza rağmen belediye gazetemize hakaret ve iftira gerekçesiyle suç duyurusunda bulunmuş, yazılı ve görsel medyaya yapılan açıklamalarda ‘‘Mahkemede hesaplaşacağız’’ denmişti. 
Fatih Belediyesi haberimizle ilgili bulunduğu suç duyurusunda, ‘evrakta sahtecilik yaptığımızı, hile ve iftira ile kurumu bilinçli olarak kamuoyu önünde küçük düşürdüğümüzü’ ileri sürdü. Oysa haberde kullandığımız 2 ayrı projede de belediyenin imzası vardı ve savunmamızı resmi belgeler ışığında yaptık.
Dosyayı inceleyen tarafların savunmalarını toplayan Bakırköy Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ayhan 23.11.2012 günkü kararında adeta ders verdi. Soruşturma dosyasını inceleyen savcı belediyenin verdiği ‘‘Avam proje ile kat irtifasının yükseltildiği hususu gözden kaçmış ve sehven eski plana göre yanlış bilgi verilmiş, daha sonra doğru cevap yazılmış olabilir’’ savunmasını hatırlatarak sehven (yanlışlıkla) yanlışlığın yapıldığının dolaylı olarak ikrar edildiği görüşüne vardı. 

‘İftira yok’ 
Konuyla ilgili 5 ayrı haberin de bir bütün olarak değerlendirildiğinde hakaret ve iftira kastı taşımadığı, somut olaylara ilişkin kamuoyunu ilgilendiren konularda haber alma verme hakkı sınırları içinde yapılan bir habercilik olayı olduğu kanaatini taşıyan savcılık, ‘‘Somut olgulara dayalı yorum ve eleştiri taşıdığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Özgür Gündem davasında da orta ya koyduğu gibi, ‘Demokratik bir devletin makamları eleştiri kışkırtıcı veya hakaret edici olsalar bile, hoş görmeleri gerekir’ şeklindeki kararı da göz önüne alındığında herhangi bir hakaret içermeyen yazının iftira suçunun unsurlarını da taşımadığını’’ düşündü. 
Basının kendi görev ve sorumlulukları ile tutarlı bir biçimde haber ve fikir aktarma hakkına sahip yönündeki içtihatlar göz önüne alındığında, ifade özgürlüğünün demokratik bir toplumun asli temellerinden olduğunu, toplumun ilerlemesinin ve her bireyin kendini geliştirmesinin temel koşullardan birini oluşturduğunu belirten savcılık makamı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 10’uncu maddesine atıfta bulunarak şöyle devam etti: 

AİHS’ye gönderme 
‘‘Basının görevinin kamu yararını ilgilendiren başka alanlarda olduğu gibi siyasi konularda da bilgi ve fikirleri açıklamak olduğu, olguların varlığının kanıtlanabildiği oysa değer yargılarının doğruluğunun kanıta başvurularak ortaya konulamayacağı, kanatlerin bir olay ya da yanlış olduklarının kanıtlanmasının imkânsız olduğu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Dalban davasında ortaya koyduğu gibi bir gazetecinin doğruluğunu kanıtlayamadığı sürece değer yargılarını ifade etmesinin engellenmesinin kabul edilemez olduğu, dolayısıyla doğruluğu denetlenebilir olgu veya verilerin yanı sıra doğruluğunun kanıtlanması söz konusu olamayacak fikir, eleştiri ve spekülasyonların dile getirilmesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 10. maddesi çerçevesinde koruma altına alındığı, böylece suça konu olduğu iddia olunan yazı içeriği bütün olarak ele alındığında bazı olgulara dayandığı, bu olgular nedeniyle yapılan kanaati içerdiği, bu haliyle basın özgürlüğü sınırları içinde kalındığı anlaşılmakla, şüpheli hakkında yüklenen suçtan kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi.’’