İSTANBUL

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in 19 Ocak 2007'de öldürülmesine ilişkin eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, eski İstihbarat Daire Başkanlığı Personel Şube Müdürü Coşgun Çakar ve eski İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer ile Yargıtayın bozduğu ana davanın 8 sanığının da aralarında bulunduğu 35 kişinin yargılandığı davanın 21. duruşması başladı.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, bu davanın yanı sıra FETÖ/PDY'ye yönelik soruşturmalarla davalarda tutuklu bulunan Akyürek ve Yılmazer ile dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay, eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler ve eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun ve sanık avukatları ile Dink ailesinin avukatları katıldı. Ana dava dosyası sanıklarından 4 kişinin de Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlantı kurularak, duruşmaya katılımı sağlandı.

Duruşma, daha önce ifadesi alınan eski İstihbarat Daire Başkanı sanık Sabri Uzun'un çapraz sorgusuyla başladı.

"Gezi bir ayaklanma değildir"

Davanın sanıklarından İDB Başkan Yardımcısı Coşkun Çakar'ın, cemaatin emniyet imamı olarak öğrendiği ''Kozanlı Ömer'' lakaplı Osman Hilmi Özdil ile irtibatı olduğunu anlatarak, şöyle devam etti:

"Çakar, cemaatin emniyet istihbarattaki şurasının başındaki kişidir. Hilmi Özdil'in kayınbiraderi de vali İbrahim Özçimen'dir. (15 Temmuz darbe girişimin ardından FETÖ'den tutuklandı) Bunu müfettişlere verdiğim ifadede söyledim ancak devlet 4 yıl bulamadı. Çakar'ın kayınbiraderi de eksi emniyet müdürü Ramazan Emekli'dir. Emekli, Gezi olaylarında zabıtalara çadırı yakma talimatı verdiği gerekçesiyle yargılanmaktadır. Bununla ilgili bir yetkili müdür beni çağırarak, Gezi olaylarını sordu. 'Gezi olayları bir ayaklanma değildir. Gezi, cemaatin bir kumpasıdır, beyefendiyi yanıltmayın' dedim. O da bana bir şey bilmiyorsun cevabını verdi."

"Ergenekon şemasını Recep Güven getirdi"

Ergenekon Şemasına ilişkin bir soruya da sanık Uzun, bu şemayı İDB Başkan Yardımcısı Recep Güven'in (FETÖ soruşturmaları ve davaları kapsamında hakkında yakalama kararları var) getirdiğini belirterek, Güven'in Bektaşi görüşüne mensup olduğunu bildiğini ancak cemaatçi çıktığını söyledi. Sanık Uzun, bu davanın sanıklarından dönemin İstanbul İstihbarat Şubesi Müdürü Ahmet İlhan Güler'in de Recep Güven'in evinde Coşkun Çakar tarafından görevinden alındığını anlattı.

''Ergenekon ve benzeri soruşturmaların alt yapısının oluşturulduğu belirlenen İDB'deki C5 Bürodan bilginiz var mı?'' sorusuna sanık Uzun, ''Benim dönemimde çete olmaz. Bir bilgim de yok. 22 Şubat 2006 tarihinde görevimden ayrıldım. Bu büronun da yanlış hatırlamıyorsam Haziran 2006 tarihinde kurulduğunu biliyorum.'' cevabını verdi.

"Cinayetlerin arkasında Kemalist yapı intibası için çalıştı"

Sanık Sabri Uzun, Rahip Santoro'nun Katolik, Dink'in Ortodoks, Malatya'da öldürülenlerin de Protestan mezhebine mensup olduklarına dikkati çekerek, ''Cemaat, Rahip Santoro cinayeti, Malatya Zirve Yayınevi Cinayeti ve Dink cinayeti ile Batı ülkelerinin kamu vicdanlarını da yanına çekti. Bu cinayetlerin arkasında Kemalist ve milliyetçi yapı olduğu intibası için çalıştı. Dink cinayeti davası, üzüm salkımın sapı gibidir.'' dedi.

Sorgusu sırasında kendisi hakkında ihbar yazısından da bahseden sanık Uzun, hakkındaki ihbar yazısının 17 Şubat 2006’de gönderildiğini, Hrant Dink’in öldürüleceği bilgisinin olduğu F4 raporunun da 17 Şubat 2006’da daireye geldiğini vurgulayarak, ''Dink ile ilgili raporu hazırlayan müfettiş Mehmet Ali Özkılınç aynı zamanda benim hakkımdaki raporu da hazırlayan müfettiş. Buradan duysun diye söylüyorum. Bunlar bir bütündü. İstihbarat dairesini ele geçirmeden hiçbir örgütün yaşaması mümkün değil. FETÖ’nün yaşaması için daireyi ele geçirmesi gerekiyordu.'' ifadesini kullandı.

Muhabir: Muhammed Enes Can-Murat Kaya-Yunus Ege

Kaynak: AA