Cumhuriyet/Ankara- CHP Cezaevi İzleme ve İnceleme Komisyonu üyeleri Veli Ağbaba, Özgür Özel ve Nurettin Demir, Kırıklar Buca 1 ve 2 Nolu F tipi cezaevinde ziyaret ettiği Gezi tutuklularının yaş ortalamasının 20 olduğuna dikkat çekerek, “Cezaevi üniversite kantini gibi...” değerlendirmesine yer veriken, tutuklular, 24 saat kamerayla gözlenmeleri nedeniyle cezaevinin “BBG evine dönüştüğü”nden yakındılar. Komisyon, eski CHP Karşıyaka İlçe Başkanı Adnan Alabay’ın ağabeyi Arif Alabay’ın “kalp krizi sonucu öldüğü” yönündeki açıklamalara karşın, cezaevinde kendini “asarak” intihar ettiği bilgisine ulaştı.

Askeri Casusluk Davası sanığı Bilgin Özkaynak, KESK davasından tutuklu Ali Gün ve Hayri Aktaş’ın yanısıra 33 Gezi tutuklusu gençle 21-21 Ağustos’da görüşen CHP heyetinin raporunda yer alan saptama ve değerlendirmeler ile tutukluların açıklamaları şöyle:

Çıplak aramaya devam: Cezaevindeki görüşülen mahkumların hemen tamamı hücrelerin açıldığı havalandırma çıkışını ve havalandırmanın tamamını gözlemleyecek ve konumu itibariyle de koğuşun özel yaşam alanlarını gözleyecek şekilde kameralar yerleştirildiğini, bu durumun mevzuata ve insan haklarına aykırı olduğunu söylenmiştir. F 1 ve F 2 Nolu cezaevlerinde görüşülen bütün mahkûmlar cezaevine girişte çıplak aramadan şikayet etmişlerdir.

Sohbete-kitaba kısıtlama: Yasanın esnekliğinden ve hapishane idarelerinin olumsuz tutumu yüzünden F Tipi hapishanelerde genellikle “sohbet hakkı” sınırlı uygulanıyor. Hiçbir şekilde kısıtlanamayacak bir hak olan sohbet hakkının, Buca Cezaevi’nde kullandırılmamasının bir disiplin cezası olarak uygulanmaya başlandığı görülmüştür. Cezaevinde görüşülen tüm tutukluların ortak olarak ifade ettikleri konulardan birisi, müdür değişiminden sonra cezaevi şartlarının her geçen gün biraz daha ağırlaştığı ve yemeklerin genelde kötü olduğu, 3 öğün için 4.5 liralık iaşe bedelinin yeterli olmadığı, özellikle kahvaltıların çok kötü olduğu yönündedir.

Kalp krizi değil intihar!: Buca 1 ve 2 Nolu F Tipi Cezaevinde ailece bir çete suçuna karıştıkları iddiası ile yatan Alabay ailesinin fertleri ile görüşülmüştür. CHP Karşıyaka Eski İlçe Başkanı Adnan Alabay ile birlikte 2012 yılı sonunda yapılan ‘Çete’ operasyonu kapsamında gözaltına alınan ağabeyi Arif Alabay’ın rahatsızlanarak yaşamını yitirdiği bilgisi basında yer almıştır. Komisyonumuzun cezaevi yönetimi ile yaptığı görüşmelerde Arif Alabay’ın önce 3 kişilik hücreden tek kişilik hücreye geçmek istediği ve daha sonrasında ise kendisini asarak intihar ettiği bilgisi ortaya çıkmıştır. Basında yer alan “kalp krizi nedeniyle öldü” bilgisinin aksine, tüm cezaevi personel ve yönetiminin durumun intihar vakası olduğunu bildiği ve Arif Alabay’ın ölüm raporunun ve tutanaklarının da kayıtlara intihar olarak geçtiği Komisyonumuzca tespit edilmiştir.

Gözetleme camını ters takmışlar: Daha önceden avukat görüşme odalarının dışarıdan görülmesi ya da dinlenmesi mümkün değilken, burada avukat görüşme odalarının duvarları yıkılmış yerine cam yerleştirilmiştir. Yan yana bütün odalar birbirini görebilecek hale getirilmiştir. Ayrıca, yan yana oluşan odaların koridora bakan sonuncusuna “one way vision” cam takıldığı ve cezaevinin niyetinin dışarıdan içeriyi görmek olduğu anlaşılmıştır. Ancak takılan cam ters takıldığı için işlevsiz kalmıştır.

Annesini soydular: Komisyonumuz 1 Nolu F Tipi Cezaevi girişinde, 36 yıl mahkumiyet almış Niyazi Budak isimli hükümlünün kız kardeşi ile görüşmüştür. Annesi Türkçe bilmediği için zor durumda kaldığını ve iletişimin zorlaştığını ifade eden mahkum yakını, annesinin soyularak üstünün aranmasına anlama veremediğini belirtmiştir. Bu nedenle annesinin oğlunu uzunca bir süredir görmeye gelemediğini ifade etmiştir.

Gezi’de tanık MOBESE!: Görüşülen tutukluların tamamı kendilerine çok sayıda resim gösterildiğini, bunların sadece birinde yüzlerinin açık ve net olduğunu, hatta bu resimlerin çoğunun 1 Mayıs, 8 Mart ya da çeşitli demokratik eylemlerde çekilmiş resimler olduğu ifade etmişlerdir. Diğer fotoğrafların ise tamamının Mobese üzerinden çekildiği ancak çekilen fotoğraflarda kişilerin kendilerinin olup olmadığının asla belli olmadığını ifade etmişlerdir. Kalabalık içindeki görüntülere “bu sensin” diyerek suçlama yönelttiklerini söyleyen tutuklular net olan fotoğraflardaki kıyafetler ile gösterilerdeki kıyafetlerin birbirini tutmadığını ifade etmektedirler.

Üniversite kantini: Genelde 20’li yaşlarının başlarında olan ve neredeyse hepsi üniversite öğrencisi olan tutuklular, ağırlıklı olarak 9 Eylül Üniversitesi, bir kısmı da Ege Üniversitesi öğrencisidir. İki genç tutuklu ise lise öğrencisidir. Biri Açık Lise’ye diğeri Menemen Anadolu Lisesi’ne devam etmektedir.

 

 

‘Yalan makinası ya da hipnoz istiyorum’

 

CHP heyetinin görüştüğü Askeri Casusluk Davası’ndan “çete lideri” olmakla suçlanan ve sağ tarafı felçli olan Bilgin Özkaynak, sahte delillerle suçlandığını ve kendi sundukları delillere inanılmadığını belirterek, “Yalan makinesi ya da hipnoz istiyorum. Çünkü kimin yalanı varsa ortaya çıksın artık” sözleriyle isyan etti. Özkaynak’ın sağ ayağının da hiç tutmaması nedeniyle koltuk deyneğiyle yürüyebildiğini ve tuvalette elleri üzerinde durmak zorunda kaldığına işaret edilen CHP raporunda, tutuksuz yargılanma talebinin de reddedildiğini belirtti. 28 Şubat sürecinde 6 ay cezaevinde kaldığını, şimdi de “cumhuriyet mitingleri”nin finansörü olmakla suçlandığını anlatan Özkaynak, CHP heyetine şunları anlattı: “Mahkeme gerçeği aramıyor. Arasa hard disk, flash bellek üstünde parmak izi tespiti yapılsın istiyorum. Bu tespit yapılırdı. Ama hala daha bu talebim kabul edilmedi. Parmak izleri benim mi polisin mi anlaşılsın. Bir ev aramasına ilişkin iki tutanak var ama ilkinde suç yok. İkinci tutanakta ise hard disk ve flash bellek çıktı. İzmir’den gelen polis şefi buldurdu bunu. Hakimler iyi niyetli ise eğer, gerçeği arıyorlarsa bunlara bakılsın önce. Ne bize inanıyorlar, ne avukatlara ne delillere. Yalan makinesi ya da hipnoz istiyorum. Çünkü kimin yalanı varsa ortaya çıksın artık.”

KESK davasından tutuklu olan Ali Gün ve Hayri Aktaş ise yargılandıkları davanın Ankara ve Adana ayağındaki herkes tahliye edilip tutuksuz yargılanırken, İzmir’de KESK davası tutukluları olarak hala içeride olduklarından yakındılar.

Cumhuriyet