Diyarbakır'ın yakın tarihinde iz bırakan Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan ve 5 polis memurunun ölümünün 15. yıl dönümü. Cumhuriyet'ten Nazım Alpman, Okkan'ın ölümünden önce bir gazeteciye, "Oğlum beni vuracaklar” dediğini aktardı.

Nazım Alpman, ölümünün 15. yıl dönümünde Diyarbakır’ın en çok sevilen emniyet müdürü Okkan için şunları yazdı:

24 Ocak 2001 yılında görev yaptığı ilde “Kusursuz eylem” sonucu katledilen Birinci Sınıf Emniyet Müdürü Gaffar Okkan, Diyarbakır’ın en çok sevilen polis şefi olarak tarihe geçmiştir. Okkan, güvenlik konusunda eğitimi sırasında öğrendiklerini, Türkiye ve de ‘bölge’ gerçekleri dikkate almadan hayata geçirmişti.

Gaffar Okkan ile “Hizbullah Operasyonu” sırasında tanışmıştım. 2000 yılıydı, kendisinden 20 dakikalık bir görüşme kopartmış olarak Diyarbakır Emniyeti’ndeki odasına girdiğimde, küçük bir sehpa üzerinde, pide-ayrandan oluşan öğle yemeğini bitirmek üzereydi.

Ona ilk olarak Diyarbakırlı meslektaşlarımdan öğrendiğim bir bilgiyi aktarmıştım: "Buradaki gazeteciler diyorlar ki, Diyarbakır’da polislerin dışında herkes Gaffar’ı seviyor!"

Okkan, cep telefonunu herkese vermişti, başı sıkışan doğrudan Emniyet Müdürünü arıyordu.

Gaffar Okkan, -o zaman yazmamak kaydıyla- minik bir iki hikâye anlatmıştı.

Kendisi göreve başladığında bir genç polis memuru eşiyle alışveriş yaparken, kadına elle sarkıntılık eden adam yaka paça karakola götürüldüğünde herkes şaşırmıştı... Adam, 14 yıldır kentte görev yapan bir polis memuruydu. Okan, o polisi makamına çağırmış ağzını burnunu kan çanağına çevirirken sormuştu: "Sen polisin karısına böyle yaparsan, vatandaşa kim bilir neler yapmazsın?" Gaffar Okkan, “Böylesi polisler” demişti, "Beni sevmeyebilirler!"

Olay sonrasında okullarda öğrendiklerini Diyarbakır’da uygulamıştı: -Bir polis aynı kentte 10 yıl, 15 yıl görev yapamaz. 10 yılı aşkın kıdemleri olan polislerin başka illere gönderdim, 1000 tane genç cengâver çocuk getirdim!

Gaffar Okkan, kentte dejenere olmuş meslektaşlarının icraatlarını kendisi yakalıyordu. Bir terörle mücadele polisi, bir asayiş polisi, bir trafik polisinden oluşan üçlü yapı, gece ev baskınları yapıyor, evinde tek kırma av tüfeği olan vatandaşların önüne iki seçenek sunuyorlardı: “Ya 4 bin dolar verirsin, ya da PKK’ya yardım yataklıktan 3 yıl 9 ay içeri girersin.” Kendisine verilen süre içinde yeterli parayı çıkartamayan bir Diyarbakırlı çareyi Emniyet Müdürü’ne telefon etmekte buluyor. Okkan’ın aracıyla bütün kenti dolaştıktan sonra trafikçiyi “İşte bu idi müdürüm” diye gösteriyor. Zanlı trafik polisi, hiç geri basmıyor, İl Emniyet Müdürü’nün yanında adama dönüp diyor ki: "Sana da iyilik yaramıyormuş"’ Gaffar Okkan “İşte bunlar beni sevmezler” diye sözlerini bağlamıştı...

Gaffar Okkan, Diyarbakır’da bir değerler dizisini yıkıyordu. Devlete hâkim olan düşünceye göre Kürtlerden iyi vatandaş olmazdı! Ne yapılırsa yapılsın Kürtler asla devlet düşmanlığından vazgeçmezlerdi. Gaffar Okkan ise bir cep telefonuyla bu kökleşmiş yargıyı yerle bir ediyordu. Eğer insan gibi bir kamu yönetici yollarsanız, pekâlâ Kürtler de “iyi vatandaş” olabilirler.

Bir Gaffar Okkan, tek başına bütün Diyarbakır’ı kendisine sevgi ötesi bir yakınlıkla bağlayabiliyorsa, o zaman zalim bir soru işareti ülkenin üzerine asılı hale geliyordu: “Biz yıllardan beri bu insanları niye bombalıyoruz?”

Halka yakındı

Gaffar Okkan eğitiminin hakkını veren, ülkesini seven bir polis şefi olarak şimşekleri üzerine çekiyordu. Gözü kara olması, kendi güvenliğini riske ediyordu. Zırhlı makam arabasını garaja çektirmiş, normal bir otomobile biniyordu. Halka yakın durmanın gereği olduğunu düşünüyordu

Bir gün Diyarbakırlı ünlü bir gazeteciye dedi ki: "-Oğlum beni vuracaklar!" "-Aman müdürüm o nasıl söz? Sizi bu kentte ne kadar sevdiklerini bilmiyor musunuz?"

Okkan, dosyaların arasından bir ifade tutanağı çıkartıp gazeteciye uzattı. Yakalanan bir itirafçı, kendisinin Okkan’ı vurmak üzere bir gün Diyarbakır Stadyumu’na gittiğini, tam onun arkasına geldiğinde, birden Okkan’ın geri dönüp “Ne o ulan, beni mi vuracaksın?” dediğini, bunun üzerine de kendisinin hızla şeref tribününden ayrıldığını anlatmıştı.

Gaffar Okkan, kurt bir polisti. Böylesi girişimler başladığına göre diye düşünüyordu: ‘Beni vurmayı kafalarına koymuşlar!’ Sonunda Gaffar Okkan büyük bir silahlı saldırıyla öldürüldü. Olayın 'teknik' yorumunu Mehmet Ağar yapmıştı: "Kusursuz bir eylem!"

Gerçekten de eylem kusursuzdu! Hedef yok edilmiş, hiç zayiat verilmemişti.


Kaynak : T24

Kaynak: Hukukmedeniyeti.org