Rahmi Ofluoğlu

Dua edin uşaklar

“Fethullah Gülen’den dua çağrısı” haberini okuyunca aklıma bir Karadeniz fıkrası geldi.

Oflinin kayığı su almaya başlar, kayıktakiler bir  taraftan suyu dışarı atarken, ofli  “”dua edin uşaklar, dua edin” diye arkadaşlarına seslenir. Ofli sonunda  kayığın batmasının artık kaçınılmaz olduğunu fark eder ve bu sefer  dua edin demekten vazgeçer ve Söğün  uşaklar diye bağırmaya başlar..

-Ula söğün ….uşaklar

Gülen haberi:

Fethullah Gülen Hocaefendi, Türkiye’nin ve İslam dünyasının karşı karşıya kaldığı üzücü gelişmelere karşı dua seferberliği çağrısı yaptı. Peşi peşine gelen musibetleri ve acı haberleri Cenâb-ı Hakk’a yönelme istikametinde değerlendirmek gerektiğini belirten Gülen, dua seferberliği çağrısını şu sözlerle dile getirdi: “Sesim ulaşsaydı, ünüm yetseydi derdim; Türkiye’de bütün camilere hitap edecek insanlara: 'Ne olur Allah aşkına! yağmur duasına çıkıyor gibi çıkın, urbalarınızı tersine çevirin. Ellerinizin iç yüzünü, ayalarını aşağıya doğru çevirin, tevcih edin, Cenâb-ı Hakk’ın bu belaları üzerimizden def u ref etmesi için O’na teveccühte bulunun, ağlayın, sızlayın.”

Herkül.org internet sitesinde yayınlanan ‘Kara Bulutlar ve Dua Seferberliğine Çağrı’ başlıklı sohbetinde Fethullah Gülen Hocaefendi, “Herkesin kendi açısından önemli gördüğü talepleri olabileceğini, bazılarının hayırlı bir çocuk, bazılarının yüksek bir makam, bazılarının da dünyevi bir kazanç için dua edebileceklerini; fakat himmeti yüce insanların dünyadaki umumi hercümercden nasibini alan ülkemizin selamet ve ikbali adına yalvarıp yakarmaları gerektiğini ifade etti: “Bir buçuk milyara yakın bir nüfusumuz var. Ama ilk Müslümanların sayısı 100 bindi, dünyaya kendilerini dinletiyorlardı. Onların onda biri kadar dünyaya kendimizi dinlettiğimiz söylenemez. Ve Müslümanlık var olduğu günden bu yana dünyada bizim dönemimizde yaşandığı kadar da derbeder olmamıştır. İşte himmeti âli olan insanlar, her zaman Allah’a müteveccih olan insanlar, İslamiyet’i seven insanlar, onun bir şey ifade etmesini arzu eden insanlar, milletlerinin ayaklar altında ezilmekten kurtulup başlara taç olmaları, insanlık için sertac-ı iptihac olmaları için ellerini kaldırıp o fırsat, o teveccüh aralıklarını böyle değerlendirmeliler.”

Öncelikle kalplerin uyum ve ittifakı için dua etmek gerektiğini vurgulayan Gülen, bu konuda müminlerin iradelerinin hakkını vererek, birlik ve beraberlik aramaları, Cenâb-ı Hakk’a sözlü-fiili-hali teveccühte bulunmaları gerektiğini belirtti. Gülen, kendisinin namazda bile vifak ve ittifak mülahazalarıyla Allah’a niyaz ettiğini hatırlatarak şöyle dedi: “Eşref saate rastlar diye, Allah’ın kabul buyuracağı bir dakikaya rastlar diye, başımı yere koyduğum zaman, ‘Ne olur Allah’ım şöyle olsun ümmet-i Muhammed; başta ülkemizin insanı böyle olsun; birbirini yemesin, kusurları birbirine mal etmek suretiyle atf-ı cürümde bulunmasın, kendilerini aklamaya-paklamaya gitmesin.. aklamanın-paklamanın kapısı Senin kapındır, Senin dergahına teveccüh etsin ve dua etsinler.”

‘DARDA KALMIŞIN DUASINA ALLAH İCABET EDER’

Darda kalmışın duasına Allah’ın icabet edeceğini söyleyen Fethullah Gülen, “Siz hiç denemediniz mi bunu? Kıtlık olduğu zaman urbalarınızı tersine çevirdiniz, ellerinizi de böyle tuttunuz. Burada biz bunu yaşadık, iki defa yaşadık; 6 ay 1 sene, belki 2 sene kuraklık oldu, bir damla yağmur düşmedi. 3-5 tane ağzı dualı çıktı şurada dua ettiler.. bir gün.. ertesi gün müydü, sağanak sağanak yağmur yağmaya başladı. O gün bugün burası yağmur mahalli oldu. Kıtmirin haline gelince, ‘ben, dedim, onların içinde karışmayayım, benim yüzümden yağmur kesilir’ pencereden baktım. ‘Beni de böyle kabul et’ dedim; onlar dua ederken, uzaktan dualarına iştirak etmeye çalıştım. O gün bugün de yağıyor.” şeklinde konuştu.

Peygamber Efendimiz’in (SAV) tekvini emirlerdeki hafif bir ahenksizlik, ay ve güneş tutulması, fırtına kopması gibi hadiseler karşısında heyecanlanıp hemen duaya durduğunu nakleden Fethullah Gülen Hocaefendi sözlerine şöyle devam etti: “Şimdi sağımızda-solumuzda bir sürü olumsuz, negatif hadise cereyan ediyor. bir taraftan bir şekavet şebekesi senelerden beri insan öldürmeye doymamış caniler gibi.. Yamyamlıktan daha kötüdür bu. Senelerden beri millete kan kusturuluyor. Bir yerde düşününki, 100 tane insanın ölmesini, nasıl insan olursa olsun, bu 100 tane insanın 10 tane aileyle münasebeti varsa, 1000 tane aileye ateş düşüyor demektir. Bunu hafife alamazsınız ki. Bu her gün cereyan etse bile kanıksanmamalı; büyük bir hadise olarak algılanmalı. 'Allah’ım bu belayı def u ref eyle' demeli.”

‘İŞ OLUP BİTTİKTEN SONRA ‘ŞÖYLE OLMALIYDI, BÖYLE OLMALIYDI’ DEMENİN FAYDASI YOK’

Böyle bir dönemde yıkıcı tenkitlere girmemek, atf-ı cürümlerde bulunmamak ve insanların kuvve-i maneviyelerini bütün bütün kırmamak gerektiğini vurgulayan Gülen, “ ‘Falan, burada iyi bir politika yürütemedi, zayıf diplomasi yüzünden oldu, askerler burada yapmaları gerekli olan şeyleri yapamadılar.’ gibi tutumların iş olup bittikten sonra faydası yok. Aklınız varsa, basiretiniz varsa, think-tank kuruluşlarınız olur sizin. Daha önceden idare edenlere akıl verirsiniz, alternatif sistemler sunarsınız; olmadan evvel, o meselenin önünü almaya çalışırsınız.” dedi.

‘HERKES KENDİ SORUMLULUK ALANI İLE ALAKALI MUHASEBE YAPMALI’

Tarih boyunca musibet anlarında Cenâb-ı Hakk’a teveccüh eden peygamberlerden ve salih kullardan misaller veren Fethullah Gülen, herkesin kendi sorumluluk alanı ile alakalı muhasebe yapması icap ettiğini belirtti. Gülen, “Kıtlık, Medine halkını muvakkaten demir pençesine aldı. Seyyidina Hazreti Ömer milletin başında.. ‘Ben milletin başında olduğuma göre bu daire bana ait, olumsuz bir şey benim yüzümden olabilir!..’ Başını yere koydu; Eslem diyor ki, ‘Harabede yalvarıyordu: ‘Allah’ım benim yüzümden Ümmet-i Muhammed’i mahvetme’ diyordu.’ Bu anlayış ve bu şuurla Cenâb-ı Hakk’a teveccüh etme. Ben bir camide imam isem şayet -onu da yüzüme gözüme bulaştırmış tam yapamamışımdır; uzun zaman yaptığım halde yapamamışımdır- eğer o camiyle alâkalı, o cemaatle alâkalı olumsuz bir şey varsa, ben onu kendimden bilmeli, halk uykudayken kalkmalıyım; “Ey dide nedir uyku, gel uyan gecelerde / Kevkeblerin et seyrini seyran gecelerde / Bak heyet-i âlemde bu hikmetleri seyret / Bul sâniini, ol O’na mihman gecelerde.” demeli, başımı yere koymalı, içimi dökmeli, “Benim yüzümden bu cemaate zarar verme!..” demeliyim. Vilayetteki, vilayeti idare eden insan da, o da kendi dairesi açısından öyle demeli; kasabadaki kendi dairesi açısından öyle demeli; köydeki kendi dairesi açısından öyle demeli; milletin başındakiler de kendi açıları açısından öyle demeli.”

Kitle ruh haletinin dua ve tazarruya teşvik etme istikametinde kullanılabileceğine de değinen Gülen, bu konuda en büyük vazifenin Diyanet İşleri Başkanlığı mensuplarına düştüğüne işaret etti. Gülen şöyle konuştu: “Biraz evvelki mülahazalarımda arzettiğim gibi, belki onlar da düşünüyorlardır yani, bir diyanet teşkilatımız var, milletimizin kaderiyle alâkadardır bu insanlar, giderler hacda Arafat’ta dua ederler, Müzdelife’de dua ederler, hacılara ‘amin’ dedirtirler, bu meseleyi de mutlaka düşünmüşlerdir, keşke camilere, köye-kasabaya en ücra yerlere kadar, ovaya-obaya, meseleyi duyuracak şekilde hep ta’mimde bulunsalar, Allah aşkına İslam dünyası için ve hususiyle de o İslam dünyasına belli bir dönemde başlık yapmış, dümendarlık yapmış milletimiz için ne olur dua edin, iki büklümüz asa gibi, Allah belimizi doğrultma fırsatı versin bize, bütün dünya çapında, zannediyorum yani akıllarına gelir yaparlar bunu. Ramazan-ı şerifi arkada bıraktık, her gecesi belki Kadir gecesiydi, bu istikamette çok iyi değerlendirilebilirdi, fakat insanımızın öyle bir tembihe ihtiyacı vardır.”

Fethullah Gülen Hocaefendi, Türkiye’nin ve İslam dünyasının karşı karşıya kaldığı üzücü gelişmelere karşı dua seferberliği çağrısı yaptı. Peşi peşine gelen musibetleri ve acı haberleri Cenâb-ı Hakk’a yönelme istikametinde değerlendirmek gerektiğini belirten Gülen, dua seferberliği çağrısını şu sözlerle dile getirdi: “Sesim ulaşsaydı, ünüm yetseydi derdim; Türkiye’de bütün camilere hitap edecek insanlara: 'Ne olur Allah aşkına! yağmur duasına çıkıyor gibi çıkın, urbalarınızı tersine çevirin. Ellerinizin iç yüzünü, ayalarını aşağıya doğru çevirin, tevcih edin, Cenâb-ı Hakk’ın bu belaları üzerimizden def u ref etmesi için O’na teveccühte bulunun, ağlayın, sızlayın.”

Herkül.org internet sitesinde yayınlanan ‘Kara Bulutlar ve Dua Seferberliğine Çağrı’ başlıklı sohbetinde Fethullah Gülen Hocaefendi, “Herkesin kendi açısından önemli gördüğü talepleri olabileceğini, bazılarının hayırlı bir çocuk, bazılarının yüksek bir makam, bazılarının da dünyevi bir kazanç için dua edebileceklerini; fakat himmeti yüce insanların dünyadaki umumi hercümercden nasibini alan ülkemizin selamet ve ikbali adına yalvarıp yakarmaları gerektiğini ifade etti: “Bir buçuk milyara yakın bir nüfusumuz var. Ama ilk Müslümanların sayısı 100 bindi, dünyaya kendilerini dinletiyorlardı. Onların onda biri kadar dünyaya kendimizi dinlettiğimiz söylenemez. Ve Müslümanlık var olduğu günden bu yana dünyada bizim dönemimizde yaşandığı kadar da derbeder olmamıştır. İşte himmeti âli olan insanlar, her zaman Allah’a müteveccih olan insanlar, İslamiyet’i seven insanlar, onun bir şey ifade etmesini arzu eden insanlar, milletlerinin ayaklar altında ezilmekten kurtulup başlara taç olmaları, insanlık için sertac-ı iptihac olmaları için ellerini kaldırıp o fırsat, o teveccüh aralıklarını böyle değerlendirmeliler.”

Öncelikle kalplerin uyum ve ittifakı için dua etmek gerektiğini vurgulayan Gülen, bu konuda müminlerin iradelerinin hakkını vererek, birlik ve beraberlik aramaları, Cenâb-ı Hakk’a sözlü-fiili-hali teveccühte bulunmaları gerektiğini belirtti. Gülen, kendisinin namazda bile vifak ve ittifak mülahazalarıyla Allah’a niyaz ettiğini hatırlatarak şöyle dedi: “Eşref saate rastlar diye, Allah’ın kabul buyuracağı bir dakikaya rastlar diye, başımı yere koyduğum zaman, ‘Ne olur Allah’ım şöyle olsun ümmet-i Muhammed; başta ülkemizin insanı böyle olsun; birbirini yemesin, kusurları birbirine mal etmek suretiyle atf-ı cürümde bulunmasın, kendilerini aklamaya-paklamaya gitmesin.. aklamanın-paklamanın kapısı Senin kapındır, Senin dergahına teveccüh etsin ve dua etsinler.”

‘DARDA KALMIŞIN DUASINA ALLAH İCABET EDER’

Darda kalmışın duasına Allah’ın icabet edeceğini söyleyen Fethullah Gülen, “Siz hiç denemediniz mi bunu? Kıtlık olduğu zaman urbalarınızı tersine çevirdiniz, ellerinizi de böyle tuttunuz. Burada biz bunu yaşadık, iki defa yaşadık; 6 ay 1 sene, belki 2 sene kuraklık oldu, bir damla yağmur düşmedi. 3-5 tane ağzı dualı çıktı şurada dua ettiler.. bir gün.. ertesi gün müydü, sağanak sağanak yağmur yağmaya başladı. O gün bugün burası yağmur mahalli oldu. Kıtmirin haline gelince, ‘ben, dedim, onların içinde karışmayayım, benim yüzümden yağmur kesilir’ pencereden baktım. ‘Beni de böyle kabul et’ dedim; onlar dua ederken, uzaktan dualarına iştirak etmeye çalıştım. O gün bugün de yağıyor.” şeklinde konuştu.

Peygamber Efendimiz’in (SAV) tekvini emirlerdeki hafif bir ahenksizlik, ay ve güneş tutulması, fırtına kopması gibi hadiseler karşısında heyecanlanıp hemen duaya durduğunu nakleden Fethullah Gülen Hocaefendi sözlerine şöyle devam etti: “Şimdi sağımızda-solumuzda bir sürü olumsuz, negatif hadise cereyan ediyor. bir taraftan bir şekavet şebekesi senelerden beri insan öldürmeye doymamış caniler gibi.. Yamyamlıktan daha kötüdür bu. Senelerden beri millete kan kusturuluyor. Bir yerde düşününki, 100 tane insanın ölmesini, nasıl insan olursa olsun, bu 100 tane insanın 10 tane aileyle münasebeti varsa, 1000 tane aileye ateş düşüyor demektir. Bunu hafife alamazsınız ki. Bu her gün cereyan etse bile kanıksanmamalı; büyük bir hadise olarak algılanmalı. 'Allah’ım bu belayı def u ref eyle' demeli.”

‘İŞ OLUP BİTTİKTEN SONRA ‘ŞÖYLE OLMALIYDI, BÖYLE OLMALIYDI’ DEMENİN FAYDASI YOK’

Böyle bir dönemde yıkıcı tenkitlere girmemek, atf-ı cürümlerde bulunmamak ve insanların kuvve-i maneviyelerini bütün bütün kırmamak gerektiğini vurgulayan Gülen, “ ‘Falan, burada iyi bir politika yürütemedi, zayıf diplomasi yüzünden oldu, askerler burada yapmaları gerekli olan şeyleri yapamadılar.’ gibi tutumların iş olup bittikten sonra faydası yok. Aklınız varsa, basiretiniz varsa, think-tank kuruluşlarınız olur sizin. Daha önceden idare edenlere akıl verirsiniz, alternatif sistemler sunarsınız; olmadan evvel, o meselenin önünü almaya çalışırsınız.” dedi.

‘HERKES KENDİ SORUMLULUK ALANI İLE ALAKALI MUHASEBE YAPMALI’

Tarih boyunca musibet anlarında Cenâb-ı Hakk’a teveccüh eden peygamberlerden ve salih kullardan misaller veren Fethullah Gülen, herkesin kendi sorumluluk alanı ile alakalı muhasebe yapması icap ettiğini belirtti. Gülen, “Kıtlık, Medine halkını muvakkaten demir pençesine aldı. Seyyidina Hazreti Ömer milletin başında.. ‘Ben milletin başında olduğuma göre bu daire bana ait, olumsuz bir şey benim yüzümden olabilir!..’ Başını yere koydu; Eslem diyor ki, ‘Harabede yalvarıyordu: ‘Allah’ım benim yüzümden Ümmet-i Muhammed’i mahvetme’ diyordu.’ Bu anlayış ve bu şuurla Cenâb-ı Hakk’a teveccüh etme. Ben bir camide imam isem şayet -onu da yüzüme gözüme bulaştırmış tam yapamamışımdır; uzun zaman yaptığım halde yapamamışımdır- eğer o camiyle alâkalı, o cemaatle alâkalı olumsuz bir şey varsa, ben onu kendimden bilmeli, halk uykudayken kalkmalıyım; “Ey dide nedir uyku, gel uyan gecelerde / Kevkeblerin et seyrini seyran gecelerde / Bak heyet-i âlemde bu hikmetleri seyret / Bul sâniini, ol O’na mihman gecelerde.” demeli, başımı yere koymalı, içimi dökmeli, “Benim yüzümden bu cemaate zarar verme!..” demeliyim. Vilayetteki, vilayeti idare eden insan da, o da kendi dairesi açısından öyle demeli; kasabadaki kendi dairesi açısından öyle demeli; köydeki kendi dairesi açısından öyle demeli; milletin başındakiler de kendi açıları açısından öyle demeli.”

Kitle ruh haletinin dua ve tazarruya teşvik etme istikametinde kullanılabileceğine de değinen Gülen, bu konuda en büyük vazifenin Diyanet İşleri Başkanlığı mensuplarına düştüğüne işaret etti. Gülen şöyle konuştu: “Biraz evvelki mülahazalarımda arzettiğim gibi, belki onlar da düşünüyorlardır yani, bir diyanet teşkilatımız var, milletimizin kaderiyle alâkadardır bu insanlar, giderler hacda Arafat’ta dua ederler, Müzdelife’de dua ederler, hacılara ‘amin’ dedirtirler, bu meseleyi de mutlaka düşünmüşlerdir, keşke camilere, köye-kasabaya en ücra yerlere kadar, ovaya-obaya, meseleyi duyuracak şekilde hep ta’mimde bulunsalar, Allah aşkına İslam dünyası için ve hususiyle de o İslam dünyasına belli bir dönemde başlık yapmış, dümendarlık yapmış milletimiz için ne olur dua edin, iki büklümüz asa gibi, Allah belimizi doğrultma fırsatı versin bize, bütün dünya çapında, zannediyorum yani akıllarına gelir yaparlar bunu. Ramazan-ı şerifi arkada bıraktık, her gecesi belki Kadir gecesiydi, bu istikamette çok iyi değerlendirilebilirdi, fakat insanımızın öyle bir tembihe ihtiyacı vardır.”