Tarihin tekerrürü demeyelim, ama Avrupa tarihinin kuralları bir kez daha işledi. Almanya liderliğindeki AB, bataktaki Yunanistana iki ip attı; biri eline, biri boynuna. Kurtarma şartlarına kayıtsız şartsız uyarsa eline verdiğini çekecek, uymazsa boynundakini!

Yunanistan şu anda geçmişin muhasebesini sağlıklı yapacak, bu noktaya nasıl geldiğini sorgulayacak durumda değil. Öncelikle nefes almak ve önümüzdeki seçimlere kadar hayatta kalmak istiyor.

***

Yunanistanın yakın-uzak tarihi aynı zamanda bizim tarihimizin parçalarından biri. Özellikle Halikarnas Balıkçısının, yani Cevat Şakir Kabaağaçlının Anadolu tarihine ilişkin kitaplarını okuyanlar Egenin iki yakasının binlerce yıldır, kâh iç içe, kâh karşı karşıya birlikte yaşadığını eliyle dokunmaktaymış gibi hissedecektir. Sokrat o yakada yetiştiyse Tales bu yakada... Aristo o tarafta doğduysa, Homeros bu tarafta...

Yakın tarihe bakınca, Osmanlının gerilemeye başlamasıyla birlikte Yunanistanın doğumu Batının kucağında oldu. Büyümesi de...

1830’da Mora ve çevresinde 47 bin 514 kilometrekarelik bir toprak üzerinde kurulan Yunanistan, bu tarihten sonra Avrupanın belirleyici olduğu uluslararası anlaşmalarla adım adım büyüdü.

1865’teki İngiltere-Osmanlı anlaşmasıyla 7 Ege adası Yunanistana verildi, yüzölçümü yüzde 5.6 artarak 50 bin 211 kilometrekare oldu.

1881’deki İstanbul Antlaşmasıyla Teselya ve Epirin bir kısmı verildi, yüzölçümü yüzde 33.9 arttı, 67 bin 270 kilometrekare oldu.

30 Mayıs 1913teki Londra Barış Antlaşmasıyla Girit, Selanik, Güney Makedonya verildi. Yüzölçümü yüzde 44.6 arttı, 97 bin 237 kilometrekare oldu.

10 Ağustos 1913 Bükreş Antlaşmasıyla Epirin tümü, Drama ve Kavala da dahil olmak üzere Güney Makedonyanın kalan kısmı verildi. Yüzölçümü 5.6 artışla 102 bin 730 kilometrekare oldu.

1914 Londra Antlaşmasıyla Gökçeada, Bozcaada, Rodos ve Meis dışındaki işgal ettiği tüm adalar verildi. Yüzölçümü yüzde 5.4 artışla 108 bin 311 kilometrekare oldu.

1919’da Neuilly Antlaşmasıyla Batı Trakya verildi. Yüzölçümü yüzde 19.9 artışla 129 bin 880 kilometrekare oldu.

1947 Paris Antlaşmasıyla Rodos ve Meisin yanı sıra Menteşe adaları da verildi. Yüzölçümü yüzde 2lik artışla 132 bin 562 kilometrekare oldu.

Yunanistanın 1. Dünya Savaşı sürecinde Anadoluya ilişkin hayallerini ayrıca anımsatmaya gerek yok.

Yunanistan 21. yüzyıla Kıbrıs Rum kesimiyle birlikte ABnin şemsiyesi altında girdi. AB ile devam şeklini de koşullara uyup uymaması belirleyecek.

***

Koşullar çok ağır.

Öyle bir kemer sıkma ki; sıfır bedene kadar inecek desek, abartmış olmayız.

Özeti; bütün maaşlar düşecek, bütün vergiler artacak.

Ancak bir kaleme dokunulmayacak. O da savunma bütçesi. Doğru anlatımla, silahlanma giderleri.

The Independent gazetesinin haberine göre bu, Yunanistanın, ne olursa olsun, ben güvenliğimden vazgeçmeyeceğimdüşüncesiyle aldığı bir karar değil. Bizzat kurtarma planının baş mimarları Almanya ve Fransanın isteği. Çünkü, bu ülkeye silah satanların başında onların firmaları geliyor.

Yıllardır değişmeyen istatistiklere göre Türkiye ile Yunanistan silah alım sıralamasında ilk 10 ülke içinde.

Örneğin Yunanistana füze satan firma ertesi gün Türkiyeye gelip fısıldıyor:

Yunanistan sana karşı füze aldı haberin olsun. İstersen sana bir iyilik yaparız!

Tabii tersi de geçerli.

Oysa iki ülke kalıcı bir barış yapabilse, hem silahlanmaya ayıracakları para azalacak hem de Ege bereket denizine dönecek.

Geçen hafta Almanya Türkleribaşlıklı yazımızda gurbetçilerimizin 50 yıllık serüveninden üç fıkramsı anıyı paylaşmıştık. Yıllar önce Berlinde Türklerden dinlediğim bir anıyla noktayı koyalım.

Büyük bir apartmanda oturan Yunanlı aile hafta sonu alışverişini yapıp eve gelmiş. Yemek hazırlarken fark etmişler ki tuz almayı unutmuşlar. Her yerin kapandığı saat. Eve Atinadan misafir gelen büyükanne kızına sormuş:

Apartmanda Türk var mı?”

Var, iki kat üstte...

Türklerden istenir... Al bir kâse çık...

Mustafa Balbay/ Cumhuriyet