Türkiye’de “Başkanlık tartışmaları” fırsat buldukça gündeme getirilen bir konu olmaktan çıkıp Tayyip Erdoğan’ın orta vadeli bir planı haline gelmiş durumda. Normalde siyasal açılımları konusunda paslaşarak yol alan AKP bu konuda Erdoğan’ın hayli gerisinde kalıyor. Tayyip Erdoğan’ın hafta başında dile getirdiği “güçler ayrılığı ilkesinin iktidarın önünü tıkaması” başlığı da bunlardan bir tanesi. Pazartesi günü Konya Ekonomi Ödülleri töreninde yaptığı konuşmada “bürokratik oligarşiden” şikâyetçi olan Tayyip Erdoğan’ın “önünü kesen” bütün zümreler ağzının payını almış oldu.

Yasama da, yürütme de, yargı da suçlu; Başbakan haklı!
Erdoğan konuşmasında “Ama kuvvetler ayrılığı denilen olay var ya o geliyor sizin önünüze bir engel olarak dikiliyor. Diyor ki 'senin de bir oynama sahan var' diyor” sözleri ile yasama ve yargıyı planlarının önüne geçip kendisini durdurmakla suçladıktan sonra hızını alamayarak, “bürokratik oligarşi” olarak adlandırdığı yürütme organını da eleştirerek Türkiye Cumhuriyeti içinde kendisinin önünü kesmeyen erk bırakmamış oldu. Nerede ise 10 senelik iktidarında devlet idaresine derinlemesine nüfuz eden, yasama organında ezici üstünlük sağlamış ve yargıyı her haliyle kontrol ettiği defalarca kez kanıtlanmış bu denli güçlü bir iktidarın hâlâ kimi, neden suçladığı sorusu gündeme geldi. Akıllara gelen bir diğer soru ise Erdoğan’ın halkı değişikliğe hazırlamak için mi bu tartışmaları gündeme getirdiği oldu.

Asıl konu sorgusuz, sualsiz itaat
Meselenin kökeninde iktidarın kural, itiraz, direnç istememesi yattığı konusunda yaygın bir görüş mevcut. Yargı ile ilgili sorunları kanun hükmünde kararnameler, yönetmelikler, torba yasalar ile aşan ve bu suretle yargıyı hem işlevsel olarak hem de sistematik bir biçimde sakat bırakan, bu sistemdeki yargı mensuplarına da her türlü idari yaptırımla baskı kuran iktidar, yasamada ise kararlı olduğu konuların usulen de olsa tartışılmasından dahi rahatsız. AKP; işçi, genç, gazeteci hiç kimsenin önüne çıkmasına izin vermezken, Ortadoğu açılımlarından, dizilere müdahalelere varıncaya kadar aslında bu yönelimin adını da koymayı kolaylaştırıyor: Padişahlık...

"Padişahlık patronlara da yarayacak"
Erdoğan’ın konuşmasında bir muhatap da sermaye sınıfıydı. Padişahlık tartışmasında ikna edilecek bir kesim olarak patronlara seslenen Erdoğan sermayenin önünü açma girişimlerinin her seferinde işte bu kesimler tarafından kesildiğini iddia ederek, kendisine yetki verilmesi halinde sermayenin bir dediğinin iki edilmeyeceğinin de sözünü veriyor. Muhalefet partileri de yine sermayeye hizmet yarışında iktidarın önünü kestiği için suçlanıyor.

“Diyor ki 'senin de bir oynama sahan var' diyor. Şimdi Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı’nın tek sığındığı şey bu zaten. ‘yapın’ diyor, ‘Yaptınız da biz mi engel olduk’ diyor. Zaten yasama noktasında engel olabileceğin kadar engel oluyorsun, bağırıyorlar, çağırıyorlar, işte 3 saatte bitecekse, 6 saatte bitiyor ama er veya geç bitiyor. Oradaki zaman kaybının hesabını vermek diye bir durumu yok, çünkü onların sırtında küfe yok. Küfe bizim sırtımızda, onların sorumluluğu, aşkı yok. Biz bu millete aşığız böyle bir farkımız var”.

Bir süre daha ısıtılıp tekrar tekrar gündeme getirileceğe benzeyen başkanlık sisteminde artık start verilmiş görünüyor. Kendince "tartıştırma" evresini geçirmiş gibi görünen Erdoğan artık daha sert çıkışlar ve yıpratıcı hamleler ile, hem "güçler ayrılığı" hem de başkanlık konusunda muhataplarını zorlayacak çıkışlar yapacağı izlenimi veriyor.

(soL - Haber Merkezi)