Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, 17 Aralık sonrası başlayan, zaman zaman Diyanet’i de içine çeken tartışmalarla ilgili sessizliğini bozdu. “Yaşanan süreçte din algısı büyük yara aldı” diyen Görmez, telefon dinlemelerine yansıyan “Bakara-makara” konuşmalarını “Din ve dince kutsal sayılan değerleri alaya almak, istihzaya almak insanın kendi tıynetini ortaya çıkarır” sözleriyle yorumladı.

 BU KONULAR HAKKINDA İLK KEZ KONUŞTU

Cumhuriyet gazetesinden Fırat Kozok'un sorularını cevaplayan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez 17 Aralık Yolsuzluk Operasyonlarından sonra ilk kez sessizliğini bozdu. Görmez'e Muta Nikahı, yolsuzluk, rüşvet, telefon dinlemeleri ve Avrupa Birliği Eski Bakanı Egemen Bağış'ın Kur'an ayetleri ile ilgili konuşmaları konusunda sorulan sorulara cevap verdi.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez şu şekilde konuştu:


Gömez Muta nikahı ile ilgili çıkan tartılmalarla ilgili olarak "Diyanet’in Kuran kurslarında okuttuğu, Peygamberimizin hayatını anlatan bir kitap... Bu kitabın, Peygamber gelmeden önce, cahiliye dönemini anlatan bölümünde, evlenme çeşitlerinden söz edilirken geçen Muta nikahı, cımbızla, bir satırın fotoğrafı çekilerek, sosyal medya ortamında “Diyanet İşleri Başkanlığı Muta nikahını meşrulaştırıyor”diye, gayri insani ve ahlaki bir suçlamayla yayıldı. Böyle bir iftirayı atabilmek için hiçbir ahlak kuralını tanımamak gerekiyor."

‘DİN BÜYÜK ZARAR GÖRDÜ’

Dinin büyük zarar gördüğünü söyleyen Görmez “Bu süreçte din algısı büyük yaralar aldı. Bilhassa gençlikteki din algısı büyük yaralar aldı ve din bu tartışmalardan zararlı çıktı. Neden? Çünkü 30-40 yıldır toplumun hayır ve hasenatıyla, zekatlarıyla bir varlık oluşturan bir yapı, doğrudan gündelik politikanın ve uluslararası siyasetin bir parçası olarak bir mücadele başlatıyor. Halbuki, toplum yardım yaparken, onu zihninde salt dini, ahlaki, eğitim, ilim çalışmaları yapan bir hareket olarak görüyor. Bu açıdan kandırıldığını hissediyor. En çok hayal kırıklıkları bu noktada yaşandı. Sonra, dindar kimlikleriyle öne çıkan insanların birbirlerine attıkları iftiralardan dolayı genç kuşakta din algısı büyük bir yara aldı diyebilirim.” İfadelerini kullandı.

BAKARA-MAKARA TEPKİSİ

Diyanet’in aynı hassasiyeti örneğin “Bakara-Makara” tartışmalarında da göstermesi gerektiği yönünde eleştirilere sessiz kalındığı iddialarına Görmez 1Bir defa din ve dince kutsal sayılan değerleri alaya almak, istihzaya almak insanın kendi tıynetini ortaya çıkarır ve sadece Diyanet İşleri Başkanı olarak değil, inanan bir mümin olarak bunu doğru bulmak asla mümkün olmaz. Ancak, tabii bilhassa bu süreçte insanlar bu gibi hususları birbirlerine silah olarak kullandılar. Yani, keşke amaç Kuran’a olan saygıyı öne çıkarmak olsaydı. Yani, böyle bir konuşmayı yapmak, hele hele toplumu din üzerinden aldattığı itirafını yapmak ne kadar gayri ahlaki ise ve ne kadar günah ise, aslında bu tür günahları, yani iki kişi arasında geçen bu tür günahları teşhir etmek ve kamusallaştırmak da o derece gayri ahlaki.” Şeklinde cevap verdi.

TELEFON DİNLEMELERİ

Telefon dinlemeleri içinse Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez “Hepsi için öyledir. Yani, İslam dini kamu hukukuna tecavüz olmadığı müddetçe, kötülük ve günahın teşhirini kabul etmez. Ben ilkeyi koyarım. Şu anda zaten dinlemelerden nefret ettim doğrusu. Bütün kamunun zarar göreceği, devletin ve milletin topyekün zarar göreceği birşey ise ayrı... Kaldı ki bunu da herhangi bir insan ya da topluluk kendisine bir güç devşirmek için kullanmamalı. Ben hiçbir dinlemenin ahlaki kaygılarla yapıldığını söyleyemiyorum.” Dedi.

YARGI VE EMNİYETTEKİ OPERASYONLAR

Yargı ve emniyette yapılan operasyonlar için Görmez “Bunlar artık hukuk çerçevesinde belirlenecek şeyler. Doğrudan Diyanet’in alanına girmez. Sadece bunu yaparken, gerçekten yanlışlığı yapan kimse, onun tespit edilmesidir. “Suçun şahsiliği” ilkesi yalnızca bir hukuk ilkesi değil, aynı zamanda İslam’ın da ahlaki bir ilkesidir.” Dedi.

 TWİTTER YASAĞI KONUSU

Diyanet’in Twitter yasağını savunduğu yönündeki iddialara Görmez “Peygamberimiz orada bütün dünyayı bir gemiye, insanları da bu gemide yol alan yolculara benzetiyor. Bu gemiyi kimsenin delmeye hakkı yoktur dediğimizde, siyasi olarak şartlanmış bir zihin “Diyanet belli bir partiyi gemi olarak kabul etti” diyorsa, bu o algının sahibinin sorunudur. Biz hutbelerimizi değerlendirirken şartlanmış zihinlerin algılarını da hesaba katmak zorunda değiliz.” Dedi.


KARŞI