Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İsmail Kahraman Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Geliştirme Vakfı Meclis Toplantısı'nda konuştu.

Başbakan'ın konuşmasından satır başları şöyle:

- Yaz tatili artık sona eriyor. Eğitimde 2013-2014 dönemi hazırlıkları yapılıyor. Şu hususun burada özellikle altını çizmek istiyorum. Bizim eğitimin fiziki altyapısından, içeriğine yoğunlaşmamız kaçınılmaz bir noktaya geldi. Genç ve dinamik nüfusu geleceğe hazırlamazsanız nüfus tek başına bir şey ifade etmiyor. Nitelik çok önemli. En önemli aşmamız gereken şey özgürlükler konusudur.

- Özgürlük, istediğim yerde istediğim gibi at oynatmak değildir. Özgürlük, bir başkasının özgürlük alanına kadar o alanda istediğimi yapabilmektir. Bu da kamu düzenini bozmak suretiyle değil kamu düzenine saygı duymak suretiyle ama bir başkasının özgürlük alanına girdiğiniz anda bu hem kamu düzenini bozmayı getirir hem şiddeti getirir hem kargaşayı getirir. Biz, bir başkasının özgürlük alanına saygı duyduğumuz zaman bu ülke tutulamaz.

 

 

'Demokrasiye kapalı bir üniversite bilime asla açık olamaz'

 

- Çocuklarımız tahsil gördükçe daha da cahilleşiyor, kendi kültürüne uzaklaşıyorsa orada bir sıkıntı var demektir.

- Demokrasiye kapalı bir üniversite bilime asla açık olamaz. Farklı görüşlere, farklı fikirlere, farklı yaşam tarzlarına tahammül gösteremeyen bir üniversite bilim üretse bile o bilimden beklenen rehberliği, yol göstericiliği üretemez.

- Ayrımcılığın, ırkçılığın faşizmin özellikle de kendi milletinin değerlerinin, kendi vatandaşlarının yaşam tarzının, kılık kıyafetinin sakalının bıyığının düşmanı olan bir üniversite sadece laboratuvarlarında değil, maalesef sınıflarında, amfilerinde robot üreten bir üniversite olur.

- İlim adamı ilim namusundan, fikir namusundan bedeli ne olursa olsun taviz vermeyen insandır. Ben bir siyasetçiyim, eğer biz bile kalkıp da bilme ters bir şeyi istiyorsak ilim adamının şunu söylemesi en önemli görevidir: 'Öyle değil böyledir' demesi lazım. El pençe divan durup, 'Ferman buyurdunuz efendim' dememesi gerekir. Şu anda biz dünyada bunu yaşıyoruz, ülkemizde de bunlar yaşandı. İşte bunların aşılması lazım.

 

 

'Susmak, çok ağır bir vebalin altına girmektir'

 

- Mısır'daki olaylar karşısında susmak, çok ağır bir vebalin altına girmektir. Özellikle bilim insanlarının, üniversitelerin bu hadiseler karşısında daha gür bir ses çıkarmalarını beklerdim, ama bu olmamıştır. Zira bugün susulur ise yarın konuşmaya, itiraz etmeye kimsenin hakkı olamaz. Bugün darbeye darbe diyemeyenin yarın bir hastalık veya bu hastalık bütün vücuda sirayet ettiğinde, darbeye darbe demesi hiç bir anlam ve ağırlık ifade edemez.

- Mısır'daki müdahale bir darbedir diyemeyen, geçmişten ziyade geleceğe ihanet eder. Darbelerin hiçbir meşru, haklı, makul gerekçesi olamaz. Türkiye'de 'Mursi de hata yaptı' diyerek vicdanlarını rahatlatmaya çalışanlar var.

 

 

'Diktatör diyenin vay haline'

 

- Menderes’e, Erbakan’a hep aynı şeyi söylediler: 'Onların da hatası var…' Benim şahsımda şimdi de diktatör yakıştırması yapıyorlar. Ben diktatör olacağım. Birisi de çıkıp bana diktatör diyecek. Onun vay haline. Çünkü diktatörlüğün karakterinde bu tür şeylere tahammül yoktur. Anında götürürler… Suriye’ye bakın. Yüzbin insan öldürüldü. Benim polisim su sıkıyor biber gazı sıkılıyor. Şiddet diyorlar.

- Molotof atanları özgürlük mücadelecisi olarak değerlendiriliyorlar. Sevsinler sizi.. Özgürlük mücadelecisi fikren mücadelesini verir. Bizim üniversitelerimize asla bunlara müsaade edilmemelidir. Böyle bir şey karşısında yönetim taviz vermeden bunları engellemelidir.

- Meydanı boş bulduklarında aynı şekilde üniversiteleri terör meydanı haline getirmeye çalışıyorlar. İnşallah Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’ni çok daha güçlü bir hale getirmek suretiyle burayı adeta bir cazibe merkezi haline getirelim istiyoruz.

cumhuriyet