Sözüm ona ülke gündeminin de olabildiğince dışına çıkacaktım, başka başka konularla ilgilenmiş, bilgilenmiş olacaktım.

Ne yazık ki öyle olmadı. Dikkatimi çeken her konunun bir ucu içimizde yaşananları çağrıştırıyordu.

İkisini paylaşmak isterim: Macaristan ve Mısır.

***

Macaristan, 1990da Doğu Blokunun çökmesinin ardından Baltık cumhuriyetleriyle birlikte hızla AB bünyesine katılan ülkelerin başında geliyor. Sınırının bir ucu Ukraynaya öte ucu Avusturyaya dayanan bu ülke, Doğu Avrupanın Batının parçası olmasını sağlamak için önemli ülkelerden biriydi. Kopenhag kriterleriyle birlikte ekonomisi liberalleştirilen Macaristana doğal olarak demokrasinin, çoğulculuğun, kısacası ABnin temel değerlerinin de kısa sürede yerleşmesi bekleniyordu.

Sözü uzatmayalım, Macaristanda 2012 başı itibarıyla gelinen noktayı satırbaşlarıyla aktaralım:

- Merkez sağdaki Fidesz Partisi 2011 yılı başında yapılan seçimlerden yüzde 53 oy alarak çıktı, bu oranla parlamentonun yüzde 68ine sahip oldu.

- Fideszin ilk icraatı yargının tamamen iktidara bağlanmasını sağlayacak değişikliklerdi. Bunun için art arda anayasa değişiklikleri yaptı. Yargıçların emeklilik yaşıyla ve ikamet ettikleri yerlerle ilgili oynamalar yaparak önemli konumlardaki 250 kadar yargıcın emekli olmasını sağladı.

- Anayasa Mahkemesinin üye sayısını arttırarak tamamen iktidar yanlısı yargıçların yeni koltuklara oturmasını sağladı. Onların kabulüyle mahkemenin yetkilerini daraltıp sembolik hale getirdi.

- Yazılı, görsel tüm medya organlarının yayınlarını denetleyen, tüm atamaları başbakanın yaptığı ayrı bir kurum oluşturdu. Kurum, para cezası dahil her türlü yaptırım yetkisine sahip.

- İktidara alternatif olabilecek iki parti var. Sosyalist Parti ve ırkçı Jobbik Partisi. Anayasaya ırkçı partilerin kapatılabileceğine dair bir madde koyarak, bu partinin pasifize edilmesini sağladı. Geçmişteki Komünist Partisinin tam bir suç şebekesi olduğunu ilan ettikten sonra Sosyalist Parti onun devamıdır dedi.

- Seçim yasasını yeniden düzenledi. Siyaset bilimcilere göre başka bir partinin iktidara gelmesini adeta olanaksız hale getirdi.

- Bütün bunları yaparken ABden gelen, Bu değişikliklerin anlamı nedir sorularına, ilerleme karşılığını verdi.

***

Mısırda yapılan seçimlerin ardından, bu ülkeye giden gazetecilerin tümü, Müslüman Kardeşler’in ve onlardan daha katı olan Selefilerin seçim zaferinin ardında yatan gerçekleri araştırıyor.

Amerikalı bir gazetecinin gözlemlerinden bölümler aktaralım:

Oyların üçte ikisini alan Müslüman Kardeşlerin ve Selefilerin başarısına dair ilk ipucu, bürolarının birer sosyal hizmet kuruluşu olması. Vatandaşlar kışlık battaniye istemek için uğradığında, parti onlara battaniyelerle birlikte seçim broşürü verdi. Hastane faturasını ödemek için yardım isteyen birkaç kişinin isteği karşılandı... Seçmenlerin önemsediği, şeker ve pirincin fiyatı...”

Amerikalı gazetecinin tercümanı Mısır kökenli başı açık bir Amerikalıymış. “Siz iktidarı ele aldığınızda o başını örtmek zorunda kalacak mıdiye sormuş. Müslüman Kardeşler temsilcisi, Bu onun vereceği kararyanıtını verirken, Selefi politikacı, Bu kadının biraz öğüt alması gerekirdemiş.

***

AB üyesi Macaristanla Ortadoğunun ve Kuzey Afrikanın kilit ülkesi Mısırın birbirinden çok farklı konumları, yaşadıkları değişimler, Türkiyedeki sancıların da sadece iç dinamiklerin eseri olmadığını ortaya koyuyor.

Dünyadaki genel dalgalanmayı iyi analiz etmeden Türkiyedeki iktidarın dayanaklarını ve uluslararası konumunu netleştiremeyiz. Bunu yapacak bağımsız, cesur siyaset bilimci çok az.

Ben de salt gözlemlere dayalı olarak, kesin kanılar ortaya koyma hakkını kendimde görmüyorum.

Ancak şu kesin:

Dünyada ekonomik kriz kadar ciddi bir demokrasi krizi var.

Cumhuriyet