Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 7 ay arayla iki kez kız kardeşine cinsel saldırıda bulunan sanığın her iki eylemini zincirleme suç hükümleri kapsamında tek suç olarak değerlendirmek yerine ayrı ayrı cezalandıran yerel mahkeme kararını onadı. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 7 ay arayla iki kez kız kardeşine cinsel saldırıda bulunan sanığın her iki eylemini zincirleme suç hükümleri kapsamında tek suç olarak değerlendirmek yerine ayrı ayrı cezalandıran yerel mahkeme kararını onadı. Sinop'un Boyabat ilçesinde, Hüseyin G, 2009 ve 2010'da kız kardeşi Ş.G'ye şiddet kullanarak cinsel saldırıda bulundu. Olayın ortaya çıkması üzerine sanık hakkında Boyabat Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldı. Mahkemenin talebi üzerine, Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi, mağdurenin kendi yaş grubunda hafif dereccde zeka geriliği düzeyinde akıl hastalığının bulunduğu ancak olaylarla ilgili verdiği 
tutarlı  ve ayrıntılı bilgiler gözönünde bulundurularak beyanlarına itibar edilebileceği ayrıca cinsel istismar eylemi sonucunda ruh sağlığının bozulduğu yönünde rapor hazırladı.Mahkeme, sanığı, 2009'daki eylemi nedeniyle Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 103. maddesi kapsamında çocuğun cinsel istismarı suçundan 3 yıl hapis cezasına çarptırdı. Ceza, sanığın suçu kız kardeşine karşı işlediğinden yarı oranında artırılarak 4 yıl 6 aya, şiddet kullanarak işlediğinden 6 yıl 9 aya, mağdurenin ruh sağlığı bozulduğu anlaşıldığından 16 yıla çıkarıldı.Sanığın cezası TCK'nın ilgili hükümleri uyarınca yapılan indirimler  sonrasmda 8 yıl 10 ay 20 gün olarak belirlendi. Mahkeme, sanığa 2010'daki saldırısı nedeniyle aynı yasa maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay daha hapis cezası verdi. Sanığın toplamda aldığı ceza 17 yıl 2 ay 20 gün oldu.Kararın temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay 14. Ceza Dairesinin gündemine geldi. Daire, yerel mahkemenin kararını bozdu.Daire kararında, 2009 Ağustos ayı ve 2010 Şubat ayında gerçekleşen cinsel istismar eylemlerinin aynı suç işleme kararı kapsamında değişik zamanlarda gerçekleştirildiği ve her iki eylem arasında hukuki kesinti bulunmadığı ifade edilerek, sanığın eylemlerinin zincirleme biçimde tek suç oluşturduğu anlatıldı.Kararda, sanığın tek suçtan tayin edilen cezasının zincirleme suç hükümlerine göre artırılması yerine her iki eyleminin ayrı suç oluşturduğunun kabulü ile iki ayrı suçtan cezalandırılması bozma nedeni sayıldı.Yerel mahkeme, bozmaya uymayarak ilk kararında direndi. Direnme kararında, her iki eylem arasında 7 aylık bir süre bulunduğuna ve sanığın bu iki eylem arasında benzer nitelikte eyleminin olmadığına işaret edilerek, suçun işleniş biçimi, fiillerin işlendikleri yer ve zamanı, fiiller arasında geçen süre, ihlal edilen değer ve yarar ile korunan değer ve yarar dikkate alındığında sanığın aynı suçu işleme kararı kapsamında söz konusu eylemleri gerçekleştirdiğinin kabul edilemeyeceği vurgulandı.Eylemler arasında makul kabul edilemeyecek bir zaman aralığının bulunduğu, bu durumda suç işleme kararında birlikten söz edilemeyeceği anlatılan kararda, sanığın farklı tarihlerde gerçekleştirdiği eylemlerinin fırsatlardan yararlanma şeklinde değerlendirilmesi ve her iki eylemin de ayrı suç kabul edilmesi gerektiği ifade edildi. Sanık yönünden zincirleme suç hükümlerinin şartlarının oluşmadığı, sanığın, fırsat ortaya çıktığı zaman verilmiş bir kararla ikinci eylemini gerçekleştirdiğinin kabul edilmesi gerektiği kaydedilen kararda, "Aksi durumun kabulü halinde suç ile korunan hukuksal değer de dikkate alındığında sanığa haksız koruma sağlanacak, bu durum da zincirleme suç hükümleri ile ulaşılmak istenen amaçtan, hak ve adalet kavramlarından bizleri uzaklaştıracaktır" değerlendirmesinde bulunuldu. Direnme kararının temyiz edilmesi üzerine dosyayı görüşen Yargıtay Ceza Genel Kurulu, yerel mahkeme kararan onadı.

 


Haber Yurdum