İSTANBUL - ELİF SELİN ÇALIK MUHASİLOVİÇ


Reanda Türkiye Ortağı, Koç Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Altay Atlı, Çin’in Bir Yol Bir Kuşak Projesi'nin son günlerde bazı Batı medyası tarafından "Çin’in borç tuzağı diplomasisi" olarak görülmesini ve ülkenin küresel açılımlarını Anadolu Ajansı için değerlendirdi.

Çin’e Bir Yol Bir Kuşak çerçevesinde özellikle Batı medyasından pek çok eleştirinin yöneltildiğini belirten Atlı, "Özellikle Malezya gibi bazı ülkelerin projeyi iptal veya ertelemeleri bu durumu körüklüyor. En son pazartesi günü Malezya Başbakanı Mahattir Muhammed, Çin’in üstlendiği 3 milyar dolarlık boru hattı projesini iptal ettiğini açıkladı. O nedenle, Çin'e yöneltilen borç tuzağı suçlamaları bu projeye dahil olan bazı ülkelerin projenin bazı ayağını oluşturan yatırım ortaklığından çekilmeleri veya projeden tamamen ayrılmalarından kaynaklanıyor." dedi.

Bir Yol Bir Kuşak Projesi (OBOR) kapsamında Çin’e borçlanan ülkelerin alt yapıya ihtiyaçları olduğunu dile getiren Atlı, "Özellikle Asya'daki bazı az gelişmiş ülkeler kalkınmak istiyorlar ancak bunun için kendi kaynakları yok. O nedenle, başından beri OBOR bunlar için iyi bir fırsattı. Zaten mutlaka bir yerden borç almaları gerekiyor. Çin’den almasalar Dünya Bankası'ndan alacaklar. Bu nedenle, Çin’i eleştiren ülkeler özellikle Batılı ülkeler Çin’den daha az maliyetli ve daha etkili bir proje sunamıyorlarsa eleştirileri boşa kürek çekmektir." açıklamasında bulundu.

Sri Lanka örneği – Hambantota Limanı

Borçlarını ödeyemeyerek Hambantota Limanı'nı 99 yıllığına Çin’e vermek zorunda kalan Sri Lanka örneğindene değinen Atlı, “Sri Lanka, 2005 yılından beri kalkınması için Çin’den arka arkaya borçlar aldı. Bu süreçte Hambantota isimli bir liman ve bir tane de havalimanı inşa etti. Ancak, borçlarını ödeyemeyince limanı 99 yıllığına Çin’e verdi. Daha önce İngiltere’de Hong-Kong’u 99 yıllığına kiralamıştı. Bu durum ona benzer bir durum ve uzun süreli olması sebebiyle uluslararası ilişkilerde olağan dışı olarak algılanıyor. Çin bu limanı hem askeri hem ticari amaçları için kullanıyor. Yani, Sri Lanka bir nevi Çin’in nüfuzu altına girmiş durumda." şeklinde konuştu.

Çin’in özellikle son yıllardaki faaliyetleri için emperyalizm terimini yakıştıran pek çok medya organı ve akademisyenin bulunduğunu ve bu durumun çok manidar olduğunu belirten Atlı, “Baktığınız zaman emperyalizm terimi nereden çıkıyor? Örnekleri, başka yerde. İlk örnekleri ve çıkış kaynağı Batı’da. Çin bu kaynakları borç olarak verdiğini yardım amaçlı vermediğini sözleşmeler imzalanırken net bir şekilde belirtti zaten. Esas mesele alınan kredinin nasıl kullanıldığı ve nasıl yönetildiği. O noktada da Çin’i eleştirmektense açıkçası Sri Lanka’yı eleştirmek gerekiyor. Çünkü, havalimanını kurdukları yer uygun değil, sırf bir havalimanı olsun diye yapılmış. Günlük sadece yaklaşık bir düzine insan geliyor. Buradan şunu çıkarmalıyız; Sri Lanka’nın ülkesi için kar getiren bir projeye imza atmamış olması ve bu sebeple Çin’e kredi borcunu ödeyememesi Çin’in problemi olmamalı. Ancak öte yandan tabii ki Çin'in borçlandırma ve kredi süreçlerinin şeffaf olması ve üst düzey otoritelerce ciddi olarak kontrol edilmesi gerektiğini düşünüyorum.” dedi.

Çin’i emperyalist bir ülke olarak kötü göstermemek gerektiğini ancak Çin’in Asya’yı kurtarmayacağını da bilmekte fayda olduğunu belirten Atlı, “Çin’in elinde sermaye birikimi var ve bunu altyapı, ekonomi, kültür-sanat, ülkesinin imajını güçlendirecek tüm projelere en verimli bir şekilde harcamak istiyor. Dolayısıyla bu Bir Yol Bir Kuşak Projesi ile ilişkileri kapsamında çeşitli projeler yapılıyor. Çin bunları yardım amacıyla yapmıyor. Bunu da resmi ve diplomatik yollarla, anlaşmalarla dile getiriyor." açıklamasında bulundu.

"Çin, küresel güvenlikte de masada olmak istiyor"

Çin'in güvenlik konularında ise güvenlik sağlayıcısı olarak ve ara bulucu olarak daha aktif olmak isteyeceğini belirten Atlı, "Güvenlik kaygıları hakim olan bir coğrafyada Çin’in kendi parası batmış olacaktır. O nedenle bilhassa Bir Yol Bir Kuşak Projesi'nin geçtiği ülkelerde güvenliğe önem verecektir. Çin doğrudan asker gönderme gibi yol izlemiyor. Afrika’da BM’ye asker gönderdi ancak Amerika’nın Suriye’ye gönderdiği gibi doğrudan ordu göndermiyor. Bir yandan BM çerçevesi içerisinde askeri gücünü ortaya koyuyor. Bir yandan Cibuti’de vs. askeri üstler açıyor. Öte yandan Çin yatırım yaptığı limanları da çifte kullanım (dual use) şeklinde değerlendiriyor. Yani, hem askeri hem ticari. Şu anda Çin gemileri Akdeniz’e açıldıkları zaman Pire Limanı'nda da demirliyorlar, yakıt alıyorlar. 21.Yüzyıl Deniz İpek Yolu (21st Century Maritime Silk Road) projesinde bu liman işi geliştikçe limanlar Çin donanması için de birer mini üs haline gelecek." dedi.

Çin'in çeşitli çatışma bölgelerinde ara buluculuk rolleri üstlenmeye başladığının da altını çizen Atlı, "Bunu en son Afrika, Eritre, Güney Sudan meselesinde gördük. Öte yandan Ortadoğu’da Suriye’deki rejim ve muhalif gruplar arasında ara buluculuk yapma çabalarını da görüyoruz. Çin, adımlar atsa da sorunları çözme konusunda bu adımlar çok keskin olmayacaktır. Çin, güvenlik meselelerinde masada olmak yani paydaş olmak amacını güdüyor. Örneğin, geçtiğimiz hafta Çin ile Rusya arasında 300 bin asker 36 bin tank ile geniş çapta bir Vostok Tatbikatı gerçekleştirildi. Buna Çin dahil olmakla askeri manevra kabiliyetini gözler önüne sermeye, tüm dünyaya askeri gücünü göstermeye çalışmaktadır." şeklinde değerlendirmede bulundu.

Kaynak: AA