Mehmet K.’nin başına gelenleri dinlerken öfke ve umutsuzluk arasında gidip geldim. Anlatacağım bu hikayeyi, salı günü yazdığım Lokman Ayva’nın ‘modern işkence’ davasının ikinci bölümü olarak dinleyin lütfen. 

* Mehmet, Türkiye’nin en iyi üniversitesinin en zor girilen bölümlerinden birinden mezun oldu: Boğaziçi Makine Mühendisliği. Akademisyen olmak istiyordu. Yüksek lisans eğitimi için ABD’nin saygın üniversitelerinden birine başvurdu. Kabul edildi. Harika değil mi? 

* Fakat küçük bir pürüz vardı: Belgeleri eksiksiz olmasına rağmen bir türlü vize vermiyordu ABD konsolosluğu. Görevli şöyle demişti: “Görünüşe göre isminiz fazlasıyla yaygın. Derin bir araştırma yapmalıyız.” Allah Allah! 

* Bir ‘Mehmet’ araştırması ne kadar derin olabilir? Ne kadar sürebilir? Hemen cevap veriyorum: 13 ay! Evet, Mehmet vizeye Şubat 2009’da başvurdu, Mart 2010’da alabildi. Bu arada yanan uçak bilet parasını, ABD’deki okulun yurduna verdiği haybeye kirayı filan geçiyorum. İnanın bu hikayenin tali konuları. 

* Mehmet altın değerindeki vizesiyle Ağustos 2010’da ABD’ye gitti, okuluna başladı. Her şey süper. Aralık 2010’da Noel tatilinde ailesini görmek için İstanbul’a geldi. İster misiniz; tatilin ilk haftası çantasını çaldırsın.. Veee o çantada pasaport olsun… 

* Bu durumu pek de önemsemedi. Haklı da. Benim de başıma geldiği için biliyorum; büyütecek bir şey yok. Hemen gidiyorsun, yeni pasaport çıkarıyorlar. Sonra da baki olan vizelerin hiç zorluk çıkarılmadan yeniden işleniyor. 

* Ben de safım. E Mehmet de saf. ABD’nin 11 Eylül’den sonra yarattığı ve Ulusal Güvenlik politikasının nasıl bir insan hakları öğütücüsüne dönüştüğünü hâlâ tam anlayamamışız. 

* ABD Konsolosluğu’na ziyarete gidince yine o tanıdık cümleyle karşılaştı Mehmet: “İsminiz çok yaygın. Eski vizenizde ‘aklanmıştınız.’ Ama o aklanmanın miadı iki ay. Şimdi yeniden isminizi araştırmamız lazım.” 

* Bu konuşmanın tarihi Ocak 2011. Mehmet hâlâ bekliyor ki; ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından ismi aklansın. Ki yüksek lisans eğitimine devam edebilsin. “Her gün konsolosluğun web sitesini, acaba yarın ABD’ye gider miyim diye deli gibi kontrol ediyorum” diyor. 

* Bu arada boş da durmuyor. Araştırıyor, kafa yoruyor. Mesela vize sürecinin ABD’deki ayağını takip etsin diye bir göçmenlik avukatı bulmuş. Ona başına gelenleri anlatmış. Adamdan gelen cevap: “E seni kontrol etmeleri gayet normal. Çünkü bizim hem Türkiye’de hem de Ortadoğu’da düşmanlarımız var!” 

* Böyleyken böyle. Müslümansanız yahut da isminiz Doğu’dan geldiğinizi gösteren tınılar içeriyorsa ABD’de istenmiyorsunuz. Çok zekisiniz, eğitimlisiniz, başarılısınız, faydalısınız… Yetmez. Siz yabancısınız Batı’ya. Siz düşmansınız. 

* Dedim ya, Mehmet saf, ben saf. Birkaç gündür bizden daha saf olanlarına da rastladım ama. Diyorlar ki; Usame’yi öldürdüler, bu Amerikalılar rahatlar. Hıhı evet… Amerika çoktan kontağı kapattı, kabuğuna çekildi, haberleri yok. 

* Not: Mehmet’in durumunda olan birçok üniversite mezunu var. Aylardır oturmuş vizelerini bekliyorlar. Sadece Boğaziçi mezunlarının forumundaki arama bölümüne girip ‘isim benzerliği’ yazmanız yeterli. Hikaye üstüne hikaye.

Ezgi Başaran/ Radikal