Havada boğucu, yakıcı, acı veren lanet bir gaz var.. Golden Hotel’den caddeye çıktığımda gözlerim yanmaya başladı, yanımdakine baktım gözlerinden yaş akıyordu.. Çok geçmeden havada gaz olduğunu anlamıştık.. Etrafımıza baktığımızda caddedeki herkesin aynı durumda olduğunu, gözlerini, ağızlarını kapatmaya çalıştığını gördüm.. Biz otelde toplantıda iken dışarıda olaylar mı olmuştu? Oradaki esnaf yakın zamanda bir olayın olmadığını söylüyordu..
Peki, nereden geliyordu bu yakıcı, boğucu, göz yaşartıcı gaz?
Panik halinde koşuşturmaya başladım ancak bu kaçışın çare olmadığını anladım çünkü gaz her yerde idi, kaçış yoktu.. Golden Otelden Fındıkza’de ışıklara geldiğimizde gazın etkisi aynı şekilde sürüyordu..Yanımdaki doktor Vatan Hastanesi’nde çalışıyordu. Arabasını çağırdı. Beklerken bir simitçi dükkanına sığındık..
Ben artık gaza alışmıştım, sokağa çıkıp resim çekmeye başladım.
KORKUNUN ECELE FAYDASI YOKMUŞ
Taksim Gezi Direnişi başladığında ben müthiş bir solunum rahatsızlığı yaşıyordum. Bu yüzden güya akıllı davranıp eylem alanlarından uzak durdum ama ne çare! İşte biber gazı mı, kimyasal silah mı ne lanet ise hiç beklemediğim bir yerde gelip buldu beni..
ARTIK KORKMUYORUM
Artık korkmuyorum, her an kendimi direnişin ortasında bulabilirim..
Eve geldiğimde yaşadıklarımı yazayım dedim. Aklıma Nazım’ın Karayılan şiiri geldi.
KARAYILAN
Karayılan bir kurtuluş savaşı destanıdır. Karayılan Antepli bir ırgattır. Karayılan unvanını alıncaya kadar umurunda değildi Dünya.. Antep'in işgal edilmesine de aldırmadı. Bir gül fidanının altına gizlenir, başına bir bela almasın diye her şeyden uzak dururdu. Bir gün gene öyle bir gül fidanını siper etmiş yatarken ak bir taşın altından bir yılan kafasını çıkarır ve o anda bir kurşun gelip kafasına isabet eder yılanın. Bunu gören Karayılanın kafası dank eder ve der ki ak bir taşın altında yılanı bulan ölüm bir günü beni de bulur ve o günden sonra Karayılan alır silahı eline düşer düşmanın ardına. Artık o bir kahramandır..
 
 
Siperi bir gül fidanıydı onun,
gül fidanı dibinde yatıyordu ki yüzükoyun
              ak bir taşın ardından
                             kara bir yılan
                                          çıkardı kafasını.
Derisi ışıl ışıl,
             gözleri ateşten al,
                              dili çataldı.
Birden bir kurşun gelip
                      kafasını aldı.
Hayvan devrildi kaldı.
 
Gene de merak ediyorum; bu gaz Fındıkzade’ye nereden geldi? Söylendiği gibi Taksim’den geliyorsa durum sanıldığından da vahim demektir.. Bir kimyasal silah savaşının içinde miyiz?
Bu halka karşı bu savaşı kim açtı?
En önemlisi artık gazdan korkmuyorum..
Rahmi Ofluoğlu