Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Bilirkişilik Sempoyumu'nun açılışında konuştu.

İstanbul'da düzenlenen, bilirkişilik kurumunun sorunlarının ve çözüm önerilerinin tartışıldığı Bilirkişilik Sempozyumu'nda konuşan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, önemli açıklamalarda bulundu.

Konuşmasında bilirkişilik kurumunun önemine işaret eden Bozdağ, sistemin revize edilerek, halka güven vermesi gerektiğini vurguladı.

Bozdağ'ın konuşmasının öne çıkan başlıkları şöyle:

Bilirkişilik güven vermeli

"Bildiğiniz gibi hukuk sistemimiz içerisinde bilirkişilik konusu müstakil bir kanunla bugüne kadar düzenlenmiş değil. Ceza Muhakemesi Kanunu'nda, Hukuk Muhakemesi Kanunu'nda, İdari Yargılama Usul Kanunu'nda belli maddeler içerisinde konu ele alınmış ve oralarda birtakım hükümler yer almaktadır. Ama bu haliyle bile hukuk sistemimizin bilirkişiler çok büyük önem verdiğini görüyoruz. Çünkü bilirkişilik görevi yapanların tarafsız olması, objektif olması, bilim ve fennin getirdiği kurallar çerçevesinde raporunu tanzim edip savcıya, hakime veya mahkemeye takdimi, adalet terazisinin doğru tartması ve adalet kılıcının doğru kesmesi bakımından hayati derecede öneme sahiptir. Maalesef, bugün Türkiye’de yaşan tartışmalar çerçevesinde baktığımızda, bilirkişilik müessesinin kendisine yüklenen bu büyük vazifeyi toplumun güven duygusunu tatmin edecek şekilde yerine getirdiğini söylemek mümkün değildir. Keşke, ‘bilirkişilik müessesi; hukukun, adaletin doğru bir şekilde yerini bulması için üzerine düşeni tam anlamıyla yapıyor.’ diyebilme imkanı sahip olabilseydik. Ama bu imkana sahip değiliz.

Pek çok açıdan sıkıntılar yaşıyoruz. Hem hakimlerimiz, savcılarımız ile bilirkişi yargı görevi yapan arasındaki ilişkiler nedeniyle, hem avukatlarımız bilirkişilerle olan ilişkileri nedeniyle hem de ortaya çıkan kararlar nedeniyle herkesin ve her kesimin yıprandığı ve yıpratıldığı bir pozisyonda ortaya çıkıyor. Onun için bütün bunları ortadan kaldıracak, bilirkişilik müessesine güven müessesi olarak herkesi ve herkesimin bakmasını sağlayacak bir reforma ihtiyacımız var.

 Bilirkişiliği ‘Bilirkişiye gitti, bilirkişi raporunu tanzim etti, o rapora bakan herkes doğru söylüyor, işin aslı bu, tam da isabetli tespitte bulunmuş.’ diyebileceği bir noktaya taşımamız gerekiyor. Yani dosya aynı, deliller aynı, veriler aynı, bilirkişilere verilen malzeme aynı ve bilirkişinin ehliyet nitelikleri aynı. Aynı şeyden iki bilirkişi, birbirinden yüzde yüz farklı bir rapor gönderiyorsa burada bir sorun var demektir. Maalesef bizim yargılama süreçlerimizi en fazla uzanan konulardan bir tanesi de bu. Bilirkişi raporunu tanzim ediyor, rapor geliyor, rapora bakılıyor, pek çok eksikler var. Arkasından yeni bir rapor isteniyor. O geliyor, arkasındaki rapor ile arasında büyük zıtlıklar var. Sonra bir başka rapor ve bu raporlar zinciri devam edip gidiyor. Raporlar birbirinden çok farklı gelince de insanların o konudaki karara o konudaki raporlara inancı da azalıyor. Bunu da bizim ortadan kaldırmamız lazım.

Eğer bir konuda fennin kuralları sabitse, onu kararlarının da sabit olması lazım. Bilirkişi Bekir olunca kural değişiyor, Ali olunca da karar değişiyorsa o zaman burada aksayan, doğru gitmeyen bir şey var demektir. O nedenle bilirkişilik müessesini; baştan sona ele alan, şu anda mevcut hukuk ilklerini muhafaza eden, ama bu müessesenin aksayan yönlerini tespit edip onu çözüme kavuşturan, bundan sonraki yargı süreçlerinde bilirkişiliği de bir güven müessesesine dönüştürecek ve onların raporlarından istifade ederek verilen kararları da halkın ve davada taraf olanların nezdinde ‘doğru oldu, hak yerini buldu.’ dedirtecek bir noktaya getirecek bu adımın son derece önemli olduğunu düşünüyoruz.”

Bilirkişilere ceza-i yaptırım yolda

“Şu anda bir bilirkişi, sahte rapor tanzim etmiş olsa, ‘Ne tür hukuki yaptırımla karşılaşır?’ diye baktığımızda, neredeyse gülünç denecek bir ceza yaptırımıyla karşı karşıya. Eğer sahip olduğu ilmin onur ve şerefine sadık değilse, ahlaki bakımdan da kendini bir kayıtlar altında hissetmiyorsa, bir kural da tanımıyorsa o ceza hiç bir caydırıcılığa sahip değildir. Onun için bilirkişilik müessesi tanzim edilirken bu müessesenin gereklerine uygun hareket etmeyenlerle ilgili bundan sonra Türkiye Cumhuriyeti içerisinde, asla, bilirkişilik yapamayacağı bir düzene geçilmesi, hem de caydırıcı bir ceza yaptırımıyla yüz yüze kalması, son derece önemlidir. Burada, bir hakkın bir kişiden alınıp başka bir kişiye verilmesine, bir kişinin hak ettiği cezadan daha ağır ceza almasına veya hak ettiği ceza yerine cezasızlıkla karşılaşmasına yol açacak bir raporun altına haksız yere birisi eğer imza atıyorsa o imzanın atanının hukuk nezdinde mutlaka bir caydırıcılığının olması gereklidir. Yeni düzen içerisinde bu müeyyideyi artıran hem de bilirkişilik sistemi içerisinde kendisini tanzim edip bu noktada yanlış yapanların bir daha Türkiye Cumhuriyeti’nde bilirkişilik yapmalarına izin vermeyecek mekanizmayı, bu kanun tasarısı kuracaktır. Çünkü bilirkişilerle hakimler, savcılar arasında veya yargı görevi yapanlar arasındaki ilişkiyi doğruluk, dürüstlük, güven esası üzerine koyup  yaptıkları işin ehliyet kuralları çerçevesinde yapıldığına dair kanaati, biz Türkiye’mizin her bir yanında yaygınlaştırıp kabulünü temin edemezsek yargıya güveni de güçlü bir şekilde tesis edemeyiz.

 Bugün, pek çok karar çıkıyor ve bu kararlara dönük insanların eleştirileri oluyor. Kararlar isabet ettiği zaman yargıya güven oluyor, karar isabet etmediği zaman yargıya güven de zarar görüyor. Kararın isabetli isabetsiz olmasında en önemli faktörlerden birisi, bizim bilirkişilerimizin mahkemelerimize sunduğu raporlardır. O nedenle bilirkişilik müessesesinin bütün boyutlarıyla ele alınmasını, tabir-i caizse, eskilerin deyimiyle zapt u rapt altına alınmasını ve denetim sisteminin kurulması, detifikasyon sisteminin kurulması, etik ilkelerinin belirlenmesi, yaptırımların caydırıcı bir noktada olması ve bu noktada ahbap çavuş ilişkisine imkan ve zemin hazırlayan yapının tamamen ortadan kaldırılması ve daha pek çok sorunun birlikte ele alınıp çözülmesi ve herkesçe kabul edecek standartta kurallarla tanzim edilmeye ihtiyacı vardır."

Reform takvimi işliyor

"Türkiye’de yatırım ortamının iyileştirilmesi, yargıya olan güvenin artırılması bakımından da büyük bir kıymete haizdir. Pek çok kişi Türkiye’de atılan bu adımları- eminim ki- yakından takip ediyor, bundan sonra da takip edecektir. Pek çok ülkede bulunan bilirkişilik müessesini de bu çalışmayı yapanlar mukayese çerçevesinde incelediler, oralardan da istifade ettiler. Ama biz bu konuda müstakil bir kanun yapmak suretiyle belki de dünyada bir ilke imza atacağız. Başka ülkeler içinde örnek olacak bir mekanizmayı, bir sistemi, Türkiye’mizde hayata geçirmiş olacağız. Bu açıdan ben bu sempozyum çerçevesinde yürütülecek çalışmaların son derece anlamlı, önemli olduğunu, ülkemizde adalet terazisinin doğru tartması, adalet kılıcının doğru kesmesi, ‘geciken adalet adalet değildir.’ anlayışı gereği, adaletin zamanında tecellisine hizmet etmesi bakımında son derece önemli olduğuna inanıyorum.

Şimdiden bu çalışmaya katkı veren, katkı verecek olan akademisyenlerimize, yargı görevi yapan hakim, savcı; Danıştay, Yargıtay üyelerimize ve konunun uzmanı herkese, ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Buradan da ülkemizde bu konuya ilgi duyan herkese şu çağrıyı yapmak istiyorum: ‘Önümüzdeki günlerde Bilirkişilik Kanun Tasarısı’nı Bakanlar Kuruluna, oradan da TBMM’ye sevk edeceğiz. Bu kanun tasarısı üzerinde görüşü, önerisi, eleştirisi olan herkesi, buna dair eleştirilerini, görüşlerini, önerilerini, hem Adalet Bakanlığına hem TBMM Başkanlığına iletmeye davet ediyorum. Çünkü, her görüş her fikir, her eleştiri, bizi, yaptığımız veya yapacağımız belki bir yanlıştan kurtaracak; daha doğruyu yapmamıza yardımcı olacaktır.’

Bu kanun siyasal renkleri barındıran bir kanun değil, esasında adaletin doğru tecellisi için teknik bir alt yapıyı oluşturan temel bir yasa olacaktır. O çerçevede herkesin görüşüne, önerisine, eleştirisine; bunun açık olduğunu, söz söylemek isteyen, öneri göndermek isteyen, eleştiri göndermek isteyen, herkesin adresinde Adalet Bakanlığı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğunu buradan ifade ediyor ve katkı vermeye, her bir vatandaşımızı buradan da ayrıca çağırıyorum. "

Kişisel Verilerin Korunması Kanunu

"Bu toplantı vesilesiyle yargı konusunda birkaç hususu da dikkatlerinize sunmak istiyorum.

Önümüzdeki dönemde 4 yıl içerisinde yargı konusunda çok ciddi reformlara Türkiye, sahne olacaktır. Özellikle Yargı Reformu Strateji Belgesi diye Türkiye kamuoyuna paylaştığımız, Yargı Reformu Eylem Planı’yla da takvimlendirerek kendimizi bağladığımız bir yol haritamız vardır. Bu yol haritası içerisinde önemli adımları bu süre içerisinde atacağız. Türkiye’de 4 yıl seçimin olmaması bizim bu reformları gerçekleştirme konusunda elimizde yeterli bir zamanın da varlığını göstermektedir. Biz bu zamanı verimli kullanmak, var olan sorunları ortadan kaldırmak, Türkiye’nin ihtiyacı olan müesseseleri kurmak için büyük bir çabayla, büyük bir gayretle geçireceğiz. İşte, bunlardan birisi bilirkişilik müessesesi. Bir tanesi de geçenlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sevk ettiğimiz, kişisel verilerin korunması konusunda hazırladığımız kanun tasarısıdır.

Türkiye’de kişisel verilerin işlenmesi, bugüne kadar müstakil bir yasaya tabi değildi. Özel kanunlarda hükümler var. O kanunlar ki hükümler çerçevesinde bir kişisel veri işleme usulü vardı. Ama şimdi kişisel verileri koruma kanunu çerçevesinde Türkiye’de kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin tamamına kişisel verileri işlerken uyacakları asgari kuralları bu kanun getiriyor. Asgari kuralların dışında özel kurallar varsa onlarda ilgili özel kanunlarda var, onlar da beraber uygulanacak ama herkes asgari bu kurallara uyacak adeta bu düzenleme kişisel verilerin işlenmesinin anayasası düzenlemesidir. Herkes buna uyacak, bu çerçevede kişisel verileri işleyecekler. İşlediler, vatandaşlar işlenen bu verilere ulaşma, muhtevasını öğrenme, eksiği varsa onun tamamlanmasını isteme, yanlışı varsa bunu sildirme hak ve imkanına da sahip olacak. Herkes kendisiyle ilgili kişisel verileri işleyenlerin ellerinde ne veriler var, bunlara daha güvenli bir yoldan ulaşma imkanını, bundan da daha ötesi onları sildirme, düzeltme, tamamlatma imkanına kavuşmuş olacak.

Türkiye’de bu kanun gündeme gelince, ‘Milleti hükümet fişleyecek!’ diye haber yapanlar, manşet yapanlar, işin aslını ya bilmeden yapıyorlar ya da bilerek bir algı operasyonu çerçevesinde onu yapıyorlar. Esasında bu kanun gündeme geldi ve yasalaşıyor diye Türkiye’deki vicdanlı ve objektif bakan herkesin bu kanunu hazırlayanlara ‘Şurada eksik var, bunu düzeltin ama bu haliyle bile teşekkürü hak ediyor.’ demesi lazım. Çünkü bugüne kadar keyfe keder işlenen bilgiler işleyenlere hesap sormayan, sordurmayan bir sistem, bir müeyyidesi olmayan bir yapı ve bütün bunların ötesinde şimdi çok büyük bir mekanizma oluşturuluyor ve güvence getiriliyor. Bu açıdan da son derece önemli bir reformu hayata geçireceğiz. Ayrıca ciddi müeyyideler de geçiriyoruz.

Kişisel verileri hukuka aykırı bir şekilde işleyenlerle ilgili Türk Ceza Kanunu’nun 135 ve devamı maddelerinde yer alan ceza hükümleri dışında bu kanun kapsamında ayrıca idari yaptırımlar getiriyor. 135. Madde ve 138. Maddelerdeki cezaların bir kısmında da kısmi artışlar sağlamak suretiyle etkin bir müeyyide sistemini hayata geçirmeye karar vermiş durumundayız. Onun için bu, kişileri fişleme değil, kişileri fişleyenlere karşı kişileri koruma, kişilerin verilerini koruma kanunudur. Bugün internete girdiğinizde herkes sizin bir kimliğinizi soruyor, bilginizi soruyor. Siz onları veriyorsunuz ki işlem yapıyoruz ama bunları koruyan bir düzen yok.  İlk defa bunları koruyan ve bu verileri işleyenlere de hesap soran bir düzen getiriyoruz. İşleyenlere de uyacak. işleyenlere de kuralları koyan bir düzen getiriyoruz. Her kurumda verileri işleyecek sorumlu kişi belli olacak. Onlar da ilan edecekler. Siz de hesabı yanlış olduğu zaman ondan soracaksınız, onlarda kendi elemanlarını eğitecekler ve herkes verileri işleme konusunda bir gayretin, bir çabanın içerisinde olacak."

Yargılama süreleri kısalacak

"Önemli konulardan bir tanesi de uzayan yargılama sürelerini kısaltmak. Esasında bilirkişilik konusuna attığımız bu adım, uzayan yargılama sürelerini kısaltma bakımından tarihi bir adımdır. Çünkü raporların gitme sürelerini önemli ölçüde azaltacak bir adımdır. Ama öte yandan hepimiz de biliyoruz ki Türkiye'de uzayan yargı süreci var ve bundan da şikayet eden büyük bir ülke var. Onun için bu şikayetleri ortadan kaldırmak ve yargılamaları hızlandırmak bakımından, adaletin zamanında tecellisini temin etmek için önemli adımları atacağız. Bütün bunları detaylandırmak zaman alacaktır burada ama şu kadarını bilmenizi isterim ki hem yargıya gelen işin bir kısmını yargıya gelmeden çözümünü sağlamak, hem her işin Yargıtay’a gitmesini önleyecek bir düzen kurarak daha aşağılarda kesinleşmesini sağlamak, hem de alternatif çözüm yollarını hukukumuzun içerisinde çoğaltmak, olanları da etkinleştirmek ve kapsamını genişletmek yoluyla bu konuda ciddi değişiklikler, ciddi adımlar önümüzdeki günlerde atılacaktır.

Geçenler de Bakanlıktaki arkadaşlara bir talimat verdim. ‘Şu anda Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde görülen en eski tarihli dava hangisidir.’ diye. Bana getirilen en eski dava, 1932 yılında açılmış; Çanakkale’de bir dava, tam 83 yıldır devam ediyor. Bu son derece büyük bir ayıp. Daha bunun gibi pek çok dava var. Yılan hikayesine dönmüş bu davaları sona erdirecek bir mekanizma kuracağız. Arkadaşlarımız onun üzerinde çalışıyorlar. Belki bölge adliye mahkemeleri nezdinde, belki Türkiye'de ayrı bir mahkeme kurarak veya başka bir formül bularak hakimlerin karar vermekten çekindiği bu davaları karara bağlayıp kesin hükümle sonuçlandıracak bir mekanizmaya ihtiyaç var. Bu davalarla ilgili ayrı bir mekanizma oluşturmak suretiyle bu davaları bitiren önemli bir adımı atacağız. Türkiye'de 83 yıllık bir davayı bundan sonra kimse konuşmayacaktır."

Toplantıda, HSYK Başkanvekili Metin Yandırmaz, Adalet Bakanlığı Bakan Yardımcısı Bilal Uçar, Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kenan İpek,Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Basri Bağcı,Danıştay ve Yargıtay üyeleri,Adli Tıp Kurumu Başkanı Doç. Dr. Yalçın Büyük,Genel Müdürler,Daire Başkanlar, Bakanlık Bürokratları,Yargıtay ve Danıştay daire başkanları ve üyeleri, adli ve idari yargı hakimleri, Cumhuriyet savcıları, avukatlar, akademisyenler, bilirkişilik müessesesi ile yakından ilgili kurum ve kuruluşların temsilcileri de hazır bulundu.

  Kaynak: Hukukmedeniyeti.org