TÜSİAD toplantısının açılışını yapan Boyner, protestonun bedelini çok ağır ödeyen öğrenciler, iş güvenliği yetersizliği nedeniyle can veren işçiler, ezilen kadınlar adına konuştuğunu da vurguladı. Boyner, yargının kendisini siyasetin yerine koyması eğilimlerinden rahatsız olduklarını belirtti.

TÜSİAD Başkanı, kürtajın “anlaşılması zor bir duyarsızlıkla” tartışıldığını belirterek tecavüzü neredeyse doğal karşılayan beyanların rencide edici olduğunu vurguladı. Boyner, en ağır bedel ödeten sorun olan Kürt sorunu konusunda adım atan CHP ve AKP’ye destek verdi.

ŞEHRİBAN KIRAÇ

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Ümit Boyner, TÜSİADın bazen ekonomi dışı konularda fazla görüş serdettiğini düşünenlerin olduğunu dile getirerek ekonominin yalnızca ekonomi olmadığını, toplumsal çıkarı her şeyin önüne koyma azmini taşıyan bir kurum olarak, görüşlerini dile getireceklerini vurguladı.

Boyner, AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ve eski AB Ortak Dış ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Dr. Javier Solananın da katılımıyla düzenlenen TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısında konuşmasının tamamını başta Kürt meselesi, yeni anayasa, AB süreci ve kürtaja ayırdı. Boynerin konuşmasının ana hatları şöyle:

Sadece kendi adımıza değil, vergi veren tüm iş dünyası adına, çalışanlar adına, düşünenler adına, protesto etmenin bedelini çok ağır ödeyen öğrencilerimiz ya da kıyafeti nedeniyle üniversiteye sokulmayan gençler adına, sansürlenen medya mensupları adına, ezilen ve şiddete maruz bırakılan kadınlar adına, iş güvenliği standartlarında geride kaldığımız için canını kaybeden işçilerimiz adına bunları yapmak zorundayız.

Biliyoruz ki, paydalarımız ortak olsa da olmasa da başkalarının haklarını kendi haklarımız kadar titizlenerek savunmak ahlaken ve etik olarak doğru tavırdır.

Eğitim yalnızca siyasetin meselesi değildir ki yaptığımız çalışmaları ve sonuçlarını kamuoyu ile paylaşmayalım. Bu sistemde okuyacak olanlar, bizim çocuklarımız.

Kürtaj tartışmaları bizi rencide etti

Son zamanlarda kadının konumu, toplumsal hayatta layık görüldüğü yer, kadın söz konusu olduğunda kullanılan dil ve üslup en hafifinden ürkütücüdür. Anlaşılması zor bir duyarsızlıkla gündemde tartışılan kürtaj konusu, tecavüzün neredeyse doğal karşılandığını ihsas eden aşağılayıcı beyanlar, yalnızca kadınları değil toplumun vicdan sahibi tüm kesimlerini rencide etmiştir, kırmıştır.

Önümüzde çözülmesi gereken iki ana meselemiz var. Birisi Kürt meselesi. Tüm boyutlarıyla Cumhuriyet döneminin en zorlu ve son otuz yılın siciline baktığımızda toplumumuza en ağır bedeli ödeten meselesi bu. Türkiye bu yarayı kapatmadan huzur bulamaz.

Uludere faciasında vahim bir hata varsa bu hatanın nedenlerini ve faillerini bilmek kamuoyunun hakkıdır. Bu olayı şeffaf bir şekilde sonuca bağlamak Türkiye açısından gerçekten bir demokratik devlet olma sınavı niteliği kazanmıştır.

Kürt meselesinde, 2005 ve hele 2009 yıllarının yeşerttiği umutların solduğu bir sırada ana muhalefetin bir atılım yapması, iktidar partisinin de buna olumlu yaklaşarak işbirliğine yanaşması doğrusu bize umut verdi. Diğer partileri de bu tablonun içinde görebilmeyi arzu ederiz.

Anayasa tartışmaları bağlamında temel hak ve hürriyetlerin kayıtlara bağlanmadan güvenceye alınmasını arzu ediyoruz. Bu bağlamda da yargı erkinin çok köklü bir reformdan geçmesi gerektiğine inanıyoruz. Yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına büyük önem veriyoruz. Yargının kendisini siyasetin yerine koyması türü bir uygulamaya dönüşmesi eğilimlerinden de rahatsızız.

Cumhuriyet tarihi içinde maalesef Türkiyedeki hiçbir siyasi akımın çok parlak, pirüpak, özgürlükler ve hakları hep ön plana alan katıksız demokrat bir sicile sahip olduğunu söylemek mümkün değildir. Siyasetimizin bu nedenle toplumumuz kadar hızlı bir modernleşmeye ve demokratik zihniyet devrimine ihtiyacı vardır.