Yok. Şimdilik ‘Bağımsız Muğla Cumhuriyeti’ni ilan etmek niyetinde değilim. Bodrum’un ihtiyacı daha o kadar da değil. Gelin bir derdimi anlatayım.
Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı var. Türkiye eğer 10 bin dolar kişi başına gelirden 25 bin dolara ulaşacaksa bunu ancak yeni bir anayasayla gerçekleştirebilir. Türkiye, 1960’lardan beri kişi başına gelir açısından, Amerikan kişi başına gelirinin yüzde 25’leri civarında debeleniyor. Bir türlü sıçrayamıyor. Sonunda 10 bin dolar düzeyine geldik. Dünden elbette iyiyiz. Ama hâlâ Amerikan kişi başına gelirinin yüzde 25’leri civarında debeleniyoruz. Daha ileri gittiğimiz yoktur. Orta gelir tuzağı işte tam da budur. Bizimle aynı seviyede yarışa başlayan Güney Kore, Amerikan kişi başına gelirinin yüzde 60’larına yaklaşmış durumdadır. Bir yeni sıçrayışın başlangıç noktası nedir? Yeni bir anayasadır. Yeni anayasa, zenginleşmek için lazımdır. Etrafa baktıkça ben buna daha da fazla kanaat getiriyorum. Gelin bugün size Bodrum çevresinden birkaç izlenim anlatayım. Bence Bodrum’un ihtiyacı bir yeni anayasadır.

Bugünlerde, her yaz olduğu gibi Muğla çevresinde dolanıyorum. Türkiye’nin en güzel yerleri Muğla’da. Datça ile Marmaris, Köyceğiz ile Bodrum, hepsi burada. Şimdi şöyle etrafınıza baktığınızda Türkiye’nin idari sistemiyle ilgili problemi burada da görüyorsunuz. Mesela alın Bodrum’u. Bodrum Yarımadası 557 kilometrekare. Bodrum aslında hep birlikte düşünülmesi gereken bir bütün. Bütün koylarını birlikte ele almak lazım. Buralarda yaşayanların, içinde yaşadıkları bölgenin imkânlarından en fazla yararı elde etmeleri için bu gerekli. Bunun için ortada meselenin bütünü üzerinde düşünen ve çözüm getirebilen bir tek aklın olması lazım. Ama gelin görün ki Bodrum’da tam on bir adet belediye var. Yarımadanın her bir köşesini bir başka akıl düşünüyor. Birbirleriyle işbirliği yapmıyorlar. Birbirlerine güvenmiyorlar. Sonuç bizi kötü bir denge durumuna götürüyor. Milletin ev üstüne ev kurarak, inşaat yaparak zenginleşmeye çalışmasından başka yol kalmıyor.


Daha önce İstanbul’a ne yaptıysak öyle yapıyoruz. Tek tek evlerin yerini Bodrum’da da apartman daireleri alıyor. Bir yerden bir yere gitmek için sıkışan trafikte özel otomobil içinde beklemek gerekiyor. Ortak akıl olmayınca, su mecrasını kendi kendine buluyor. Bodrum bir küçük İstanbul oluyor.

Peki, diyeceksiniz ki bunların anayasa ile ne alakası var? Var, hem de çok var. Sakil idari yapımızın temel tasarımı oradadır. Desek ki, Bodrum Yarımadası’nda on bir belediye fazla, gelin bunları teke indirelim. Yeter mi? Böylece o ortak akıl devreye girer mi? Hayır, yetmez, Muğla’da Ankara’ya bağlı kamu kuruluşlarının programlarını koordine etmeye çalışan bir il özel idaresi ve valilik var. Peki, onları da kaldırsak yeter mi? Yetmez. Ankara’da, sanki Bodrum’un her tür derdini bilirmiş gibi, Bodrum’a yapılacak kamu yatırımlarını planlayan ve de hiçbiri bir diğeriyle konuşmayan bir sürü bakanlık var. Daha önce İstanbul’u bu hale kim getirdi? Aha bunlar getirdi. Şimdi Bodrum’u bir küçük İstanbul haline kim getiriyor ve de getirecek? Aha bunlar getirecek. Bu kalabalıktan ne çıkar? Çıksa çıksa gürültü çıkar. Vasatlık çıkar. İşte buralarda da olan odur. Türkiye’nin orta gelir tuzağından çıkması demek, vasatlık zincirini kırması demektir. Vasatlık zincirinin kırılması için sağlam bir tartışmayla bir yeni anayasaya ihtiyaç vardır.

Türkiye’nin idari yapısı, yerelin söz hakkını arttıracak, karar alma süreçlerinde milleti güçlendirecek, milletin hesap sorma kanallarını açacak ve genişletecek bir biçimde yeniden ele alınmalıdır. Demokratik denetim her zaman için merkezi vesayetten iyidir. Türkiye’nin yerel yönetimleri üzerindeki vesayet rejimi yeni anayasada kaldırılmalıdır.

Sadece Diyarbakır için değil, Muğla için de kaldırılmalıdır. Bodrum’un İstanbul gibi içinden otomobillerin geçtiği bir kent olmaması için kaldırılmalıdır.
Türkiye’nin acilen bir yeni anayasaya ihtiyacı vardır. Bodrum’un kurtuluşu, Bodrumluların zenginleşmesi buna bağlıdır.

Radikal/ GÜVEN SAK