ANKARA

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Kara Harp Okulunda yaşanan eylemlere ilişkin aralarında kursiyer subayların da bulunduğu 164 kişinin yargılandığı davada savunma yapan sanık kursiyer Teğmen Ahmet Konuklar, komutanları tarafından kandırıldıklarını belirterek, "Bizi o gece orada ateşe attılar." dedi.

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki duruşma salonunda görülen davanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan Konuklar, üniversiteden mezun olduktan sonra girdiği sözleşmeli subaylık sınavını kazandığını, eğitim için Kara Harp Okulunda bulunduğunu söyledi.

Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz’da alarm verildiğini, bunun üzerine teçhizatını alarak içtima alanına geçtiğini anlatan Konuklar, jetlerin alçak uçuşu nedeniyle yemekhaneye götürüldüklerini ifade etti.

Daha sonra komutanlarının daha güvenilir bir yere gideceklerini söyleyerek kendisinin de aralarında bulunduğu kursiyer subayları helikoptere bindirdiğini belirten Konuklar, kısa bir zaman sonra Genelkurmay Başkanlığı Karargahı'na getirildiklerini söyledi.

"Bizi o gece orada ateşe attılar"

"Helikopterden indirdiğimizde yerde kanlar içinde yatan sivil giyimli birini görünce bir anda şok yaşadım, akabinde kendimizi bir duvar dibinde attık." diyen Konuklar, bir subayın sivillere ateş etmeleri için emir verdiğini iddia ederek sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bir asker ateş etmemizi istedi. Ona silahımızda mühimmat olmadığını, neden ateş edeceğimizi sorduk. Bunun üzerine o da kim olduğumuzu sordu. Öğrenci olduğumuzu söyledik. Bunun üzerine oradan ayrıldı. Zaten üzerimizde şarjör yoktu, tüfeklerimiz boştu. Tüfeklerimiz dolu olsaydı da ateş etmemiz mümkün değildi. Bazı arkadaşlar telefonla polisi arayarak kandırıldığımızı söyledi. Oradan ayrılmak için çok mücadele verdik ancak her seferinde silahlı askerler tarafından engellendik. Daha sonra Üsteğmen Hasan Ali Seyrek tuvalete götürme bahanesiyle bizi grup grup oradan çıkardı. Hiç kullanmadığım şarjörsüz silahımı polise bıraktım."

Askeri öğrenci statüsünde olduğunu, darbe girişimi yaşandığını bilmesinin mümkün olmayacağını, o gece komutanları tarafından kandırıldıklarını savunan Konuklar, "Aldığım emirleri sorgulama ve uymama gibi bir durumda değildim. Kimseye zarar vermedim, halkla karşı karşıya gelmedim. Hiçbir terör örgütüne üye değilim. Bizi o gece orada ateşe attılar." diye konuştu.

"Komutanların emriyle Genelkurmaya gittim"

Üsteğmen Salim Başaran da darbe girişiminden önce Kara Harp Okulunda 6. Bölük Komutanı olarak görev yaptığını, 15 Temmuz akşam saatlerinde nöbetçi subay Emrah Akdeniz’in kendisini arayarak karargaha gelmesini istediğini söyledi. Harp Okuluna gittiğinde, kursiyer subayların teçhizatlı bir şekilde içtima alanında toplandığını gördüğünü anlatan Başaran, Siirt'te görevli olmasına rağmen o gece karargahta bulunan sanık eski Albay Erdoğan Kurt’un emri ile helikopterlere bindiklerini öne sürdü.

Genelkurmay Karargahı'na iniş yaptıklarında silah sesleri geldiğini, sivilleri içeri girmeye çalışırken gördüğünü belirten Başaran, terör saldırısına karşı güvenlik önlemi için getirildiklerini düşündüğünü iddia etti.

Başaran, "Amirlerim tarafından Genelkurmay Başkanlığının güvenliğini sağlamak amacıyla görevlendirildim. Bu görevi icra etmek için helikopterle söz konusu bölgeye gittik. Başka bir amacım yoktu." savunmasını yaptı.

"Rütbeliler silah doğrulttu"

Sanık kursiyere Teğmen Arif Karataş, 15 Temmuz’da, ileriki tarihlerde Afyon’da tatbikata katılacakları için çarşı iznine çıktığını ve akşam 21.30 içtimasına girdiğini söyledi.

Çarşıdan geldiği için sivil kıyafetli olduğunu, Afyon'a gitmek için hazırlık yaptığı sırada "silah başı" alarmı verildiğini ve kendisinin de rastgele bir silah alarak otopark bölgesine intikal ettiğini ifade eden Karataş, daha sonra yemekhaneye geçtiklerini dile getirdi. Karataş, buradan da güvenli bölgeye aktarılacakları söylenerek 02.30 civarında helikopterlere bindirildiklerini, güvenli bölge diye Genelkurmay Başkanlığına götürüldüklerini anlattı.

"Genelkurmay bahçesine indiğimizde 8-10 tank vardı, nizamiye kapıları kırık dökük haldeydi." diyen Karataş, buradaki rütbeli subayların "Geçin yerinize, kimse yerini terk etmeyecek" dediğini söyledi.

Karataş, "Bu şekilde sabahın olmasını bekledik. Tehdit ve hakaretten dolayı olduğumuz yerden kaçamıyorduk. Sabah olduğunda kaçmak için çıktık ama rütbeliler bize silah doğrultarak 'Üzerinizdeki üniformanın hakkını verin. Kimse bir yere gitmeyecek, geri dönün.' dediler. Biz de geri döndük." dedi.

"Ölümü göze alarak apoletlerimizi de söktük, er gibi görünmek için ve kaçmaya çalıştık. Durdurdular." diye savunma yapan Karataş, "diğer taraftaki arkadaşlarına yardım edecekleri" yalanıyla bulundukları yerden ayrılabildiklerini bildirdi. Karataş, daha sonra komutanlarının kendilerini hizmet taburu binasının alt katına götürdüğünü ve ardından erlerle birlikte parmaklıklardan geçerek polislerin açtığı yerden silahlarını bırakıp çıktıklarını belirtti.

Karataş, hiçbir cemaat ve cemiyetle irtibatı bulunmadığını, ByLock kullanıcısı olmadığını iddia ederek tahliyesini ve beraatini talep etti.

Duruşma yarın sanık savunmalarıyla devam edecek.

Muhabir: Ertuğrul Subaşı, Tanju Özkaya

Kaynak: AA