Biz güce ve şartlara göre gömlek değiştirmeyiz.

Başbakan Anayasa Mahkemesi’nin Twitter kararı üzerine; “Anayasa Mahkemesi’nin kararına saygı duymuyorum, bu karar milli değildir” diyor.

AYM başkanı Haşim Kılıç, AYM’nin 52. Kuruluş yıldönümü töreninde başbakana cevap veriyor ve özgürlükleri, birey haklarını, yargıyı savunuyor.

Bekir Bozdağ Haşim Kılıç’a cevap veriyor ve ağır konuşuyor. Her ne kadar ağır sözlerini seviyeli bir üsluba oturtmaya çalışsa da  Bozdağ’ı dinleyen herkesin anladığı satır başları ile şunlardır:

Haşim Kılıç evine davet ettiği misafirlerine kaba davranmış, nezaketsizlik etmiştir.

Haşim Kılıç günlük konulara girmiş, siyasi açıklamalar yapmıştır.

Haşim Kılıç AYM’yi  süper bir temyiz mahkemesi olarak takdim etmiş ve diğer hakimleri küçük düşürmüştür.

Haşim Kılıç’a ve Anayasa Mahkemesi’ne karşı böylesi sözleri, ithamları hukukun üstünlüğünün olduğu  hiçbir demokratik ülkede göremezsiniz.

Başbakan ve hükümet mensupları bir yandan paralel yargı diye yargıyı yerden yere vuracak diğer yandan rejimin teminatı olan Anayasa Mahkemesi’ne saldıracak.

Başbakanın Twittir açıklaması 

MİLLİ DEĞİLDİR

AYM, Twitter dün itibariyle tekrar açıldı. İfade özgürlüğü engellendiği söyleniyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu karara uymak durumundayız. Ama saygı duymak zorunda değilim. Bu karar saygı duymuyorum. Şu anda alınmış olan bu karar, birincil mahkemelere müracaat edilmeden, hukuk yolları tüketilmeden AYM’ye götürmüştür. AYM’nin bunu reddetmesi gerekirdi bu bir.  

İkincisi özgürlükler yaklaşımını doğru bulmuyorum. Zira bu ticari şirkettir. Bu şirkette sadece Twitter değil, YouTube’da Facebook’ta ticari şirkettir. Bunun ürününü alıp almamak herkesin tasarrufundadır. Bunun özgürlükle alakası yok. Özgürlük noktasında temel haklar noktasında AYM’de bunca bekleyen dosyalar varken, iki gün önce AYM’nin direkt kendilerine başvurmak suretiyle böyle bir karar almasını ben doğrusu milli bulmuyorum. Bunun yanında ABD’li şirketin savunması yapılırken, bizim milli ahlaki her türlü değerlerimiz bir kenara konuluyor.

Haşim Kılıç’tan bir alıntı

2010 yılındaki anayasa değişikliğine kadar, Anayasa Mahkemesi’nin özgürlük, demokrasi, laiklik ve sosyal hukuk devleti konularındaki sınırlayıcı ve daraltıcı anlayışından mağdur olanların bugün, bireylerin hak ve özgürlük alanını genişleten, önündeki engelleri kaldıran, evrensel standartları hayata geçiren bir anlayışa dönüşmüş olan Mahkeme kararlarından rahatsızlık duymalarını yaşadıkları garip bir çelişki olarak görüyoruz. Bizler adil olmayı kutsal bir görev kabul eden bir medeniyetin mensupları olarak, gücün ve şartların etkisiyle gömlek değiştiren bir karakterin sahibi olamayız. Dün hak ihlaline uğrayanların nasıl yanında yer alınmışsa, bugün de kimliği, kişiliği, gücü ve rütbesi ne olursa olsun, hak ihlaline sebep olan herkesin karşısına, aynı adalet gömleğiyle çıkmaya devam edeceğiz. Mahalle baskısı ile yargı mensuplarının görüş, düşünce ve kararlarının etki altına alınma çabaları, adaletin kutsallığına inanmış olanlar için geçerli değildir. Anayasa Mahkemesi, insan onurunun zorunlu kıldığı hak ve özgürlükleri, hiçbir ayrım yapmadan ve bir hesabın içinde bulunmadan, ilgilisine ulaştırmaktan başka amacı olmayan bir yargı kurumudur. Son yıllarda yargı alanında yaşananların toplumda yarattığı güvensizlik ve olumsuzluklar, Anayasa Mahkemesinin adeta bir temyiz makamı gibi algılanmasına yol açmış, umut haline gelen bireysel başvuru yolunu kullananların sayısı çok büyük rakamlara ulaşmıştır. Esasen tutuksuz yargılanmanın kural, tutuklamanın istisna olduğu bir sistem yerine, uzun tutukluluğun asıl, tutuksuz yargılanmanın ise istisna olduğu bir yargı sürecini yaşıyoruz. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuruların % 70’inin adil yargılanma konusundaki şikâyetler olduğu gözetildiğinde, yargı organlarımızın topluma sunduğu adaletin hangi düzeyde olduğunu sorgulamak zorundayız. Bu oran, önceki bölümde önemi vurgulanan hukuk güvenliğine, yargı organlarımızın verdiği olumsuz katkıyı göstermektedir" dedi. 

adaletbiz