Rusya ile ilişkilerin düzelmesi olumlu. Biz demiyor muyuz yurtta barış, dünyada barış diye? Buna aykırı iş yapılınca eleştiriyorsak, buna uygun iş yapılınca da tebrik etmemiz gerekir. Doğru iş yapıyoruz, olması gerekeni yapıyoruz.

****

Bu süreçte, sanki kendi dış uzaydan Türkiye'ye teleskopla bakıyormuş, Türkiye gemisinde değilmiş gibi, Putin hayranlığına kapılan ve Türkiye Cumhurbaşkanına hakaret edenleri anlayabilmiş değilim. Bu eleştiri değil, bir akıl tutulması.

*****

Rusya ile ilişkilerin bozulmasının sebebi, malum uçak düşürme olayı. Türkiye, anladığımız kadarıyla, uçağın hava sahamız içinde düşürüldüğü iddiasını haklı olarak sürdürüyor. "Düşürmeyebilirdik, bir kez daha bakalım işin aslına" noktası etrafında dolaşıyoruz. Keşke uçak düşürüldükten sonra o kadar kesin konuşmalar yapılmasa, "Rus uçağının sınır ihlali ve uyarıları alıp almadığı durumunu inceliyoruz, sınır ihlali de bu üzücü olay da olmamalıydı" gibi daha yapıcı cümleler kurulsaydı. Diplomatlar, bu uyarıları yapmak için var, ya da öyle olmalı.

****

Uçağın sınırımıza girdiği ve düşürüldüğü o 17 saniye içinde Başbakanın veya Cumhurbaşkanın "vur emri" vermesi fiilen mümkün değil. Vuran pilotun, karargâhtan emir almadan tetiği çektiğine de ihtimal vermem. Eğer öyle olsaydı, olayın hemen ardından Türkiye adına yapılan açıklamalar bu kadar sert olmazdı, kuşkuya yer bırakırdı. Öyleyse soru, Türk pilot, o 17 saniye içinde uymakla yükümlü olduğu o emri hangi komutandan aldı, o emir doğru bir emir miydi, olasılıklar hesaplanırken siyasi iktidarın böyle bir olasılık için talimatı neydi? Zamanla öğreneceğiz sanırım.

***
Acaba Rusya ile ilişkiler, olay öncesine döner mi? İlişki düzeyi açısından döneceğini sanıyorum. Çünkü hem Rusya'nın hem Türkiye'nin menfaatleri bunu gerektiriyor. Ancak Türkiye neredeyse bir yıldır Ortadoğu denklemlerinin içine aktif olarak alınmadı. Rusya da bu dönemde Suriye'de epey mesafe katetti. İlişkiler ağını genişletti. Türkiye, büyük ölçüde dışına çıkarıldığı Ortadoğu'yu planlama masasının neresine oturabilir göreceğiz. 15 Temmuz işgal girişiminde uğradığımız zarar, kuşkusuz enerjimizi ve gücümüzü içeriye yoğunlaştırmamızı gerektiriyor. Ancak akıllı ve tarihsel gerçekleri bilen bir dış politikayla etkin konuma gelebiliriz. Tabii TSK'nın caydırıcı gücünün yeniden tesis edilmesi kaydıyla.

****
Türkiye'nin Rusya'yla yakınlaşması, NATO'dan çıkmamızla, AB adaylığından resmen vazgeçmemizle sonuçlanabilir mi? Hayır, öyle olmaz, olmamalı. Rusya ile yakınlaşma ayrı, NATO ve AB ayrı. Birini diğerine tercih etmek zorunluluğumuz yok. Yani Rusya'yla ilişkilerimiz düzelirse, NATO ile bozulur denilemez. Biz, NATO ittifakının üyesiyiz, Avrupa Konseyindeyiz ve AB'ye adayız. Bunun sebebi, güvenliğimiz ve Anayasamıza göre hukukun üstünlüğüne dayanan çoğulcu katılımcı bir demokratik devlet olmamız. Rusya'nın başını çektiği Şanghay Ekonomik İşbirliği Örgütü, üyelerinin demokrasiyle yönetilmemesi sebebiyle kuşkusuz Avrupa Konseyi'ne AB'ye bir alternatif olamaz.

***
Bu çerçevede bir kez daha hatırlatalım. Türkiye'nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü, devletimizin ve Milletimizin bekası, hukukun üstünlüğünü tesis etmemize bağlı.

Çünkü;

- Mücadele ettiğimiz terör örgütleri karşısında meşruiyetimiz aşınır, o örgütler ise taban kazanır.
- 78 milyon Türk vatandaşı, sadece adalet paydasında kalıcı olarak kucaklaşabilir.

****

Bu arada, ilk günden beri söylüyoruz. FETÖ ile PKK arasındaki ilişkiye dikkat. Bu konuyla ne ilgisi var demeyin. Olup biten her şey Ortadoğu'nun yeniden planlanmasıyla ilgili. Türkiye, sahanın en güçlü oyuncularından biri olma potansiyeline sahip. Türkiye'nin milli menfaatleri ile bölgede etkin olan devletlerin bir kısmının menfaatleri ise çatışıyor. PKK, bazı devletler için kullanışlı bir araç. Kendi de eninde sonunda devletleşmek istiyor. FETÖ ise, devlet kademelerine sızmak yerine artık Türkiye'yi tek başına yönetmek istedi ve işgal eylemine kalkıştı. Bağlantı gözümüzün önünde duruyor.


Av.Prof.Dr.Metin Feyzioğlu