Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısı TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaşmasına rağmen tartışmalar sürüyor. Tasarıya en başından beri muhalefet eden CHP İzmir Milletvekili ve İçişleri Komisyonu Üyesi Birgül Ayman Güler’e tasarı hakkındaki düşüncelerini sorduk.

Tasarının başkanlık sistemi için federal alt yapıyı kurmak ve köyleri ranta açmak gibi iki temel özelliği olduğunu savunan Güler, tasarının hayata geçmesiyle birlikte iller arasındaki eşitsizliklerin daha da derinleşeceğini açıkladı. Güler, ayrıca tasarının bir an önce yasalaşması için TBMM’de yapılan hukuksuzlukları anlattı.

“Yerel yönetimin gücü il düzeyine yükseltildi”
Güler, tasarının yerel yönetimleri yok ettiğini belirterek, köylerin yüzde 47’sinin, belediyelerin ise yüzde 54’ünün kapatılarak mahalleye dönüştürüldüklerini söyledi. Mahalle muhtarlıklarının tüzel kişilikleri olmadığını, yani bütün iktisadi ve sosyal faaliyetleri yapma yetkisi olmadığını belirten Güler, köy ve belediye tüzel kişiliklerinin eritilmiş olduğunu, yerel yönetimin gücünün il düzeyine yükseltildiğini söyledi.

“Başkanlık sistemi için altyapı hazırlığı yapılıyor”
İllere büyükşehir belediyesi üzerinden tüzel kişilik verileceğini söyleyen Güler, yapılan değişikliklerin başkanlık sistemi için gereken federal altyapıyı kurmak olduğunu şu sözlere savundu:

“Bu kanun illere büyükşehir belediyesi üzerinden tüzel kişilik veriyor. Bu tüzel kişiliğin başındaki büyükşehir belediye başkanı seçilmiş kişi. Kaynakları var ve özerk karar verme yetkisi var. Yanı başında aynı alanda yetkili olan bir vali var. Kaynakları yok, özerk hareket gücü yok, il halkıyla ilişkisi yok. Çok kısa bir süre içerisinde bir ipte iki cambaz oynayamayacak. Şimdi valilik kaymakamlık yani il genel idaresi tarafından yapılan iş ve görevler bu ilin tüzel kişisi olan büyükşehir belediyelerine aktarılacak.

Bu aktarma için altyapı hazır durumdadır. Şu andan başlayarak bu aktarma süreciyle beraber bir idari federalist yapı memleketin 29 ili itibarı ile bu tüzel kişilik değişimi ile gerçekleştirilmiş durumda. Süreç neye hizmet eder diye baktığımızda başkanlık sistemine hizmet edecek. Zaten Türkiye’de 2007 referandumuyla Cumhurbaşkanını halk seçsin kararı zaten verilmişti. Şimdi Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na AKP başkanlık sistemini öngören hükümler teklifinde bulundu. Biz de biliyoruz ki başkanlık sistemi taşrada bizim şimdiki yetki genişliği sisteminde çalışamaz. Bir eyalet örgütlenmesi gerektirir. Dolayısıyla bu gelişmeyle de bağladığınızda tüzel kişilik değişimi, başkanlık sistemi hazırlığı bize bir şey gösteriyor, taşrada idari yapı inşa edilmiştir.”

“Köyler ranta açılacak”
Tasarının ikinci temel özelliği olan köyleri ranta açmanın sonucunda köylünün mülkünü elden çıkarması ve mülkün el değiştirmesi durumlarının yaşanacağını belirten Güler, bu durumun doğal sonucunun köylü nüfusun köyünden göç etmesi olduğunu söyledi.

“Kanun doğal kaynakların istismarına yol açacak”
Tasarının doğal kaynaklar üzerine etkilerine de değinen Güler, yaşanacak doğal kaynak talanını şu şekilde anlattı:

“Köy tüzel kişilikleri çok büyük ölçüde bu alanlara yerleşmiş olan maden, su kaynakları ormanlar ve elbette toprak demektir. Köylü kadim haklarını kullandığı bu alanı terk ettiğinde buralar doğrudan piyasada iş gören özel mülkiyet konusu haline gelecek ve bu doğal kaynakların çok büyük ölçüde istismarına yol açacak.

Şimdiye kadar hep kentsel dönüşümü konuştuk. Türkiye eğer bu kanun yürürlüğe girerse, tarihinde görmediği bir doğal kaynak talanı ve kırsal mülkün el değiştirme süreci yaşayacak.”

“Yasayla denkleştirme formülleri en yoksul iller aleyhine bozuldu”
Güler tasarının görece daha zengin durumda olan 29 il ile diğer iller arasındaki eşitsizliği daha da artıracağını şu sözlerle ifade etti:

“Büyükşehir belediyesi kurulduğu ilde ödenen genel bütçe gelirleri tahsilat toplamının yüzde 6’sını para ilden çıkmadan kasasına atıyor. Her ay toplanır Türkiye’de genel bütçe vergileri. Dolayısıyla bu 29 ilde toplanan paranın yüzde 6’sı o ile bırakılacak, geri kalan yüzde 94 ulusal kasaya girecek. Ulusal kasadan bu 52 ilin belediyelerine yüzde 2.50 pay ayrılıyor. Pay ayrılan yer yüzde 6’lık ayırmalar nedeniyle çok küçülmüş durumda. Bunun rakamsal büyüklüklerini de yakında çıkaracağız, o zaman göreceğiz fecaat nedir.

Düşünsenize en yüksek genel bütçe geliri veren il Kocaeli. Kocaeli’nin yüzde 6’si Kocaeli’ne kaldıktan sonra geri kalan 52 ile yüzde 2.50 paylaşılmak üzere ulusal kasaya girecek. İstanbul, İzmir, Bursa, Antalya, Adana, Mersin hepsi böyle. Dolayısıyla Türkiye’de 52 ilin belediyeleri genel bütçe vergi gelirlerinden yüzde 2.50 pay alacaklar. Ama bu payı daha küçük bir havuzdan alacaklar. Sonuçta bu bölgesel merkezleri Türkiye’nin geri klan kısmı fonlayacak ama onlar daha az pay alacaklar. Bu gerçekten önemli bir sorundur. Türkiye’de akçal denkleştirme dediğimiz şey, eşitsizlikleri gidermek üzere kullandığımız denkleştirme formülleri en yoksul iller aleyhine bozuldu.”

“Plan Bütçe Komisyonu süreci hızlandırmak için yalan beyanda bulundu”
Komisyonlardan Genel Kurul’a kadar tasarının yasalaşma sürecinde hukuksuzların diz boyu olduğunu vurgulayan Güler, süreci hızlandırmak için yapılan hukuksuzlukları şöyle anlattı:

“Taslak gizli hazırlandı adeta. Kamuoyuyla hazırlık sürecinde hiçbir görüş alışverişi yapılmadı. Sonra her taslak hazırlayan bakanlık tarafından diğer bakanlıklara başbakanlık eliyle sunulur. Şunu öğrendik ki hiçbir bakanlığa görüş sunulmamış. Meclis’e geldi, Plan Bütçe Komisyonu ve İçişler Komisyonu görevlendirilmişti. Plan Bütçe Komisyonu’ndan bir yazı geldi, ‘bizim işimiz çok, görüşemeyiz bunu’ diye. Sonra öğrendik aslında takvimler boştu. Tümüyle işi hızlandırabilmek için böyle bir yalan beyanda bulundu Plan Bütçe Komisyonu. Çünkü Plan Bütçe Komisyonu tali ikincil komisyon, İçişleri Komisyonu birincil komisyondu. İçtüzüğe göre birincil komisyon ikincil olanın sonucunu bekler. Burada o bekleme süresini kesebilmek için Plan Bütçe Komisyonu’na yalan beyanda bulunduruldu. Tek komisyon çalıştı, İçişleri Komisyonu. Bu komisyona da toplumsal kesimlerden hiçbir temsilci davet edilmedi.”

“6 maddelik metin Genel Kurul’da 39 maddeye çıkarıldı”
Güler komisyon aşamasından sonra TBMM Genel Kurulu’nda yaşananları ise şöyle açıkladı:

“İçişleri Komisyonunda biz işimizi bitirdiğimizde ortaya çıkan 6 maddeden oluşan bir metindi. Genel Kurul’a geldik ki karşımızda redaksiyon yetkisini kullanan Komisyon 39 maddelik bir metin çıkarmış. Ve Genel Kurul bunu bir temel kanun saydı. Temel kanun demek, maddeler üzerine beşer dakikayla sınırlı birer konuşma yapmak demek. Oysa hemen hemen her maddede en az 3 değişik konu işleniyor bu tasarıda. Birinci madde örneğin 6 fıkradan oluşuyor, 6 değişik konudan söz etmeniz lazım. Dolayısıyla Genel Kurul görüşmeleri de temel kanun kapsamına alınarak yapılması gerektiği gibi yapılamadı. Burada da aynı tavır sürdü, bir an önce bitirme tavrı. Bu tabi Meclis ortamını çok gergin bir hale getirdi. Muhalefet olarak bizler konuştuk. Komisyon’da olduğu gibi Genel Kurul’da da iktidar milletvekilleri ne görüşlerini söylediler, ne yaptıkları işi savundular, ne de eleştirilere cevap verdiler.”

(soL - Haber Merkezi)