Hayrettin Karaman 12 maddelik olan "Orucu bozmayan şeyler" listesinde, "Eşini öpmek", "Kadına bakarken dokunmadan boşalmak" gibi ifadelere yer verdi. 

Ayrıca gıybetin de orucu bozmadığı savunulan liste, şu sıralar sosyal medyada en çok konuşulanlar arasında. 

KARAMAN'IN ORUCU BOZMAYAN ŞEYLER LİSTESİ

I - Oruçlu olduğunu unutarak yemek, içmek ve birleşmek

Unutmamakla beraber istemeden, kazara boğazından içeri bir içecek veya yiyeceğin girmesi/kaçması müctehidlerin çoğuna göre orucu bozar ve yalnızca kaza gerekir, ama bazı müctehidler, "Ümmetim unutma, yanılma (hata, kaza) sebebiyle yaptıklarından bir de zorlanarak yaptıklarından sorumlu değildirler (bunların hükmü kaldırılmıştır)" mealindeki hadise dayanarak, bunların da orucu bozmadığını ifade etmişlerdir.

2- Oruçlu iken uykuda ihtilâm olmak.

3- Kadına bakarken dokunmadan boşalmak.

4- Krem veya sürme kullanmak.

5- Eşini öpmek.

6- Gıybet etmek.

7- İstemeden kusmak.

8- Boğazına toz, un vb. kaçması.

9- Geceleyin cünüb olup yıkanmadan imsak vaktini geçirmek.

10- Dişlerinin arasında kalan ve nohut tanesi kadar olmayan bir şeyi yutmak.

II - Denizde, nehirde, banyoda ve benzeri yerlerde yıkanmak, banyo yapmak.

12- Deri altına, adaleye veya damara iğne yaptırmak.

Bilal Erdoğan ve vakfı için Hayrettin Hoca fetvası

İşte Karaman'ın o yazısı;

İŞTE HAYRETTİN KARAMAN'IN OLAY YARATAN TÜRGEV FETVASI

"TÜRGEV örneğinde, mütevelli heyeti arasında Başbakanımız'ın oğlu ve kızının bulunması; bu vakfa iftiralar atarak Başbakan'ı ve ailesini yıpratmak istiyorlar.

Bu dört vakıf ve benzerlerinin bize ait kültür ve medeniyet değerlerini ihya ve inşa amacına yönelmiş olması; onlar ise bir başka medeniyeti taklit etme peşindeler.

Sonda söyleyeceğimi şimdiden söyleyeyim: İşte bilhassa bu iki gerekçe sebebiyle ülkemizin güzel insanlarının bu ve benzeri vakıflara sahip çıkmaları, ellerinden geldiği kadar yardım etmeleri, yıpratma kampanyalarının etkisi altında kalmamaları, hatta bu yüzden daha bir gayret ve heyecanla işe koyulmaları önemli bir vazife oluyor."

TÜRGEV'İ BÖYLE SAVUNDU

Hayrettin Karaman yazının devamında TÜRGEV hakkındaki iddiaları tek tek ele aldı ve adeta vakıf sözcüsü gibi yanıt verdi. İşte o satırlar;

"Başbakan'ın, bakanların, bunların aile fertlerinin, ülkenin seçkin simalarının vakıflarda, derneklerde vazife almaları, diğer hizmet erbabı için güçlü bir teşvik unsurudur. Kendileri için hiçbir menfaat peşinde olmadan buralarda hizmet veren bu zevat takdir ve tebrik edilecek yerde karalanır, yıpratılır, taarruz hedefi yapılırsa ülkeye kötülük edilmiş olur.

EN KÜÇÜK MENFAAT İZİ YOK

İthamların ve iftiraların arasında 'bu oğulların ve kızların kendilerine en küçük bir menfaat sağladıklarına' dair olanı yok. Ayıp, günah, suç diye diye ortaya atılan ithamların tamamı 'bu vakfa (ve benzerlerine) devletin veya belediyenin arazilerinin tahsis edilmesi, uzun vadeli ve ucuz kiralaması, devlet ve belediyelerle iş yapan bazı zenginlerin ve iş adamlarının bu vakıflara bağışlarda bulunmaları ve bu bağışların 'bir çeşit rüşvet' olduğundan ibarettir.

BAĞIŞ NE ZAMAN RÜŞVET OLUR

Yapılan bağışların rüşvete benzer olabilmesi için iki şeyi bilmek gerekir:
1. Bu bağışları yapanların niyetlerini.
2.
Bu bağışları yapanların daha sonra bu yüzden devlet ve belediyelerden menfaat elde ettiğini.

Eğer elde bu iki konuda kesin bilgi ve belge var ise ortaya konur, teşhir edilir ve bu gibi kimselerden yardım kabul edilmez. Ama sırf kötü zanna dayanılarak insanlar itham ediliyor, bu hayır ve hizmet kuruluşlarına yardımın önüne set çekilmek isteniyorsa bu oyuna da gelmemek gerekiyor.

HİZMETİ ENGELLEMEK İSTİYORLAR

Bende hasıl olan zan ve intiba, bu vakıflara yapılan yardımları yıpratma vesilesi yapanların niyetlerinin (amaçlarının, maksatlarının, oyunlarının) bize göre de ahlaksızlık olan rüşveti önlemek değil, bu önemli hizmetleri engellemek olduğudur.

Bu kanaatten hareketle ilgililere şu tavsiyede bulunmak isterim:

Adı geçen vakıflara ve hizmet kuruluşlarına yardımda bulunan kimselerin daha önce ve sonraki faaliyet ve taleplerini inceleyerek istismarcılara fırsat vermeyelim. Ama kesin bilgi sahibi olmadıkça insanları kötü zan altında bırakmayalım ve hayra hizmetleri teşvik edecek yerde engelleme oyununa gelmeyelim.

Hayrettin Karaman kimdir

1934 yılında Çorum'da doğdu.  İlk İmam Hatip okullarından biri olan Konya İmam Hatip Okulu'na girdi ve ikinci dönem mezunları arasında yer aldı (1959).  Yeni açılan İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'nde okudu ve ilk mezunlarından biri olarak 1963'te mezun oldu.  İki yıl İstanbul İmam Hatip Okulu'nda meslek dersleri öğretmeni olarak çalıştıktan sonra İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'ne fıkıh asistanı oldu. 

ÖĞRETİM ÜYELİĞİNE BAŞLADI

"Başlangıçtan Dördüncü Asra Kadar İslam Hukukunda İctihad" konulu tezi ile fıkıh öğretim üyesi oldu (1971). 
Aynı yıl İzmir Yüksek İslam Enstitüsü'ne tayin edildi. 1975'te tekrar İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'ne döndü. 
Yüksek İslam Enstitülerinin İlahiyat Fakülteleri'ne dönüşmesinin ardından akademik çalışmalarını tamamlayarak sırasıyla doktor, doçent ve profesör unvanlarını aldı. Eylül 1976-Eylül 1980 yılları arasında yayımlanan Nesil dergisini çıkaranlar arasında bulundu.