"Gazeteciler olmasaydı bu cunta böyle terör estiremezdi." diyen Küçük, "O yüzden cuntanın kara propaganda şeflerinin talimatıyla yayın yapan gazeteciler de bu süreçte yargılanacak." diye yazdı.

Yazısında "Hukuka aykırı talimatları uygularsanız bunun hukuki bedeli olur." ifadelerine yer veren Cem Küçük ardından Nazlı Ilıcak'ı da içine katarak şöyle yazdı: "Daha önce isimlerini deşifre ettiğim gazeteciler artık açık açık yasadışı konumlarını itiraf etmeye başladı. Mesela Nazlı Ilıcak geçen salı günü Aydın Doğan'ın kanalında demokrasiyi savunan Abdülkadir Selvi ve Nagehan Alçı'ya karşı açık açık emniyet yargı cuntasının dublajlığını yaptı."

İşte Cem Küçük'ün yazısından ilgili bölüm:

"Köprüden önce son çıkış geçildi. Demokratik hukuk devletine yönelik Erdoğan'ın deyimiyle bu Haşhaşi saldırısı geri püskürtülecek. Devletin polis, yargı ve istihbarat gücünü kullanarak toplumu terörize eden cunta yapılanması hak ettiği cezayı görecek. Ördükleri kirli ilişkiler ağıyla insanları terörize eden emniyet-yargı cuntası ve uzantıları seçilmiş meşru hükümete darbe girişiminin bedelini ödeyecek.(...)"

"(...)Sık sık yazdığım gibi cemaatin emniyet-yargı cuntasının en önemli ayaklarından biri medya. Eğer cuntanın istediği kara propaganda yayınlarını yapan gazeteciler olmasaydı bu cunta böyle terör estiremezdi. O yüzden cuntanın kara propaganda şeflerinin talimatıyla yayın yapan gazeteciler de bu süreçte yargılanacak. Hukuka aykırı talimatları uygularsanız bunun hukuki bedeli olur. Dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde mafya ve çete gibi yapılardan talimat alan gazeteciler yargılanır ve medyadan tasfiye edilir. Darbe destekçileri itibarlarını koruyamazlar. Başbakanlık Teftiş Kurulu yasaların verdiği yetkiye dayanarak paralel çetenin elemanlarını izliyor. Tüm suç kanıtları BTK'nın elinde. Darbeci polis şeflerinden, savcılardan, hoşgörü ve diyalog maskesiyle kara propaganda yapanlardan emir alan gazetecilerin vay haline..."

MESELA NAZLI ILICAK

"Daha önce isimlerini deşifre ettiğim gazeteciler artık açık açık yasadışı konumlarını itiraf etmeye başladı. Mesela Nazlı Ilıcak geçen salı günü Aydın Doğan'ın kanalında demokrasiyi savunan Abdülkadir Selvi ve Nagehan Alçı'ya karşı açık açık emniyet yargı cuntasının dublajlığını yaptı. Seçilmiş meşru hükümeti savunan iki yazara karşı Nazlı Ilıcak'ın söylediği söz suç itirafnamesi gibiydi. Ilıcak aynen şöyle söyledi: 'Siz hırsızları savunuyorsunuz, ben de hırsızları yakalamaya çalışan polisleri.' Bu sözlere Selvi ve Alçı isyan etti, hatta Alçı, 'Yandaş gibi davrananın kim olduğu ortada. Siz bir vesayete karşı durdunuz. Bugün başka bir vesayetin kucağına oturdunuz' diyerek haklı isyanını dile getirdi.

Açıkça meşru hükümete ve Başbakan'a hırsız diye iftira atan Ilıcak hukuken bu hükümetin emrinde çalışan kimi polis şeflerinin hükümeti devirme girişiminde olduklarını da itiraf etmiş oldu. İnanın bu kadar kesif demokrasi karşıtlığını 28 Şubat'ta bile yaşamadık. Emniyet yargı cuntası askeri darbecilerden çok daha cüretkâr. Demokrasiyi yok etmeye adanmış ruhlar böyle oluyor demek ki. Öyle ki aynı programda Nazlı Ilcak'a onlarca ileti gönderecek kadar gözü dönmüş bu emniyet yargı cuntasının. Ilıcak da paralel yapının dublaj sanatçısı olmayı kabullenecek kadar Erdoğan nefretiyle dolu.

Meşru hükümete karşı girişilen cunta faaliyetlerinin hukuken bir bedeli olacak. BTK tarafından bu yasadışı eylemlerinin kaydedildiğini bile bile bunu yapıyorlar. Tıpkı 28 Şubatçı askerler gibi hiç kimsenin bu darbeciliği sorgulamayacağını sanıyorlar. Feci biçimde yanıldıklarını cümle alem görecek. Çetenin emriyle yayın yapan tüm gazeteciler ve finansörlüğünü yapan işadamları da bunun bedelini ödeyecek."

Odatv.com