Polisin barikatlarla engelleme yaptığı, tazyikli su ve gaz sıkarak müdahale ettiği yürüyüş görüntüleri dış basında da yer buldu.
Yürüyüş ve polisin müdahalesi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu arasında sert bir polemiğe neden olurken, Ankara Valisi Alaaddin Yüksel de eleştirilerin hedefindeydi.

Ulus’taki müdahaleden sonra Kızılay yönündeki barikatın açılması da ayrı bir tartışma yarattı. Barikatın açılması talimatını kimin verdiği sorusu gündeme geldi. Başbakan Erdoğan, barikatın açılması için talimat vermediğini söylerken, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 29 Ekim’den iki gün önce Ankara Valisi Alaaddin Yüksel’i Köşk’e çağırarak esnek davranılmasını istemesi, “barikatın kaldırılması talimatını Cumhurbaşkanı verdi” yorumlarına yol açtı. Başbakan Erdoğan, “Cumhurbaşkanı’nın böyle bir talimat verdiğini sanmıyorum” derken, Gül’ün Başdanışmanı Ahmet Sever, Cumhurbaşkanı’nın Vali’ye iki gün önce sadece esnek davranılması talimatı verdiğini söyledi.
Söz konusu yürüyüş, Ulus’taki görüntüler ve çıkan tartışmalarla ilgili olarak dün İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’le konuştum. Şahin, sorularımı yanıtlarken olaylı yürüyüşü de anlattı.

Şahin’e yönelttiğim sorular ve yanıtları şöyle:

“Polis savunma yaptı”

* CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun da katıldığı yürüyüşe polis, Ulus’ta müdahale etti. Ortaya çıkan görüntüler, dünya basınında da yer aldı. Polisin orantısız güç kullandığı, çok sert davrandığı eleştirileri yapıldı. Bu eleştirilere yanıtınız nedir?

- Polis sert davranmadı. Savunma yaptı. Polise saldırıldı. Polis de savundu. Basın, polise yapılan saldırıları görmüyor, sadece tazyikli suyu, gazı görüyor. Buna mecbur kalmasa polis niye su ve gaz sıksın? 11 polis yaralandı. CHP’li bir yetkilinin yardımcı elemanı, bir emniyet mensubunun burnunu kırdı. Bunlar tespit edildi.

“Barikat kargaşada açıldı”

Polisin Ulus’ta yaptığı müdahaleden bir süre sonra Kızılay yönündeki barikat açıldı ve yürüyüş Anıtkabir’e doğru devam etti. Barikatın açılması talimatını kimin verdiği de tartışma konusu oldu. Siz, barikatın açılması yönünde bir talimat verdiniz mi?

- Hayır, ben böyle bir talimat vermedim. Sayın Cumhurbaşkanı’ndan da Sayın Başbakan’dan da böyle bir talimat benim bilgim içinde gelmedi. Bir talimatla barikatın açılması söz konusu değil. Oradaki kargaşa sırasında barikat açıldı. Zaten geçici bir tedbirdi, açılmayacak bir tedbir de değildi.

“CHP vur-kaç yaptı”

* Halkın Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamak için Birinci Meclis’e ve Anıtkabir’e gitmek istediği, ancak ilk kez bir milli bayramın yasaklandığı, gelenlerin elinde sadece Türk bayrağı olduğu, bayrak açanlara bile polisin tekme attığı eleştirileri yapıldı. Yürüyüş yasaklanmasa ve polis müdahale etmeseydi, yürüyüş olaysız geçerdi, görüşü dile getirildi. Ne diyorsunuz?

- Amaç bayramı kutlamak olsaydı, CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu, hem Atatürk Kültür Merkezi’ndeki törene katılır hem de Kadıköy’deki törene katılabilirdi. Anıtkabir’e gitmek isteseydi oraya da giderdi. Ancak CHP, Cumhuriyet Bayramı’nın yüceliğine, bayrağımızın yüceliğine, Atatürk’e, Anıtkabir’e sığınarak bir vur-kaç yaptı. Bunu Sayın Kılıçdaroğlu’na ve cumhuriyeti kuran iradenin partisi olan CHP’ye yakıştıramadım. Bu değerlerin arkasına sığınarak, legal ve illegal örgütlerin peşine takıldı. Bu, Kılıçdaroğlu’na da CHP’ye de yakışmadı, yadırgadım doğrusu.

“24 saat çuvala mı girdi?”

* CHP lideri Kılıçdaroğlu, yasaklandığı için yürüyüşe katılma kararı aldığını açıkladı. “Yasak olmasaydı törenlere katılacaktı” açıklaması yapıldı?

- Sayın Kılıçdaroğlu’nun ana muhalefet lideri olarak devlet protokolünde yeri var. Atatürk Kültür Merkezi’ndeki törende de yeri ayrılmıştı. Cumhuriyet Bayramı, 89 yıldır böyle kutlanıyor. Bu törene katılır, oradan da Anıtkabir’e gidebilirdi. Bildiğim kadarıyla Anıtkabir’e bile gitmeden İstanbul’a gitti. Herhalde yürüyüşte yoruldu. 24 saat çuvala mı girmişti? Hem törene katılıp hem de istediği yeri ziyaret edebilirdi. Birinci Meclis binası korunması gereken tarihi bir binadır. Bu binaya yürümek, bahçesine girmek, binaya zarar vermek söz konusu olamaz. Korunması gerekir. Ama emniyet görevlileri, Sayın Kılıçdaroğlu’nun ve yanındaki milletvekillerinin dokunulmazlıkları olduğu için bina bahçesine girmelerini sağladı. Bir engelleme yapmadı.

* Yürüyüş öncesinde provokasyon istihbaratı alındığı ve bu nedenle izin verilmediği de açıklandı. Ancak yürüyüşte böyle bir olay olmadı. Nasıl bir istihbarat alınmıştı? Nereden alınmıştı?

- Evet, provokasyon olacağıyla ilgili istihbarat alınmıştı. Ancak istihbarat gerçekleşmedi. İstihbarat her zaman yüzde 100 doğru çıkmaz. İstihbaratta 9 oyun vardır, derler. Ama siz riske atamazsınız. Zaten 10 bini aşan bu tür yürüyüşlerde biz her zaman provokasyon riskini dikkate alırız. Bunu gözardı edemezsiniz, tedbir almak zorundasınız. Patlayıcı olabilirdi, silahlı eylem olabilirdi ve böylece büyük topluluk içinde izdiham çıkabilirdi, insanlar ezilebilirdi. 1 Mayıs 1977’de Taksim’de hayatlarını kaybedenlerin çoğu kargaşa, izdiham içinde ezilenlerdir. Bunu unutmamak gerekir.

“Çoğu iyi niyetliydi”

* Yürüyüşe aileler gelmişti, ellerinde sadece Türk bayrağı vardı. Buna karşın polis, neden sert müdahalede bulundu, eleştirilerine ne diyorsunuz?

- Ben, yürüyüşe katılanların çoğunun iyi niyetli olduğuna inanıyorum. Ailelerini, çocuklarını getirmişlerdi. Ancak yürüyüşü organize edenlere güvenmek mümkün değildi. Ama yürüyüşü organize edenler iyi niyetli değildi. Atatürkçü Düşünce Derneği’nin bir başvurusu söz konusuydu. Yürüyüş böyle tertip edildi. CHP’nin bir başvurusu yoktu. Organize edenlere baktığınızda daha önceki olaylar nedeniyle güvenmek mümkün değildi.

“Görevini yapmaya çalıştı”

* En çok eleştirilenlerden biri de Ankara Valisi Alaaddin Yüksel’di. Siz Vali’yle bu eleştirileri konuştunuz mu? Bir yönetim sorgulaması yaptınız mı?

- Ankara Valisi en deneyimli valilerimizden biridir. Vali görevini yapmaya çalıştı. Polis de görevini yapmaya çalıştı.

* Bir idari soruşturma söz konusu mu?

- Hayır. Ancak yürüyüşle ilgili adli soruşturma açıldı. Devlet, elbette olayları araştıracaktır, peşini bırakmayacaktır.