“Bu ayrımı geçtik ve sonunda biz de tecrübelendik, yanımızda ya da “altımızda” avukatlar çalıştırmaya başladık. Başımıza gelirken dert yandığımız her şeyi, teker teker, bu sefer biz yapmaya başladık ve her şey kendini tekrar edip durdu…

 “Ücretli avukatlık piyasası” son birkaç yıldır çok acımasız. Çünkü gençler olarak gerçekten çok fazlayız. Standart işçilik sorunlarımız var, biz de mavi yakalı emekçiler gibi ihbarımız ödenmeden işten çıkarılıyoruz, fazla mesaimiz ödenmiyor, tatillerde çalışmamız gerekiyor, maaşımız düşük gösteriliyor…

Fakat en yakıcı olanı, mesleğimizi özel kılan yasal haklarımızla aynı dünyadan bile olmadığımızı anlıyoruz. Avukat kelimesinin içini dolduran bağımsızlık kavramının, bizim için tatlı bir hayal olduğunu görmek insanın canını çok yakıyor.”

Av. İ. Güneş Gürseler Yeni yaklaşımlar’daki yazısındaki bir alıntı:

Avukatlar, proleterleşen yeni orta sınıfın içerisinde midirler?

 Artık mesele, avukatlık emek gücü piyasasında ve emek süreçlerinde benzeri bir değişimin yaşanıp yaşanmadığının saptanmasıdır. Bu alanda emek gücü arzının, yani avukat sayısının arttığı uzunca bir zamandır dile getirilmektedir. Bu artış, mesleğe yeni katılanlar açısından avukatlığın kendi bürolarında bir serbest meslek faaliyeti olarak yürütülememesini de giderek beraberinde getirmektedir. Bu da köylü ve zanaatkarların işçileşmesinin ön koşulunun avukatlar açısından da geçerli olmaya başladığını akla getirir. Bir diğer deyişle, ücretli avukatlık giderek esas hale gelmeye başlamaktadır. Gerçekleştirilen nicel araştırma da göstermektedir ki, özellikle büro bazlı değerlendirme yapacak olursak, her iki bürodan birinde ücretli avukatlarla karşılaştığımız da vakadır.” 

“Buna paralel olarak ücretlerde yaşanan düşüş bir başka gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sonuçların hepsi birlikte değerlendirildiğinde, orta sınıfların işçileşmesi sürecine eş değer gelişmelerin avukatlık piyasası için de yaşandığı görülmektedir. Zaten aksi de beklenemezdi.” 

Bu soru ve yanıtı, Dr. Kasım Akbaş’ın “AVUKATLIK MESLEĞİNİN EKONOMİ POLİTİĞİ Avukatların Sınıfsal Konumlarındaki Değişim: İstanbul Örneği” (Nisan 2011, NotaBone Yayınları, Ankara) isimli kitabının 254 ve 255. sayfalarındaki sonuç bölümünden alınmıştır.

Biz bu tespitlere katılıyoruz.. İşçileşen avukata ilave olarak nitelik kaybını da eklemek isteriz. İşçileşen, bağımsızlığını yitiren sadece avukatlık mesleği değildir, bütün serbest meslekler  aynı durumda.. Serbest mesleklerin emekçi konumuna doğru evrilmesinin temel nedenleri bir yandan ülkemizde yaşanan özelleşme, kapitalistleşme süreci ve küreselleşmedir… Biz bu süreci engelleyemeyiz, durduramayız, ancak meslek kuruluşları olarak kapitalistleşme ve küreselleşme sürecinin meslekler üzerinde yaratttığı olumsuz etkiyi, tahribatı azaltabiliriz. Türkiye’de bu süreci sadece serbest meslekler yaşamamaktadır, KOBİ’lerde aynı süreci yaşamakta ve on binlerce orta ve küçük işletme her yıl iflas etmektedir. Zaten avukatlık mesleğinin oturduğu zemin küçük ve orta işletmelerdir,  bu işletmeler zayıfladıkça, işletme sayısı günbe gün azaldıkça başta avukatlar olmak üzere bütün meslekler müşterilerini kaybetmektediler, serbest mesleklerdeki  proleterleşmenin tayin edici nedeni yaşanan bu kapitalistleşme ve küreselleşme sürecidir..

KOBİL’ler iflas ettikçe avukatların müşterileri azalmaya devam edecektir.. Ne yazık ki avukatlar meslekleri gereği iflas eden ya da zor duruma düşen KOBİ’lerin aynı zamanda yok oluşlarına katkı veren konumundalar, bir anlamda iplerini çeken.. Bu süreç yaman bir süreç..Tekeller emekçileri birbirlerine kırdırarak , emekçilerin mezarlarına basarak yükseliyorlar..

Bu süreç Türkiye’de  24 Ocak Kararları ile 1980 yılında başladı.  24 Ocak  Kararları 12 Eylül askeri darbesinin temel nedenini oluşturmaktadır.. 24 Ocak 1980 Kararları ile Türkiye’de Milton Friedman modeli uygulamaya kondu.. Bu dönemde Türkiye’de Turgut Ozal, İngiltere’de Margaret Hilda Thatcher iktidardadır. Thatcher  dünyada demir lady (The İron Lady) olarak anılmaktadır. İngiltere tarihinde olduğu gibi  bu dönüşümü de demokrasi içerisinde başarırken Türkiye 12 Eylül Askeri  darbesi ile 24 Ocak Kararlarını hayata geçirebildi.. Bu dönem dünyada sosyalizmin ivme kaybettiği, gerilemeye başladığı bir döneme denk gelmektedir.  Artık doğuda reel sosyalizm gerilemeye başlarken Avrupa’da da sosyal demokratlar iktidarlarını kaybetmeye başlayacaktır. Bu tarihten sonra sosyal demokratlar avrupanın bazı ülkelerinde iktidara gelseler bile her seferinde başarısız olurlar.. Sanki tarihin akışı tersine dönmüştür.. Ekim Devriminin  önderi Vladimir Ilyich Lenin'in dediği gibi “iki ileri bir geri..” kuralı mı işliyordu.. Sonunda sosyalist blok çöktü.. Bu çöküş ile birlikte bütün dünyada küreselleşme ve tekelleşme hız kazandı, doğuda  Çin devi sesini duyurmaya başlamıştı, artık yeni bir dünyada yaşıyorduk.. Dünyaya ucuz emek sunan Çin Proletaryası Avrupa işçi sınıfının mezar kazıyıcısı olmuştu.. Cumhuriyet  Gazetesinden Hikmet Çetinkaya bir  Çin gezisinde yazdığı yazısında “ Avrupa proletaryasına karşı Çin proletaryası” diyordu.

Küreselleşme ve kapitalistleşme Türkiye’de 2002 yılından sonra büyük bir ivme kazandı..2002 yılı BOP’ın( Büyük Orta Doğu Projesi) uygulamaya girdiği bir dönemdir. Bu dönemin, yoksullaşmanın, iflasların en büyük kanıtı olarak hukuk alanında icra dosyalarındaki büyük artışı gösterebiliriz.. Adalet Bakanının açıklamasına göre 2002 yılındaki icra dosyası sayısı 6 milyon, bu sayı 2009 yılında 12 milyona ulaşıyor.İcra dosyalarındaki bu artış son derece dramatiktir.. 2009 yılında sanayi sitelerinde ve lüks semtlerde  adım başı adliyelerin haciz arabalarına rastlamak mümkündü.. ABD den yazan Av. Savaş Tunca  2009 yılından bu yana Birleşik Devletler'de yaşıyorum. Henüz bir tane bile "icra arabası" görmeyi beceremedim. Hatta henüz icra memuru ile de karşılaşamadım. Eve haciz diye bir şey de görmedim, duymadım. “  diyor..

Bu tarihsel süreçte  KOBİ’ler iflas ederken diğer yandan da serbest meslekler, avukatlar emekçileşiyor..

Meslek açısından bütün bu olumsuz gelişmelere rağmen 6102 sayılı Yeni TTK avukatlara büyük olanaklar sunuyor.. Avukatlar çek cezalarına, ev hacizlerine takılıp kalacağına içerisinde yaşadığımız süreci ve geleceği doğru kavramaya çalışsalar mesleğin geleceği açısından çok daha güzel şeyler yapabilirler.. Türkiye Yeni TTK ile yeni bir döneme giriyor.. Türkiye’de 750 bin kayıtlı şirket var. Yeni dönemde bu şirketlerin avukatsız yürümeleri artık mümkün değil.. Şirketler bu gerçeği kavramakta gecikseler bile eninde sonunda ayırdına varmak zorundadırlar.. Avukatlar yeni döneme doğru teşhis koyabilirlerse ve kendilerini bu dönem doğru hazırlayabilirlerse bu yeni alanları patron avukatlara ve Fatih Altaylı’nın sözünü ettiği yabancı danışmanlık şirketlerine kaptırmazlar..Sonuç olarak gelecek o kadar da kötü değil diyebiliriz..  Avukatlık mesleğinin hak ettiği yere oturabilmesi için baroların yönetimlerine yeni bir zihniyetin gelmesi gerekir.. Slogancı yaklaşımlarla, şablonlarla geleceği kurmak mümkün değil..  Avukatlar barolara sahip çıkmalı…

Av.Rahmi OFLUOĞLU