Şair “Eğilmeyi çıkaracaksın sözlüğünden” diyor, bir avukatın bunu başarması ne kadar gerçekçi?

Hakim 5941 sayılı yasanın geçici 2. Maddesinin uygulanmasında müvekkile yurt dışı çıkış yasağı koyuyor. Avukat bu yasağa itiraz ediyor, itiraz ret ediliyor. Avukat yaptığı araştırmada hakimin aynı durumdaki herkese yurt dışı çıkış yasağı koyduğunu görüyor. 

Hakimin bu uygulaması “cezaların kişiselliği ilkesine” aykırıdır. Avukat Adalet Bakanlığına çektiği bir faks ile hakimi şikayet eder ve bu şikayeti blog’unda yayınlar.

Hakim şikayeti blog’dan okur.

Hakim şikayetten sonra artık tutum değiştirir, itiraz edenlerin yurt dışı çıkış yasaklarını kaldırdığı gibi artık yeni yurt dışı çıkış yasağı da koymaz, ancak şikayet eden avukata kızgın olduğu için onun müvekkilinin yurt dışı çıkış yasağını kaldırmaz.

Avukatın müvekkiline tavsiyesi

Avukat müvekkiline hakimi makamında ziyaret etmesini ve durumunu anlatmasını önerir. Müvekkil hakimi makamında ziyaret eder.

Hakim “avukatını azlet, yurt dışı çıkış yasağını kaldırayım” der.  Müvekkil durumu avukatına anlatır, avukat azli onaylar ve avukatı azleder.

Azil tarihi ile yasağın kalktığı tarih aynıdır

Müvekkil avukatı 07.04.2010 tarihinde azleder, azli hakime getirir, hakim aynı gün sanığın yurt dışı çıkış yasağını kaldırır.

Müvekkilin azline rağmen avukat müvekkil ilişkisi devam eder, çünkü avukatın ikinci bir vekaleti vardır. Vekaletlerden biri 15.01.2010 diğeri 26.01.2010 tarihlidir ve her iki vekalet de Aydın 2. Noterliğinden verilmiştir. İkinci vekaletin verilme nedeni 5941 sayılı yasanın geçici 2. Maddesi ile ilgili yetkidir. Bu yetki bir kez kullanılacak ve bir daha gerek duyulmayacak bir yetkidir. Dosyada bu vekalet vardır. Müvekkilin niyeti gerçek bir azil olsa her iki vekaletten de avukatı azledecekti, etmemiştir ve böylece avukat müvekkil ilişkisi devam etmiştir.

Avukat için zor günler başlar

Avukat amaca ulaşıldığını düşünür ve bakanlığa yaptığı şikayetin delillerini sunmaz, şikayet sadece faks ile gönderilen bir dilekçeden ibarettir.

Hakim savcılığa suç duyurusunda bulunur, tazminat davası açar. Avukat süreçte hakimin fikrini değiştireceğini düşünür ve hakimle ilgili herhangi bir suç duyurusu yapmaz, bakanlığa şikayet etmez.

Hakaret davası

Suç duyurusu üzerine avukat aleyhine hakaret davası açılır. Hakaret davasının dayanağı blog’da yayınlana şikayet dilekçesi ve altında yapılan yorumlardır. Hakaret sayılan sözler:

“….5941 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği  ilk günlerde önce eften püften nedenlerle ertelemeler yaptılar. Neden? Yargıtay bir karar verir diye beklediler. Sonra bekledikleri karar Yargıtay’dan gelmeyince şaşkına döndüler. Kolaycılar... İçtihat tapınmacısı… Bağımsız ve tarafsız bir yargıç olup uygulamaya katkı vermek yerine içtihat bekliyorlar…”

Hâkimlerin % 99.9’nun Yargıtay kararlarına göre kara oluşturduğuna bir itirazı olan var mı?

Doğru veya yanlış ama gerçek bu, mahkemeler Yargıtay kararlarına göre karar veriyorlar.

5941 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği ilk günlerde mahkemelerin %99.9 çek davalarını ertelediler, sudan nedenlerle, bu da bir gerçek.. Sonra Yargıtay’dan kısa sürede yol gösterici bir karar gelmeyince mahkemeler diğer mahkemeler ne yapıyor diye bakmaya başladı..v.s v.s… Bir şaşkınlık dönemi yaşandı. Bunların hepsi realite ve bu durumun kanıtı da on binlerce çek dosyasıdır.Üstelik bunlar okur yorumlarıdır ve yayından kaldırılmıştır.

İçtihat tapınmacılığı

“içtihat tapınmacılığı” ifadesi Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk’a aittir.

Kaldı ki bütün bu sözler blog’daki yorumlardan alınmıştır. Bu yorumlar site admini tarafından silinmiştir. Bilirkişi yorum ve yazıların silindiğini tespit etmiştir. Ancak hakim blog’un sıkı bir takipçisidir ki yorumları yayınlanır yayınlanmaz kopyalamıştır..

Admin yorumları sildiği gibi hakimin gönderdiği tekzibi de yayınlamıştır.

Hakaret davası 2012 yılında 6352 sayılı yasa ile ertelenir.

Hakim tatmin olmuyor

Hakim hakaret davasından tatmin olamayınca bu kez “suç duyurusu dilekçesinde iftira suçunun da olduğunu, savcının sadece hakaret dava açtığını” ileri sürerek girişimlerde bulunarak bu kez avukat hakkında iftiradan dava açılması istenir.

Savcı yeni bir iddianame ile asliye ceza mahkemesine iftira suçundan dava açar. Asliye Ceza “iddianamede şüphelenin müştekiye hangi suçu isnat ettiği belirtilmediği” gerekçesi ile iddianameyi kabul etmez ancak ağır cezaya yapılan itiraz üzerine asliye cezanın kararı iptal edilir ve dava açılır.

Savcılık iftira davasını açmak için neden 2.5 yıl bekledi?

Merak konusu savcılık neden iftira davasını açmak için 2.5 yıl bekledi ve hakaret davasının 6352 sayılı yasa ile ertelenmesinin hemen arkasından bu dava neden açıldı?

Hakimler avukatlara göre üstün insanlar mıdır?

“Dik” durmayacaksın, eğileceksin, yoksa başına çok işler gelir. Siz bakmayın KOCASAKAl’ın “dik durun” sözlerine.. Onlar hakim siz avukatsınız, kararı onlar veriyor, sizi bir davadan mahkum ettiremezlerse başka bir dava açılır hakkınızda..

Hülasa avukatlık zor zanaat, eğilmemek, dik durmak, rüzgar gülü  gibi sağa sola dönmemenin bedelleri vardır.. “Avukatlar tarih boyu köle kullanmadılar ama hiçbir zaman efendileri de olmadı!”

Güzel bir söylemdir bu ama Türkiye için ne kadar gerçekçidir, ona bakmak lazım.

! ,,,,,,,,,YAŞAMAK ZoR ZANAAT

Yaşamak zor zanaat aslında

Madem gönderildin dünyaya, yaşayacaksın

Adam gibi yaşamak yani…

Eğilmeyi çıkaracaksın sözlüğünden

Belki kırılacaksın zaman zaman

Ama rüzgârgülü olmayacaksın

Kapılıp rüzgârın yönüne

Kıvırmayacaksın bir sağa bir sola

Rüzgâra, fırtınaya, hatta boraya inat

Dimdik duracak, yıkılmayacaksın…

 

Bir ışık olacaksın mesela

Elbet güneş veya ay değil,

Ama yıldız olabilirsin

Deniz feneri olma, gerekmez

Bir küçük mum olmak da yeter

Dibine ışık vermeyen

Işıtırken tükenen…

 

Günün birinde özenirsen bir başka canlıya

Bir yılan veya köstebek olmamalı bu;

Kartal veya şahin ol olabilirsen

Bir güvercin ol ya da, gagasında zeytin dalıyla

Aslan olsan da amenna…

 

Bir bulut olmayı dene yaz mevsiminde

Gölge et öğle sıcağında bir garip yolcuya

Veya yağmur ol çatlamış, kurak topraklara…

 

Sadece bir et parçası değildir yürek

Sevdikçe sevilecek, sevildikçe seveceksin…

Seveceksin insanları her dilden, her dinden, her tenden…

Sarı kırmızı siyah beyaz ne fark eder?

Renge göre sınıflanır mı insanlar?

Damardan akarken kırmızıdır bütün kanlar

Ateş olsan cürümün kadar yer yakarsın

Öldüğün zaman bedenin kadar yerde yatarsın...

 

Bir misyonun ve vizyonun olmalı mutlaka

Emme basma tulumba değilsin ya…

Yürekten inandığın şeyleri yapacaksın;

Satmayacak, sattırmayacak, satılmayacaksın…

 

Vedanın vakti geldiğinde

Onur duyacağın bir eser bırakacaksın geride

Tüm bunlar için sakın madalya bekleme

Güldürme beni…

Elbette yapacaksın!

Demiştim ya başında;

Yaşamak zor zanaat dostum

Ve sen insansın

Adam gibi yaşayacaksan

Bunları yapacaksın…

 

Naime ÖZEREN

Mart 2009