Değerli Basın Mensupları,
Dünya çapında yaşanan ekonomik kriz, ülkemizi de vurmaya başladı. Hükümetin “istikrar” vaatlerine güvenerek bankalardan dövizle kredi kullanan vatandaşımız, kurların aşırı artışı artması sonucu borçlarını ödeyemez duruma düşmüşler ya da düşmek üzereler. Kredi akdinin kurulduğu dönemdeki şartlar, öngörülemeyen nedenlerle değişmiştir. Tarafların akde bağlılıklarını devam ettirebilmeleri için, sözleşmenin kurulduğu olağan dönemki şartların devam ediyor olabilmesi gerekir. Oysa ki, yaşadığımız ekonomik kriz, henüz bu aşamada dahi kredi kullananların edimlerini yerini getirmelerini engellemektedir. Bir süre sonra sosyal infial yaşanacağı gün gibi aşikardır. Dişlerinden tırnaklarından artırdıkları tasarrufların üstüne, bankadan aldıkları kredileri koyarak ev-bark sahibi olan namuslu vatandaşımızı, ekonomiyi yönetenlerin terk etmemesi gerekir. Ekonomik krizin sorumlusu asla kredi borçluları değildir. Yaşanacak ödeme güçlüğünde vatandaşımızın asla kusuru bulunmamaktadır. Devlet olmak, sosyal barışı tesis etme ve devam ettirme görevi yükler. Şimdi hükümetin ve bankacılık alanında idari otorite olan BDDK’nın görev zamanıdır. Vatandaşlarımızın temerrüde düşmesine engel olunması gerekir. Ekonomik istikrar vaadine güvenerek borçlanan vatandaşa sahip çıkılmalıdır. BDDK’nın bankalar ile konu hakkında görüşmesi ve Döviz Kredisi kullananların kurlarını sabitlenmesi konusunda adım atması gerekmektedir. Aksi takdirde, kredi kullananların ipotekle aldıkları evleri ellerinden alınacak ve dahası evlerinde hacizler yapılacak. Bu felaketi önlemek için bu hafta önlem alınması gerekmektedir. Bundan sonra ülkemizin, yoğun bir şekilde icra takiplerine sahne olması muhtemeldir. Unutmayın, kredi borçlularının aileleri var. İş hayatları var. Sosyal hayatları var. Bu ihmalden herkes olumsuz etkilenir. Bu kriz domino etkisi yaratır ve sonuçta piyasaları da etkiler. Yetkililer, çok geç olmadan bu toplumsal felaketi önlemelidir.
Geldiğimiz bu durumda, önlem alınamazsa; bankaların kredi teminatlarını paraya çevrilmek için icra takiplerine başlamaları ya da yeni açılan Avrupa’nın en büyük adliyesinin, 6098 sayılı Borçlar Kanununda da düzenlenen uyarlama davaları ile iş yoğunluğuna gömülmesi işten bile değildir.
Aşırı ifa güçlüğü nedeniyle sözleşmelerin yeni koşullara uyarlanmasının temeli, hem yargı kararlarında, hem de 6098 sayılı yeni Türk Borçlar Kanunu’nda bulunmaktadır. İdari otoritenin idari kararla ya da bankaların münferit olarak alacakları kararlarla kurları sabitlememesi ve gereken önlemi almaması halinde, uyarlama davaları açarak bizler bu önlemi alacağız.
Teşekkür ederim.

AVUKAT İSMAİL ALTAY

İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi,
Bankacılık ve Finansal Kurumlar Komisyonu Koordinatörü