Merhabalar
Gazetenize bir mektup yazmıştım, 11 Temmuz günü gönderilmesi için hapishane görevlilerine teslim ettim. Ertesi gün mektubumun gönderilmeyeceğine dair kararı getirdiler. İnfaz hâkimine yapacağım itirazın sonucuna göre mektup elinize ulaşabilir. Diyeceksiniz ki: Neden engellendi? Kamu kurum ve çalışanlarını küçük düşürücü, asılsız, töhmet altında bırakan ifadeler kullanmışım. Mektup okuma komisyonu böyle düşünüyor.
Bir diyalogla başlıyor mektup.
Adliye çalışanı bir arkadaşım küçük kızını da yanında götürür.
Kızı meraklı meraklı soruyor.
- Anne o ne?
- Polis.
Kapısı açık bir mahkeme salonunun önünden geçerken savcıyı ve hâkimleri görüyor.
- Onlar da polis, değil mi?
- Şu savcı, onlar hâkim.
- Anladım anneciğim. Şu savcı polis, onlar hâkim polis.
Burada küçük düşürme, töhmet altında bırakma var mı?
Devamında,
“adalet”le ilgili yorumlar yapmıştım.
15 Temmuz 2013 tarihli Cumhuriyet gazetesinde okuduğum habere göre ABD’de alışveriş yaptığı marketten çıkan on yedi yaşındaki siyahi genç, polis memuru
Zimmerman tarafından tek kurşunla öldürülüyor. Kapüşonu başına geçirdiği için hırsız olduğunu düşünmüş gencin ve “hırsız”ı öldürme hakkını görmüş kendinde. Mahkeme de ona ceza vermemiş. Hem olay hem de karar ne kadar feci değil mi? Neyse ki ülkemizde böyle şeyler olmaz. Olduğunu engellenen mektubumda yazmışsam asılsızdır. Bizim ülkemizde polis kimseyi vurmaz. Diyelim ki vurdu. Yargının değerli üyeleri şerefli savcı ve hâkimler o katile gereken cezayı verirler.
Kapüşon takmanın genci hırsız yapması bana Azerbaycan’daki birini (puşu taktığı için cezalandırılan genci) hatırlattı. Şükür ülkemizde böyle şeyler olmadı, olmaz. Mektubumda böyle bir şey yazmışsam iftiradır.
Dünyanın pek çok yerinde yargıçlar adeta tecavüze teşvik ediyorlar. Tecavüzcülere ceza vermiyorlar. Çünkü tecavüze uğrayan çocuk bağırmamış. Daha geçen gün İrlanda’da dört asker bir kız çocuğuna tecavüz etmek suçlamasıyla hâkim karşısına çıktı. Hepsi de serbest bırakıldı. Neyse ki bizde böyle rezaletler olmaz. Yazmışsam asılsızdır.
İşkence insanlık suçudur. Hindistan’da işkence ile öldürülen bir kişinin haklarını savunanlar hapse atılmış. İşkenceciler polislik yapmaya devam ediyormuş. Ülkemizde polis işkence yapmaz. Hele bir yapsın. Adaletin pençesinden kurtulamaz. Eğer ülkemizde de Hindistan’daki gibi oluyor demişsem aşağılık bir iftira...
Venezüella’da bir eylemci dövüle dövüle öldürülmüş. Venezüella polisi kamera kayıtlarını silmiş. İtalya’da bir kişi eylemcilere satırla saldırmış. Hâkim onu serbest bırakmış. Böyle alçaklıklar bizim ülkemizde olmaz. Olur demişsem iftira...
Dünyanın dört bir yanında yargıçlar açıkça kamera kayıtlarını görmezden geliyor, bunun yerine gizli tanık kullanıyorlarmış. Gizli tanık
“adalet radyo”da istek programı yapıyormuş. (Sıradaki ifadeyi Berlin F tipindeki sendikacılar için veriyor.) Allah’a şükür böyle ahlaksızlık, gizli tanıklık yok ülkemizde. Var demişsem kuyruklu yalan.
Baştan sona galiba asılsız, küçük düşürücü, töhmet altında bırakan ifadeler kullanmışım. Aslında onlar bizim ülkemizde olmuyor.
Kusura bakmayın
İsmail’in, Abdullah’ın, Mehmet’in, Ethem’in donuk gözleri. Beni affedin komadakiler, gözünün ışığını kaybedenler. Sizin için bile olsa ülkem hakkında yalan söyleyemem.

Not: Kenya’da bayrak satan ve bununla geçinen bir adamı tutuklamışlar. Yetkililer
“bayrak sattığı için değil, terör örgütü kurmaktan tutuklandığını” söylemişler. Keşke vatan satanları da tutuklasalar. Ya da bayrak satıcısı vatan satsaydı.

Aşır EMİR
Eğitim-Sen İstanbul 1 Nolu Şube Üyesi
Edirne F Tipi Hapishanesi


file:/Volumes/Grafik/CEZAEVILOGO2.eps

Cumhuriyet