İSTANBUL - Hatice Şenses

Üniversite yıllarından beri arzuladığı ve hep aklının bir köşesinde duran koruyucu ailelik fikrini geçen yıl hayata geçiren gazeteci-yazar Fadime Özkan, şimdi 3 yaşında olan küçük kızıyla anne olmanın güzelliklerini yaşıyor.

Özkan'ın yaşamı, o dönem 2,5 yaşında olan ve biyolojik ailesi tarafından terk edilmesinin ardından devlet korumasına alınan küçük kızla tanışmasıyla değişti.

Prosedür sürecinin tamamlanmasıyla koruyucu aile sistemiyle anne olmaya ilk adımı atan Özkan, şu anda birlikte yaşadığı 3 yaşındaki kızıyla "anne-kız" olmanın mutluluğunu yaşıyor.

Kızının iyi bir eğitim alması, güzel bir hayat yaşaması için elinden gelen gayreti sarf eden Özkan, "Anne olmak doğurmak demek değil, bazen doğurmadan da anne olunabilir." sözleriyle, kendi kanından olmasa dahi bir çocuğa verilebilecek sonsuz sevgiyi dile getiriyor.

"Onu kucağıma ilk aldığımda ..."

Koruyucu aile olmasıyla değişen hayatını AA muhabiriyle paylaşan Fadime Özkan, koruyucu aileliğin çok eski bir hayali olduğunu söyledi.

Yalnız kalmış, elinin tutulmasını bekleyen bir çocuğa sıcak bir yuva vermeyi uzun zamandır istediğini, hayatını hayaline yaklaştırmaya çalıştığını ve geçen yıl koruyucu aile olduğunu belirten Özkan, "Aradan geçen zaman içerisinde sanki hep birlikteymişiz gibi bir his daha yoğun olarak hem beni hem hayatımı ele geçirdi. Çevremdeki herkes bizi artık bir bütün olarak, sanki hep öyleymişiz gibi algılıyor. Mutluyuz elhamdülillah." diye konuştu.

Geriye dönüp bakınca kızıyla olan ilişkilerinin çok ilerleyip, derinleştiğini gördüğünü belirten Özkan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ancak ilk tanıştığımız andan itibaren ben bunun ilahi bir işaret olduğunun farkındaydım. Biz ilk tanıştığımız andan itibaren kendimde beni ona çok yaklaştıran birtakım emareleri görmüştüm. Onu kucağıma ilk aldığımda bir koku, bu dünyaya ait değilmiş gibi bir kokuyu fark etmiştim. Onu çok önemli bir işaret olarak da görmüştüm. Geri dönüp baktığımda o günlere ilişkin sağlam bir ilişkiyi iki tarafın da kuruyor olmasının işareti, uzun uzun göz göze geliyor olmamızdı. Bir çocukla bir yetişkinin bu kadar uzun süre göz göze gelmesi bilmiyorum nedir ama kilitlenmiş şekilde birbirimize bakıyorduk. Bu da sağlam bir temel işaret. Onun da öyle hissettiğini hissediyorum. Biz aynı zamanda birlikte çok eğleniyoruz. Yani epeyce bir zamandır espri yapıyor. Birlikte sohbet ediyoruz. İlk tanıştığımızda konuşması çok azdı. Birkaç kelimeyi söyleyebiliyordu şimdi her duygusunu, her durumu anlatıyor ve üstelik de mizah duygusu da çok gelişkin bir çocuk, birlikte eğleniyoruz. Çok güzel ilişkimiz."

"Ben anne oldum"

Fadime Özkan, kızıyla beraber hayatında birçok şeyin değiştiğine işaret ederek, "Bir kere ben anne oldum. Bu çok büyük bir değişiklik. İnsanın içinin, duygularının, sevgisinin bu kadar genişleyebileceğini bilmezdim. Ben hani aslında merhametli ve bazı duyguları daha derin yaşadığını zanneden biriyimdir ama o boyutların çok fevkinde bir boyuta eriştiğimi fark ediyorum. İçimde bir değişiklik var. Hayatımda tabii bir çocuğun sorumluluğunu almanın verdiği, hayatı yeniden formatlamam gereken bir değişiklik oldu. Bütün zamanınız, gününüz, yaptığınız iş, her şey öncelik o oluyor, ona göre hayatınızı organize etmeniz gerekiyor. Bunu yapmayı öğrendim." dedi.

Normal ailelerden hiçbir farklarının bulunmadığını vurgulayarak, koruyucu ailelik sisteminin çok doğru bir model olduğunu aktaran Özkan, "Çünkü aileler evlat edinmek için bekliyorlar. Ama evlet edinme statüsünde olan çocuk sayısı çok çok daha az. Oysa aileler çocuk, çocuklar da bir aile istiyor. O yüzden koruyucu aile sistemi kesinlikle bu çocukları aile, aileleri de çocuk sahibi kılabilmek için kesinlikle çok doğru bir sistem." ifadelerini kullandı.

"O çocuklar, her birinin biyolojik ebeveynleri hayatta olsa da öksüz, yetim"

Özkan, kimsenin koruyucu aile olduğu çocuğun gitmesinden korkmaması gerektiğini dile getirerek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Biz bağlanacağız, sevgimizi vereceğiz, hayatımızı ona göre dizayn edeceğiz ya sonra giderse?' korkusunun en yaygın korku olduğunu biliyorum. Ama pratikte o işin öyle yürümediğini, ne yazık ki devlet korumasındaki çocukların yüzdelik dilim olarak çok çok az bir bölümünün ancak biyolojik ebeveynlerine geri dönebildiğini biliyoruz. O yüzden bu korku olmasın. Doğurduğunuzda da o çocuk size emanet ama 2 yaşında kucağınıza verildiğinde de emanet. O yüzden o kıymeti bilmek, o çocukların her birinin aslında biyolojik ebeveynleri hayatta olsa da öksüz ve yetim çocuklar olduğunu, başlarının okşanmaya, kucağa alınmaya, sevilmeye, biricik olduğunun hissettirilmeye ihtiyaçlarının olduğunu unutmamak gerekiyor.

Çocuğum hayatında olup biten değişikliklerin çok farkında değil. Sadece ilk birkaç ayımızdan sonra bana birkaç kez 'Anne sen benim annem misin?' diye sordu. Ben de 'Evet kızım ben senin annenim. Bazen çocuklar annelerin karnından, bazen kalbinden doğar. Sen benim kalbimden doğdun. Bak buramdasın.' dedim. Bu bir temel bilgi olarak onda kaldı. Şimdi bizi anlatırken ya da duygularımızın çok yükseldiği zamanlar da falan 'Anne ben senin kalbinden çıktım, sen de benim kalbimden çıktın.' diyerek kendini gösteriyor. Onun anlamak istediği şey, hayatını konumlandırmaktı diye düşünüyorum. Bir de geriye dönük olarak işte yuvada kaldığı dönemi anlamlandırmaya çalıştı. Ben de onun orada oyun oynadığını ve buluştuğumuzu söyledim."

Kaynak: AA