ANKARA

İsviçre'nin Davos kasabasında düzenlenen 48. Dünya Ekonomik Forumu’na (WEF) katılan Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, NTV'de katıldığı programda gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Şimşek, uluslararası yatırımcıların Türkiye'ye bakış açısının sorulması üzerine, yatırımcıları iki kategoriye ayırmak gerektiğinin altını çizerek, portföy yöneten uluslararası yatırımcıların Türkiye'nin varlıklarını cazip bulduklarını dile getirdi.

Dünyada varlık fiyatlarında bir şişme yaşandığını, Türkiye'de ise bu durumun söz konusu olmadığını, ülke ekonomisinin büyümeye, üretmeye devam ettiğini vurgulayan Şimşek, geçen sene Türkiye'ye çok güçlü bir şekilde para akışı olduğuna dikkati çekti.

Şimşek, jeopolitik ve Türkiye'nin haklı davaları nedeniyle geleneksel müttefikleriyle ortaya çıkan gerginliklerin söz konusu yatırımcıların kafalarını kurcaladığına işaret ederek, görüşmelerinde para politikasında daha öngörülebilir bir patikanın da gündeme geldiğini ifade etti.

İkinci yatırım grubu olan reel sektör yatırımlarında ise Türkiye'yi yakından takip edip ülkeye gelip gidenlerin çok fazla kaygılarının olmadığını dile getiren Şimşek, uzaktan, manşetler üzerinden Türkiye değerlendirmesi yapanların ekonomi üzerindeki algılarında bir miktar bozulma bulunduğunu anlattı.

Şimşek, Türkiye'nin vizyonunu, reform çabalarını, başına gelen felaketlere karşı tepkilerinin haklılığını ortaya koyunca bu yatırımcıları da ikna ettiklerini belirterek, şöyle konuştu:

"Nitekim geçen sene Türkiye'ye 12 milyar doların üzerinde doğrudan yatırım akışı oldu. Türkiye'de faaliyet gösteren küresel şirket sayısı 58 bine ulaştı. 2003'ten bu yana Türkiye'ye 190 milyar dolara yakın doğrudan küresel yatırım girişi oldu. Bu devam etti. Geçen sene 2016'ya göre daha iyi bir yıldı. Bu sene 2017'ye göre çok daha iyi bir yıl olacak. Burada (Davos'ta) toplantılar hariç birebir 30-40 şirket CEO'su ile bir araya geldik. Ben genelde havayı olumlu buldum. Türkiye'nin göçmenlerle birlikte 84 milyonun üzerinde nüfusu var. Kişi başına milli gelir 10 bin doların üzerinde. Bu nitelikte büyük nüfuslu pazar olan Türkiye gibi 6-7 ülke daha sayamazlar. Türkiye çok cazip bir pazar. Jeopolitik gerginlikler bir miktar azalır, Suriye'de, Irak'ta bir normalleşme, düzelme olduğunda ki başladı, inanıyorum ki Türkiye'ye çok güçlü bir yatırım akışı olacak."

"Amerika'nın terörle mücadelede söyledikleriyle yaptıklarının tutarlı olmasını istiyoruz"

Türkiye ile ABD'nin mevcut ilişkilerinin ekonomik yansımalarının sorulması üzerine de Şimşek, hukuk devletleri zaman zaman siyasi gerilimler yaşasa da bu durumun ticarete, yatırımlara sınırlı ölçüde yansıyacağını ifade etti.

Şimşek, Almanya ile geçen sene bir takım gerilimler yaşandığını ancak ihracatın arttığını ve yatırımların devam ettiğini belirterek, aynı durumu Hollanda, İsrail ve Amerika için söyleyebileceğini bildirdi.

Bu noktada terörün çok etkileyici bir faktör olduğunu dile getiren Şimşek, "Türkiye'nin küresel televizyonlarda, sosyal medyada Suriye'deki sorunlarla anılması algıyı bir miktar olumsuz etkiliyor. Amerika Türkiye'nin uzun yıllardır NATO'da birlikte olduğu bir müttefiki. Amerikalıların Suriye'deki politikasını zaman zaman anlamakta zorluk çekiyoruz. Amerika'nın terör ile mücadelede söyledikleri ile yaptıklarının tutarlı olmasını istiyoruz. Bu bir haklı dava." ifadelerini kullandı.

Winston Churchill'in "Amerikalılar her zaman doğru olanı yapacaktır, tüm diğer seçenekleri tükettikten sonra" sözlerine atıfta bulunan Şimşek, "Biz hala ümitliyiz, Suriye'de çözüm noktasında, terörle mücadele noktasında ilkeli duruş açısından nihai kertede en doğrusunu yapacaklarına inanmak istiyoruz." dedi.

"Bu, çok önemli bir reform"

Şimşek, döviz kazancı olmayan ya da sınırlı olan şirketlerin dövizle borçlanmasını önleyen düzenlemeyi de değerlendirerek, "Türkiye 1989'dan beri sermaye anlamında dışa açıldı, serbestlik geldi. Firmalarımız tabi ki dışarıdan kaynak bulacaklar, içeride dövize endeksli zaman zaman borçlanacaklar. Fakat bunu yapanların bu riski yönetip yönetememe, tedbir alıp alamama kabiliyetine bakmak durumundayız." diye konuştu.

Türkiye'de dövizle borçlanan 28 bin firma bulunduğuna ve bunların 26 bininin küçük ve orta ölçekli olduğuna işaret eden Şimşek, şunları kaydetti:

"Buralarda kur riski yönetme kabiliyeti neredeyse yok, mekanizma da yok. Biz şimdi diyoruz ki bu firmalara 'Döviz gelirin varsa, turizmciysen, müteahhitsen, ihracatçıysan, son üç yılın ortalamasının üç katı kadar dövizle borçlanabilirsin. Çünkü orada doğal bir hedge, doğal bir koruma var. İkinci olarak, devletle yap-işlet-devret türünden yani kamu özel işbirliği ortaklığı çerçevesinde iş yapıyorsan, muhatabın devletse, fiyatlama döviz cinsiyse ona da tamam. Makine teçhizat alacaksan, sadece buna yatırım yapacaksan, ona da leasing ile bir kapı araladık. Onun dışında artık dövizle borçlanamazsın. Niye, bunlar panik yapıyorlar, kuru yönetemiyorlar. Bu, çok önemli bir reform, kurda oynaklığı, paniği, reel sektörün ataklarını, Türkiye'nin risk primini azaltacak, enflasyon dinamiklerini iyileştirecek."

Şimşek, bundan sonraki adımın büyük şirketlere yönelik olacağını ve ülkede yaklaşık 2 bin 118 büyük ölçekli şirket olduğunu belirterek, "Biz bunlara getirdiğimiz sınırlamalara ilaveten finansal piyasalarda hedge yapma kendilerini bir anlamda korumaya alma, sigorta yaptırma gibi bir seçenek sunacağız. Çünkü küçüklerin finansal piyasalarda bu tür enstrümanlarla uğraşması daha zor. Büyüklerin bu kabiliyeti daha yüksek, bu kapıyı aralayacağız. Biz diyoruz ki, 'Dövizle borçlanacaksan doğru yerlerde kullan ve döviz gelirin olsun ki yarın bu borcu geri ödemede sıkıntı yaşamayasın. Herşeyi piyasalara bırakamayız. Zaman zaman devlet oturacak, ülkenin menfaatleri için sınırlamalar getirecek. 2008 yılında hatırlarsanız vatandaşlara dövizle borçlanmayı yasakladık. Ne kadar doğru yapmışız." şeklinde konuştu.

Muhabir: Merve Özlem Çakır,Deniz Çiçek Palabıyık

Kaynak: AA